Herhangi bir doktor ya da hastanın diyabet tedavisindeki amacı yüksek olan kan şekerini kontrol altına almak ve bu seviyeyi mümkün olduğu kadar korumaktır. Bunu başarmanın en iyi yolu diyabet hastalarının kendi sağlıklarından kendilerinin aktif olarak sorumlu olmalarını teşvik eden bir tedavi yaklaşımıdır.
Genellikle kalıcı olarak insüline bağımlı olan tip I diyabetliler için düzenli bir beslenme ve uygun miktarda düzenli egzersiz genel kan şekeri seviyesini düşürmede başlıca unsurdur. Böylece yapılması gereken insülin enjeksiyonları azalabilir. Tip II diyabetliler kendi kan şekeri seviyelerini çeşitli yiyecekler, yeme sıklığı ve miktarı, egzersiz ve stres azaltılması gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alabilir. Kan şekeri düzeyleri kilo, egzersiz, besin takviyeleri ve mantıklı bir beslenme planı ile stabilize edildiğinde insülin veya oral ilaçtan tamamen vazgeçmek mümkün olabilir. Her iki durumda da, azaltılmış insülin alımı daha düşük komplikasyon olasılığı anlamına gelir.
Beslenme
Dr. Wright’a göre, tam tahıllar, baklagiller ve sebzeler gibi kompleks karbonhidratlar ve lif açısından yüksek gıdalardan oluşan bir diyet kana glikoz salınmasını yavaşlatarak ve kontrol ederek insülin ihtiyacını azaltır. Bitkisel gıdalardaki lif de vücuttaki suyu emerek ve gıda parçacıklarının süspanse edildiği doğal bir "sünger" oluşturarak, şeker hastaları için yararlı olabilir. Dr. Wright, diyabet hastalarının meyve suyu gibi basit karbonhidratlardan ve (işlenmiş gıda, kek ve pasta gibi) rafine şeker içeren gıdalardan kaçınmasını önermektedir; çünkü bu tür yiyecekler kan şekerini hızla yükseltir, ve bu da pankreası sıkıştırarak insülin seviyesini aniden arttırmayı gerektirir.
Lexington’da, Kentucky Üniversitesi’nden James Anderson lif ve karbonhidrat yönünden zengin gıdaların yenmesinin tip II diyabetin kontrolüne yardımcı olduğunu ve hastanın insülin ihtiyacını düşürdüğünü keşfetmiştir. Dr. Anderson oral hipoglemik alan hastaların (kan şekerini azaltmaya neden olan bileşikler) ve 40 üniteden az insülin alanların, kilolu olanlar gibi özellikle olumlu yanıt verdiğini belirtmektedir.
Doktorun beslenme planı şunları gerektirir: Günlük kalori alımının % 55 ila % 60’ı karbonhidrattan (üçte ikisi kompleks karbonhidratlardan), %14 ila % 20’si proteinden (günlük en az 45 gr) ve % 20 ila 25’i ya da daha azı yağdan (% 10 veya daha azı doymuş yağdan) elde edilecek, günlük sadece 200 mg ya da daha azı kolesterol ile günlük 40-50 gramdan fazla besinsel lif (10-15 gramı çözünebilir lif) alınacaktır. Dr. Anderson’a göre, bu plan kandaki yağı azaltır ve böylece diyabetlilerdeki kardiyovasküler hastalık riskini de azaltmış olur. Dr. Anderson Amerikan beslenmesinde günlük 11-23 gram lif bulunduğu için bazı diyabet hastalarının lif alımlarını ikiye veya üçe katlaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Bunu, ilave lifin yaygın bir yan etkisi olan artan gaz üretimine vücudun uyum sağlamasına yardımcı olmak için her hafta lif oranı yüksek bir tane besini (özellikle tam tahıl ve fasulye) katarak (
Katarakt Ameliyatı) ve sıvı alımını arttırarak yavaşça yapmayı önermektedir.
Tam tahıllardan ve (çok çabuk emilen meyve suyu yerine) tamamen meyve ve sebzeden oluşan bir vejetaryenn diyeti birçok diyabet hastasına yardımcı olabilir. Amerikan diyet derneği, vejetaryen yaşam tarzının diyabet ve kalp krizi riskini azalttığını gösteren bir araştırma yayımladı. Bununla birlikte, Dr. Wright, tip II diyabet hastalarında toplam karbonhidrat alımını kısıtlamak gerektiği ihtiyacı duymaktadır.
Dr. Wright, doymamış yağ, C, E vitaminleri, B vitamini kompleksi, magnezyum, krom ve çinko desteğiyle protein kaynağı olan balık ve yağsız et tüketimini öneriyor. Az ve sık yemenin önemine dikkat çekiyor. Dr. Wright’a göre; üç az öğün, ve üç ara öğün idealdir.
Son zamanlarda diyabet tanısı konan 47 yaşında bir adamın vakasını referans gösteriyor. Söz konusu bireyin babası iki katarakt ameliyatı geçirmiş ve iki amcanın diyabet yüzünden kalp krizi geçirdiği diyabet geçmişi yoğun olan bir aileye sahip. Doktoru şeker ve tuzu azaltıp daha fazla egzersiz yapmasını öneriyor, ancak yapacak daha fazla şeyinin olduğunu söylüyor. Dr. Wright’ın ilk önerisi yeme alışkanlıklarını değiştirmesi gerektiği yönünde oldu ve hasta kompleks karbonhidrat alımının orta derecede protein ve az işlenmiş ya da hiç işlenmemiş yiyeceklerle desteklendiği bir diyet olan mağara adamı diyetini uyguladı. Özellikle hastanın kataraktla ilgili şikayetleriyle başa çıkabilmek, katarakt oluşumunda rol oynadığı gösterilen enzim aldoz redüktazı engellemek için Dr. Wright bioflavonoid destekleri tavsiye etti. Buna ek olarak, Dr. Wright çeşitli diyabetik komplikasyonlara eşlik eden kan trombosit topaklanmasını önlemek için ek besinler, C, B6 ve E vitaminlerini, yanı sıra balık yağını önerdi. Dr. Wright’ın rejimi ile birlikte bu hastanın kan şekeri ve kan pıhtılaşma süresi normale döndü ve en sonunda diyabetin bütün belirtileri ortadan kalktı.