Bağışıklık Sistemi

Bağışıklık sistemini ve neden olabileceği sorunları tanıyalım.

Bağışıklık Sistemi

Bağışıklık sistemi; nefes alma, beslenme ve günlük yaşamsal aktiviteleri gerçekleştirirken kolaylıkla temas halinde olduğumuz çok çeşitli bakterilere, virüs ve mantar kaynaklı enfesiyonlara ve hastalıklara karşı vücudun birincil savunma mekanizması olarak görev yapan maddeler, hücreler ve özelleşmiş organlardan oluşan kompleks bir ağdır. Buna ek olarak, her gün bir çok hücre travma, toksinler, mikrobial saldırılar ve vücuttaki diğer süreçler nedeniyle zarar görür ya da yok edilir. Bağışıklık sistemi kuvvetli ise gerçekleştireceği tek görev bu tip hücrelerin uzaklaştırılmasından sorumlu olmaktır. 

Bağışıklık sistemi bizi enfeksiyon ajanları ve hastalık gelişimine karşı korumak için üç temel savunma stratejisi gerçekleştirmektedir. İlk savunma hattı, enfeksiyonu önlemek üzere milyonlarca bağışıklık hücresi ile birlikte fiziksel bir bariyer olarak görev alan  deri ve mide-bağırsak kanalıdır. İkinci savunma hattı kan dolaşımı ve inflamatuvar yanıttır, çünkü enfekte edici ajanları kontrol altına almak amacıyla meydana gelen hararet ve/veya şişme bunların daha fazla yayılmasını engeller. Ancak, bu cevap çok büyük olduğunda ya da uzun bir süre boyunca devam ettiğinde; doku ve hücrelere zarar verir. Savunmanın son hattı ise vücudun çeşitli organlarında, özellikle dalak, karaciğer ve lenf düğümlerinde gerçekleşir.     

Bağışıklık Sisteminin Temel Organları

Deri
Mukoz membranlarla birlikte olmasına rağmen, deri mikrobial enfeksiyonlara karşı vücudun ilk savunma hattıdır. Bununla birlikte zararlı organizmaların vücudun daha derinlerine nüfuz etmesini engelleyen koruyucu bir bariyer oluşturmaktadır.   

Mide
Mide asidi, vücudun zararlı organizmaları yok etmek üzere kullandığı bir diğer bariyerdir. 

Pankreas
Sağlıklı bir pankreas gıdaların sindirimine yardımcı olan çeşitli enzimler üretmektedir. Bu enzimlerin bir kısmı, özellikle kimotripsin, mikroplar, kanser hücreleri ve diğer hastalıklı hücrelerin yüzeyindeki fibrin örtünün sindirileceği, vücudun daha uzak kısımlarına taşınmak üzere kan dolaşımı içine tamamen absorbe edilir. Bu, bağışıklık hücrelerinin tanınması ve koruyu örtüleri yok edilen bu hücrelerin yok edilmesini mümkün kılar.     

Kemik İliği
Kalça kemiğinin kırmızı, tombul kısmında bulunan kemik iliği ileride çeşitli bağışıklık hücrelerine dönüşecek infant kök hücreler üretir.   

Dalak
Dalak; antikorları üreten bağışıklık hücrelerini barındırır. Ayrıca, lenfosit ve makrofaj hücreleri ile dolu beyaz pulpayı kapsar ve lenf sıvısı yerine kanı filtrelemesi haricinde büyük bir lenf nodu gibi davranır.    

Karaciğer
Karaciğer vücudun birincil filtreleme ve atık-işleme santralidir. Ölü bağışıklık hücreleri ve birikmiş atık ürünlerini parçalar ve yok eder. Mikroorganizmaların kan dolaşımından uzaklaştırılmasına yardımcı olan savunma hücresi hattıdır.  

Timus Bezi
Timus bezi bağışıklık sistemini güçlendiren timozin hormonunu salgılamaktadır. Ayrıca lenfositlerin özelleşmiş fonksiyonlarını yönetir. Timus, endokrin sistemin önemli bir parçasıdır.   

Lenf Sistemi
Lenf sistemi vücudun ana drenaj sistemi olarak görev alır ve lenf düğümleri ile lenf sıvısındaki yabancı ve potansiyel zararlı maddeleri tespit edip filtreleyen bağışıklık dokusu kümelerinden oluşur. Lenf sıvısı vücut vasıtasıyla lenf sisteminde dolaşır, hücrelerin sıvı seviyesinin korunmasına yardımcı olur ve çeşitli maddeleri vücut dokularından kana taşır. Lenf düğümlerinin birincil konsantrasyonları boyun, koltuk altı, göğüs, kasık ve batında bulunmaktadır. 

Bağışıklık Hücresi Tipleri  
Vücudun bağışıklık cevabı; lenfositlerin üretildiği ve salındığı 100 milyon trilyon antikor ve bir trilyon lenfositi kapsayan, birbirini destekleyen çeşitli bağışıklık hücreleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Lenfosit, vücudun toplam kan sayımının %25 - %40’ını yansıtan özelleşmiş beyaz kan hücresidir. Lenfositler enfeksiyon sırasında ve kanser gibi bir bağışıklık hastalığına karşı mücadele veren bir kişide artar. Kemik iliğinde üretilir, lenf nodları, dalak ve timus bezinde yüksek konsantrasyonda bulunur. 

Üç formda bulunmaktadır: B hücreleri, T hücreleri ve natural killer (NK) hücreleri. B hücreleri lenf düğümlerinde olgunlaşır ve antijenleri (zararlı mikroorganizmalar ya da yabancı hücreler) nötralize edecek antikorları üretir. T hücreleri timus bezinde olgunlaşır ve spesifik istilacı organizmalar, kanserli hücreler ya da enfekte edici ajanları yok etme yönünde tepki gösterir. Yardımcı T hücreleri (T4 ya da CD4 hücreleri olarak da bilinirler); B hücreleri ve makrofajları uyaracak ve killer T hücrelerini aktive edecek bağışıklık proteinleri (özellikle interlökinler ve interferonlar) salgılamaktadırlar. Supresör T hücreleri antikor aktivitesini bastırarak aşırı bağışıklık reaksiyonunu engellemektedirler. 

NK hücreleri; nonspesifik, serbest yayılan bir tür lenfosittir. Diğer lenfositlerden farklı olarak, NK hücreleri spesifik bir antijen tarafından aktive edilmezler, ancak herhangi bir yabancı istilacıyı tanır ve ilk temasta hızla yok ederler. Yabancı hücreleri yok etmek için tahmini 100 farklı biyokimyasal madde içermektedirler. Birincil rolleri denetimdir - anormal ya da yabancı hücreleri olgunlaşmadan ve kanser ya da enfeksiyon yaratmadan önce vücuttan atarlar. 

Makrofajlar, bakteriler ve yabancı proteinleri yutan ve sonrasında salgıladığı enzimlerle zarar veren ya da yok eden bir beyaz kan hücresi formudur. Makrofajlar, bağışıklık sisteminin elektrikli süpürgesi gibi görev yaparlar ve eski kan hücreleri de dahil olmak üzere normal ve sağlıklı olmayan herşeyi yutar ve besleyici olanları ise filtrelerler. Nötrofiller kemik iliğinde yapılan ve kan dolaşımına salınan bir tür lökosittir. Temel aktiviteleri yabancı partikülleri, özellikle zararlı bakteri ve mantarları, yutmaktır. 

Bir kanser tedavisi olarak aşina olduğumuz interferon; virus ya da diğer yabancı maddelere cevap olarak hücreler tarafından üretilen doğal bir proteindir. C vitamini ve bazı bitkiler de interferon üretimini uyarabilir. İnterlökin; T-hücrelerinin aktivasyonu da dahil olmak üzere çeşitli fonksiyonları olan bir çeşit bağışıklık haberci proteinleri sınıfıdır.  
 
Antikorlar; bağışıklık sistemi tarafından spesifik antijenlere karşı harekete geçirilen proteinlerdir. Ayrıca aşağıda immonuglobulinler olarak adlandırılan antikorlar; genellikle bir antijenle karşılaştıkları ilk üç gün içinde; kan, lenf, kolostrum, tükürük ile  mide-bağırsak ve üriner kanalda ortaya çıkmaktadırlar. Antikor antijene, öncelikli olarak onu vücuttan uzaklaştırmak ya da yok etmek maksadıyla sıkı bir şekilde bağlanır.

Antijene Özgü Bağışıklık Yanıtı
Bağışıklık yanıtı; bir makrofaj yabancı bir istilacı ile karşılaştığında ve onu yok ettiğinde başlamaktadır. Bunu yapmak için, yüzeyinde istilacının (antijen) parçalarını sergiler. Yardımcı T hücreleri sergilenen antijeni tanır ve makrofaja bağlanır. Bu birliktelik; bağışıklık hücreleri arasındaki hücreler arası iletişimi mümkün kılan, makrofaj tarafından üretilen interlökin-1 ve T hücresi tarafından üretilen interlökin-2 gibi kimyasal maddelerin üretilmesini stimüle eder.  

İnterlökin-2, yardımcı T-hücreleri ve NK hücrelerine çoğalma sinyali verir. Çoğalan yardımcı T hücreleri B hücrelerinin çoğalmasına ve antikor üretmesine neden olan maddeler salgılar. NK hücreleri artık istilacı mikroorganizma tarafından enfekte edilen konak hücrelerde saldırı delikleri açmaya başlar. Aynı zamanda, B hücrelerinden salınan antikorlar serbest dolanan yabancı materyallerin yüzeyindeki antijenlere bağlanır. Bu, makrofajların ya da NK hücrelerinin istilacıdaki delikleri yıkmasını daha kolay hale getirir.   

Sonuç olarak, enfeksiyon kontrol altına alındığında aktive edilmiş olan T ve B hücreleri supresör T hücreleri tarafından devre dışı bırakılır. Ancak, aynı mikroorganizmaların tekrar saldırmasına karşı hızlı cevap vermek üzere bir kaç "bellek hücresi” bırakılır. 

Ateş de bağışıklık yanıtının vücudun iyileşmesine yardımcı olacak bir parçasıdır. Vücut sıcaklığı yükseldiğinde, antikorlar daha hızlı bir oranda üretilir ve kan ve lenf varış yerlerine daha hızlı bir şekilde hareket eder. 

Bazı vakalarda, istilacı mikroplar yüksek vücut sıcaklığı tarafından yok edilir. Benzer şekilde, inflamasyon ve doku kabarması da enfeksiyonun lokalize edilmesine ve böylece vücudun daha hızlı iyileşmesine yardımcı olur. 

Bağışıklık Bozukluklarının Nedenleri   
Aşırı aktif ya da yetersiz bir bağışıklık sistemi çeşitli hastalık koşullarına neden olabilmektedir. Bağışıklık yaşla birlikte düşüşe geçmekle birlikte bu kaçınılmaz son değildir ve bağışıklığın diğer çeşitli nedenler nedeniyle bozulduğu daha sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Washington Kenmor’daki Bastyr Üniversitesinin kurucusu ve emekli başkanı ve "Total Sağlık” kitabının yazarı N.D. Joseph Pizzorno’ya göre; (önem sırasına göre sıralanmış) bu etmenler şunlardır: şeker ve diğer konsantre karbonhidratların alımı, gıda alerjisi, obezite, aşırı alkol tüketimi, beslenme yetersizliği, ağır metaller, pestisitler, ilaçlar (özellikle aspirin, asetominofen, ibuprofen ve kortikosteroidler), toksik kimyasallar, aşırı egzersiz, stres, yetersiz dinlenme, enfekte edici ajanlara sık maruz kalma (bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler), bağırsakta aşırı miktarda Candida, aşırı balık yağı desteği, hava kirliliği, vaksinasyon, çeşitli travmalar (major cerrahi dahil olmak üzere), kronik antibiyotik kullanımı ve kadınlardaki perimenopozal hormone dengesizlikleri. 

Bozulmuş bağışıklıkla ilişkili hastalık koşulları arasında alerjiler, otoimmun hastalıkları (lupus, romatoid artrid, tiroidit gibi), kanser, kronik yorgunluk sendromu, kalp hastalıkları ve multipl skleroz sayılabilir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye