Hipnoterapi - Kökeni

Hipnoterapi, hipnoz veya uzun süreli uyku telkini ile farklı sağlık sorunlarını tedavi eder.

Hipnoterapi

Hipnoterapi, olağan bilinçten farklı bir psikolojik farkındalık yaratmayı içerir. Hipnoz halinde birçok farklı olgu ortaya çıkabilir. Bu olgular hafızada meydana gelen değişiklikleri, önermelere karşı duyarlılığın artırılmasını, felci, terlemeyi ve yüzde kızarmayı içerir. Tüm bu değişiklikler hipnotik durumda üretilebilir veya silinebilir. Birçok çalışma, nüfusun yaklaşık olarak %90’ının hipnoza duyarlı olduğunu göstermektedir.

Bu farkındalık durumu, kişinin nefes alıp vermeye ve dikkatini dış etmenlerden soyutlamaya odaklanarak vücudun rahatlatılması ile başarılabilir. Bu durumda hasta önerilere karşı daha duyarlı hale gelir. Kişinin hipnoz durumuna gelebilmesi için uygulanan genel prosedür, rahatlatıcı ve monoton bir ses tonuyla verilen doğrudan emirlerdir.

Hipnoterapinin, Antik Yunan ve Antik Mısır dönemine dayalı, iyileştirici bir uygulama olduğu düşünülmektedir. Musevilik, Hristiyanlık, İslam ve diğer birçok din, spiritüel veya ilahi bir terapi için hipnoz benzeri davranışları uygulamaktadır. 

Avusturyalı Doktor Franz Mesmer (1734–1815), 1779 yılında farklı sağlık sorunlarının tedavisinde hipnoterapi fikrini, bilimsel olarak araştıran ilk kişi olarak kabul edilir. Mesmer Viyana Üniversitesi’nde tıp okudu ve 1766 yılında tıp diploması aldı. Mesmer’in psikolojik travma ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi anlayan ilk doktor olduğuna inanılmaktadır. Mesmer, hastalarında sinir sistemi rahatsızlıklarını başarılı bir şekilde tedavi eden, "mesmerizasyon” olarak bilinen hipnoz benzeri bir teknik oluşturdu. Bu teknik, modern hipnoterapinin temellerini attı.   

Mesmer’in asıl ilgisi, gök cisimlerinin insan yaşamındaki etkilerine ilişkindir. Mesmer daha sonra manyetizmanın etkileri ile ilgilendi ve mıknatısların insan vücudunda önemli iyileştirici etkilere sahip olduğunu tespit etti. Mesmer, insan vücudunda sağlık ve refahı sağlayan manyetik bir sıvı bulunduğuna inanıyordu ve manyetik sıvının normal akışındaki tıkanmanın hastalıklar ile sonuçlandığı ve Mesmerizm tekniklerinin vücuttaki normal akışı sağladığı düşünülüyordu. Mesmer bu tekniği ellerini hastanın üzerinde aşağı yukarı hareket ettirerek uyguluyordu. Tekniğin eldeki manyetik sıvıyı hastanın vücuduna ilettiği düşünülüyordu. Mesmer o zaman bunu fark etmese de, tedavileri bugün birincil psikosomatik olarak bilinen sağlık durumları üzerinde etkiliydi.    

Mesmer’in teknikleri hastalarının tedavisinde oldukça etkili görünüyordu; fakat Mesmer, tıbbi çevreler tarafından hor görüldü ve eleştiriler aldı. Mesmerizm ile ilgili tüm çelişkili kanılar ve Mesmer’in kişiliğinin oldukça tuhaf olması nedeniyle, Mesmer’in tekniklerini ve prosedürlerini incelemek üzere bir komisyon toplandı. Seçkin komisyon araştırmacıları arasında Benjamin Franklin, Fransız kimyacı Antoine- Laurent Lavoisier ve Doktor Jacques Guillotin yer alıyordu. Komisyon hastanın sağlık durumunda fark edilir bir iyileşme olmadığını bildirdi ve Mesmer’in fikirleri tıbbi şarlatanlık olarak kabul edilip reddedildi. Bu alandaki James Braid ve James Esdaile gibi diğer öncüler, hipnozun cerrahi müdahale için hastalar üzerinde anestezi görevi üstlenerek başarılı bir şekilde kullanılabileceğini keşfetti. James Braid tesadüfen hastalarından birisinin göz muayenesini beklerken, belirli bir ışık noktasına bakarak hipnotik duruma girdiğini fark etti. Mesmerizm itibarını yitirdikten sonra Braid, hipnotizma terimini buldu. Hipnotizma, Yunanca uyku kelimesiden geliyordu. Braid ayrıca hipnotik durumu yaratabilmek için monotonluk, ritim ve imitasyon tekniklerini de kullandı. Bu teknikler hala sıkça kullanılmaktadır.

1900’lü yıllarda birçok sayıda ameliyat öncesi anestezi ilacı bulunuyordu. Doğal olarak hastalar, ameliyat ile karşı karşıya kalınca endişeleniyorlardı. 400 hastadan 1’i ameliyat nedeni ile değil, anestezi nedeniyle ölüyordu. Dr. Henry Munro, hastalarda ameliyat korkusunu yenmek için hipnoterapiyi kullanan ilk doktordu. Munro hastalarını hipnoz ederdi ve onlara ameliyat sonrasında bile iyi hissedeceklerini söyleyerek hastaların korkularını tartışırdı. Eter, o zaman için yaygın olarak kullanılan bir anestezi maddesiydi ve Dr.Munro normalde kullanılan eterin sadece %10’unu kullanarak ameliyatı gerçekleştirebileceğini tespit etti.     

Hipnoterapinin geleneksel tıp tedavileri ile birlikte kullanılması 200 yıldan fazla zaman aldı. 1955 yılında, Britanya Tıp Derneği (British Medical Association) hipnoterapiyi geçerli bir tıbbi tedavi olarak onayladı. Amerikan Tıp Derneği (AMA) de hipnoterapiyi 1958 yılında kabul etti.
Hipnoterapi psikoterapi, ameliyat, diş hekimliği, araştırma ve tıp gibi birçok alanda kullanılır. Hipnoterapi, kilo kontrolü, ağrı kontrolü ve sigaranın bırakılması gibi birçok sağlık durumunda alternatif bir tedavi olarak kullanılır. Ayrıca hipnoterapi baş ağrısı, yüz nöraljisi, arterit, yanıklar, kas-iskelet rahatsızlıkları, doğum ve daha birçok farklı ağrı türünün kontrolü için de kullanılır. Hipnoterapi, rahim alma ameliyatı, sezaryenle doğum, bazı kardiyovasküler prosedürler ve tiroit bezi alma ameliyatı gibi prosedürlerde özellikle anestezi ilaçlarına karşı alerjisi bulunan kişilerde anestezi yerine kullanılır. Diş hekimleri tüm diğer dental anestezilere karşı alerjisi olan hastalarda hipnoterapiyi başarı ile uygularlar. Hipnoterapi, hastaların korkularını yenmesi için de faydalıdır.

Hipnoterapi kötü alışkanlıklarını yenmek isteyen kişiler için olduğu kadar tıbbi sorunu olmayan hastalar için de kullanılır. Hipnoterapinin, spor veya topluluk önünde konuşma gibi performansa bağlı endişe sorunları yaşayan kişilere de yardımcı olduğu ortaya konmuştur. Akademik uygulamalarda hipnoterapinin öğrenme, derse katılma, konsantrasyon, çalışma, dikkat süresini uzatma, hafızanın geliştirilmesi ve belirli konular ile ilgili zihinsel tıkanıklıkların açılması gibi sorunlara yardımcı olduğu görülmüştür. Daha genel alanlarda hipnoterapinin, motivasyon, oyalanma, karar verme, kişisel başarı ve gelişim, iş performansı, bastırılmış veya unutulmuş hatıralar, rahatlama ve stres yönetimi gibi sorunlara karşı faydalı olduğu tespit edilmiştir. 
Hipnozun gerçekleştirilebilmesi için en ideal durumlar aşağıdaki gibidir:
  • Hipnoz olma isteği.
  • Hasta veya müşteri ile hipnoterapi uzmanı arasında uyum.
  • Rahatlamayı sağlayan konforlu bir ortam. 
Hipnoterapi olumsuz sonuçlara neden olabilir. Eğlence amacı ile uygulandığında kişiler hipnoz olmaları halinde normalde utanacakları şeyler söyleyebilirler. Örneğin psikolojik çözülmeye tehlikeli bir şekilde yakın olan kişilerin, zararsız olması beklenen hipnoz ile duygusal bir krize girdikleri görülmüştür. Dünya Hipnoz Örgütü bir bildiri ile psikoz ve organik psikiyatrik sağlık sorunu veya anti-sosyal kişilik bozukluğu gibi durumları bulunan kişilerde hipnoz uygulanmaması konusunda uyarır. Standart bir lisans gerektirmediği için, hipnoterapi uzmanının hipnoz edilen hastanın hipnoz durumunu kontrol etmede veya hipnozu sonlandırmada güçlükler yaşama riski bulunur.

Kişinin normal şartlarda yapmayacağı şeylerin hipnoz esnasında kişiye zorla yaptırılamayacağı gibi yaygın bir inanış vardır. Bununla birlikte hipnoterapi uzmanı, hipnoz esnasında kişinin ahlaki ilkelerine aykırı önerilerde bulunmamalıdır.   

Birçok din, hipnoterapi uygulamasını uygun bulmaz. 1985 yılında Amerikan Tıp Derneği bir komisyon toplayarak hipnoterapinin olayların hatırlanmasında kullanılmaması konusunda uyarıda bulunmuştur. Komisyon çalışmaların, hipnotik hatırlamanın uydurma veya olayların akışına dair yapay gerçeklik hissi ile sonuçlanabileceğini gösterdiğini belirtmiştir. Sonuç olarak, birçok eyalet hipnoz edilmiş şahitlerin ve mağdurların ifadelerini sınırlandırmış veya yasaklamıştır.  
Hipnoterapinin yan etkilerini tespit etmek için deneyler yapılmaktadır. Bazı çalışmalar hipnoterapinin baş ağrısı, boyunda tutulma, uyuşukluk, bilişsel bozukluk veya zihin bulanıklığı, baş dönmesi ve endişe bozukluğu gibi yan etkilere neden olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bu etkilerin birçoğu hipnoz terapisinin ardından saatler sonra ortadan kaybolur.   
Hipnoterapinin farklı sağlık durumları üzerindeki etkilerine dair geniş çaplı araştırmalar bulunur. Bir çalışma, hipnoterapi kullanımının dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisinde temel belirtileri değiştirmediğini göstermiştir. Bununla birlikte hipnoterapinin uyku bozukluğu ve tik gibi rahatsızlıklarla ilgili belirtilerin kontrol altına alınmasında faydalı olduğu görülmüştür.

Hipnoterapinin genel kronik sorunları bulunan çocuklar üzerinde ve ağrıları rahatlatmadaki etkilerine dair çalışmalar yapılmaktadır. Çocuklar hipnoterapi için özellikle iyi adaylardır; çünkü çocukların yaşamla ilgili deneyimlerinin az olması, gerçek dünya ve hayal dünyası arasında daha kolay geçiş yapmalarını sağlar. Çocuklar üzerinde yapılan çalışmalar, hipnoterapinin tıbbi prosedürler esnasında ağrılarda ve endişede azalma gibi reaksiyonlara neden olduğunu göstermiştir. Tıbbi duruma ilişkin belirtilerde vakaların %50'sinde azalma veya bu sağlık sorunlarının tamamen ortadan kaybolduğu görülmüştür. Ayrıca kanserli çocuklarda kemoterapi esnasında mide bulantısı ilaçları kullanımı ve kusma oranları da azalmıştır.

2002 yılında hipnoz ile ilgili birçok çalışmayı derleyen bir rapor sunulmuştur. Son zamanlarda yapılan bir çalışma ise, lokal anestezi ile anjiyoplasti ameliyatı olan hastaların kendilerine uyguladıkları hipnozun, ağrıları ve endişeyi azaltmada nasıl etkili olduğunu değerlendirmiştir. Bu hastalar daha az sakinleştiriciye ihtiyaç duymuştur ve prosedür daha kısa sürmüştür. Diğer bir çalışma, hipnoz terapisi alan hamile genç kadınların doğum esnasında daha az anesteziye ihtiyaç duyduğunu ve doğumun ardından daha az ağrı kesici ilaç kullandığını tespit etmiştir. Ayrıca bu kişiler hastaneden daha erken taburcu olmuşlardır. 

Hipnoterapinin kanser hastaları üzerinde kullanımı, araştırılan diğer bir konudur. 116 çalışmayı içeren kapsamlı bir analiz, hipnoterapinin kanserli hastaların üzerinde kullanımının olumlu sonuçlar verdiğini göstermiştir Çalışmaların %92’si depresyon üzerindeki olumlu etki; %93’ü fiziksel sağlık üzerindeki olumlu etki; %82’si kusma üzerinde olumlu etki ve %92’si ağrı üzerinde olumlu etki göstermiştir. 2002 yılında Ulusal Bakım Evi ve Yatışırıcı Bakım Derneği (National Hospice and Palliative Care Association) hipnoz terapisini, ölüme daha yakın olan hastaların korku ve duyguları ile baş etmelerine ve rahatlamalarına yardımcı olan etkili bir araç olarak tanıdığını bildirmiştir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye