İltihap Önleyici Diyetler - Araştırma ve Genel Kabul

İltihabı azalttığına inanılan veya iltihap artırıcı etkisi olmayan gıdalar çevresinde tasarlanmış yeme düzenidir.

İltihap Önleyici Diyetler

İltihabı kesin olarak önleyici bir diyet yoktur, daha ziyade iltihabı azalttığına inanılan gıdalar çevresinde tasarlanmış ve iltihabi süreci ağırlaştırdığına inanılan gıdalardan kaçınılan diyetler vardır. İltihap önleyici birçok diyet vücudun iltihabı iyileştirmesine destek olduğu düşünülen kepekli tahıllar, baklagiller, kabuklu yemişler, tohumlar, taze sebze ve meyveler, yabani balık ve deniz ürünleri, otla beslenmiş yağsız hindi ve tavuk gibi gıdalara dayanır. Bu diyetler rafine edilmiş tahıllar, buğday, mısır, tam yağlı süt, kırmızı et, kafein, alkol, fıstık, şeker, doymuş ve trans-doymuş yağlar gibi iltihabı tetiklediği düşünülen gıdaları dışlar. İltihap önleyici diyetlerin ortak temeli düşük derecede iltihabın pek çok kronik hastalığın habercisi ve/veya kışkırtıcısı olduğu inancıdır. Ortadan kaldırıldıktan sonra vücut kendisini iyileştirmeye başlayabilir.

İltihaplanma
İltihaplanma (enflamasyon) nedeni ister bakteri ya da viral enfeksiyon, ister travma, kimyasal maddeler, ısı ya da tahrişe neden olan diğer olgular olsun, gerçekleşen doku hasarına verilen lokal tepkidir. İritanlar (tahriş ediciler), vücuttaki dokuların, bu dokuların bünyesinde değişime neden olan çoklu maddeler salgılamasına neden olur. Bu karmaşık yanıta iltihaplanma denir. İltihaplanma, lokal kan akımının fazlalığı sonucu lokal kan damarlarının vazodilatasyonu, interstisyel (doku içi) alanlarda, büyük miktarlarda sıvı sızıntısı olan kılcal damarların geçirgenliğinin artması, kılcal damarlardan sızıntı nedeniyle aşırı miktarda fibrinojen ve diğer proteinler olmasına bağlı interstisyel alanlarda pıhtılaşma, büyük miktarda granülositler ve monositlerin doku içine yer değiştirmesi ve doku hücrelerinin şişmesi gibi belirtiler ile karakterizedir.

İltihaplanmaya neden olan, dokulardan salgılanan yaygın maddeler bradikinin, histamin, serotonin, prostaglandinler, sensitize T-hücrelerinden salgılanan ve lenfokinler denilen çoklu hormonal maddeler ve vücuttaki diğer sistemlerin çeşitli tepkime ürünleridir. Bu maddelerin çoğu, hasarlı dokuları atmak için gönderilen ancak hala canlı olan doku ve hücrelere daha fazla zarar veren makrofaj sistemi etkinleştirir.

İltihaplanma artrit, kalp hastalığı, diyabet, inme, astım, alerji, irritabl bağırsak hastalığı, çölyak hastalığı veya diğer sindirim sistemi hastalıkları, obezite, kronik stres, uyku bozuklukları, uyku apnesi, Alzheimer hastalığı, yüksek tansiyon, trigliserid ve kolesterol gibi lipidlerde yükselmenin bir bileşeni olarak, bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla ilişkilendirilmiştir.

Yaygın iltihap önleyici tıbbi tedaviler arasında, gevşeme, yürüyüş gibi orta seviyede egzersizler, kilonun korunması ya da kilo kaybı ve iltihabı azaltmak ve eğer mevcutsa ağrıyı gidermek için tasarlanmış ilaçlar yer alır. Bu ilaçlar arasında; ibuprofen veya aspirin, steroid olmayan iltihap önleyici ilaçlar (NSAID) ya da steroid ilaçlar sayılabilir. NSAID’ler ilk tedavi şekli olarak yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ne yazık ki bu ilaçların uzun süreli kullanımı mideyi tahriş ederek ülserlere neden olabilir. Bazı durumlarda böbrek ya da diğer tıbbi sorunlara da yol açabilir.
İltihap önleyici diyetlerin felsefi olarak doğuşu, tarih boyunca vücudun kendi iyileştirici enerjisine destek olmak gıdaları bitkileri, çayları ve diğer doğal tedavileri kullanan ilk şifacılara kadar tarihlendirilir. 1970'li yılların başında araştırmacılar fizyolojik ateş, kilo kaybı ve akut ve kronik enfeksiyonun akut faz yanıtlarının mekanizmalarını araştırmaya başladı. Bu çalışmalardan edinilen sonuçlar, hastalığın patogenezi (hastalığın kaynağı ve gelişimi sırasında meydana gelen tüm değişiklikler) ile ilgili ana tutumları değiştirmeye başladı. Hayvanlar üzerinde yapılan deneysel çalışmalarda toplanan kanıtlar, doku hasarı ve hastalık sendromlarının nedenini, eskiden inanıldığı gibi patojenlere değil, makrofajlar ve bağışıklık hücreleri tarafından üretilen proteinlere bağladı. Bu nedenle, uzmanlar kronik hastalıklar için özgün tedaviler aramaya başladı. Daha sonra 1980’li yıllarda yapılan bir araştırma, artık sitokinler ve hormon benzeri maddeler, prostaglandin ve lökotrienler olarak adlandırılan proteinlerin, vücut dokularına yararlı veya zararlı pleiotropik biyolojik aktivitelere sahip olduklarını ortaya koydu. Bu araştırma sonucunda kronik hastalıkların etkilerinin ardından bağışıklık sistemi tarafından üretilen sitokinlerin bulgulara, belirtilere ve hasara neden olabildiği görüşü olan, hastalığın sitokin teorisi ortaya çıktı.

Bir iltihap belirteci olan kandaki C-reaktif proteinin (CRP) ölçümünün, kronik hastalıklar konusunda risk altında olan kişileri saptamada bir yöntem olarak kullanılmasının önerilmesine kadar değişim gerçekleşmedi. Bir öncü araştırmanın C-reaktif protein düzeyleri yüksek olması ile kalp hastalığı arasındaki ilişkiyi göstermeye başlamasıyla tıp camiasında geleneksel görüş doğmuş oldu. İlk olarak 1930 yılında W.S. Tillett ve T. Francis Jr. tarafından keşfedilmiş C-reaktif protein, pnömokok C-polisakkarit’e reaksiyon olarak akut inflamasyon tanısı almış hastaların, serumlarında bulunan bir madde olarak keşfedilmişti.

Tıp uzmanları arasında artan fikir birliği, kalp hastalığı, inme, diyabet ve kolon kanseri gibi kronik hastalıkların patogenezinde iltihabın önemli bir rol oynadığına inanılmasıydı. Bugün tıp dünyası altta yatan nedenin tedavi etmenin, kalp damar hastalıkları, metabolik sendrom, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi, viseral adipoz dokudan kaynaklanan iltihaplanmayı iyileştirebileceğini kabul etmeye başladı.
Diyetisyenler ve natüropatik hekimler sıklıkla iltihabi hastalıkların belirtilerini azaltmak için diyetler reçete ederler. Her ne kadar bu diyetler bugüne kadar resmi araştırma koşullarında diğer tedavilerle kıyaslanmamış olsa da, iltihap önleyici diyetin iltihaplanmada azalma ve daha sağlıklı bir bağışıklık sistemi yanıtı ile sonuçlandığı düşünülmektedir. İltihaplanma, kronik hastalıkların semptomlarını iyileştirmek, azaltmak ve kronik hastalıkların risk oranını düşürmek için yardımcı gıdalara gerek duyuldu. Bu gıdalar iltihabın azaltılması için gerekli besinlerin alınmasını sağlar. Omega-3 yağ asitleri örneklerden biridir. İnsan vücudu bu yağları, iltihap ve sağlıklı bağışıklık yanıtında önemli bir rol oynayan kimyasal maddeler olan prostaglandinler üretimi için kullanır. Balık yağının önemli bir role sahip bir başka yararlı bileşeni ise omega-3 yağ asitlerinden elde edilen temel bir yağ asidi olan eikosapentaenoik asittir (EPA). EPA iltihaplanmayı ve inflamatuar (iltihap yapıcı) maddelerin üretimini azaltarak, iltihap önleyici özelliklere sahip olan bazı prostaglandin türlerinin üretimini teşvik eder. Kronik iltihabı azaltan gıdalar şunlardır: 

Tam Tahıllar
Tam tahıllar ya da ister ezilmiş, preslenmiş ve/veya pişmiş olsun tam tahıllardan yapılan yiyecekler tüm tahıl tohumun esansiyel kısımlarını ve besinlerini içerir. Araştırmalar tam tahıllar bakımından zengin bir diyetin, iltihap belirteçlerini azalttığını ve adiponektin düzeylerini artırdığını göstermiştir. Tam tahıllar bakımından zengin bir diyetin sistemik iltihap üzerindeki koruyucu etkisi, kısmen iltihapla sonuçlanan aşırı oksidatif stres üretimini azaltması ile açıklanabilir. Tam tahıl, tahılın kernel, kepek, ruşeym (tohum, embriyo) ve endosperm kısımlarını içerir. Bu tam tahıllar arasında amarant, arpa, bulgur, yabani pirinç, darı, yulaf, quinoa, çavdar, kavuzlu buğday, buğday, kara buğday ve tam buğday sayılabilir.

Baklagiller
Baklagiller bakımından zengin diyetler C-reaktif proteinin (CRP) plazma konsantrasyonları ile ters ilişkilidir. Baklagillerin birçok çeşidi arasında pinto fasulye, mercimek, barbunya fasulyesi, kuru fasulye, borlotti fasulye, maş fasulyesi, soya fasulyesi, cannelloni fasulye, nohut, adzuki fasulye, bakla ve siyah fasulye sayılabilir.

Kabuklu Yemişler, Tohumlar 
Kabuklu yemişler ve tohumlar iltihabı azaltabilen doymamış yağ ve diğer besin maddelerince zengindir. Sık fındık tüketimi düşük düzeyde iltihap belirteçleri ile ilişkilidir. Bu, sık kabuklu yemiş ve tohum tüketenlerde kardiyovasküler hastalık ve tip 2 diyabet riskinin az oluşunun nedenini açıklayabilir. Yer fıstığını hariç tutarak diyete ceviz, keten tohumu ve balkabağı çekirdeği mutlaka eklenmelidir. Kabuklu yemişler ve tohumların tuzsuz ve çiğ yenmesi daha iyidir.

Taze Sebzeler
Yeşil yapraklı ve parlak renkli sebzeler, hücre zararını azalttığı ve iltihap önleyici etkisi olduğu kanıtlanmış olan beta-karoten, C vitamini ve diğer antioksidanları içerirler. Günde en az 3 porsiyon tüketilmelidir.

Taze Meyveler
Diğer bileşenlerinin yanı sıra taze meyvelerde bulunan flavonoidlerin, C vitamininin antioksidan etkisini artırdığı düşünülür. Araştırmalar meyvelerin iltihap önleyici etkisi olduğunu göstermiştir. Günde en az iki porsiyon meyve tüketilmelidir. Haftalık meyve seçimlerine mavi yemiş (yaban mersini) böğürtlen ya da çilek de dahil edilmelidir.

Balık ve Deniz Ürünleri
Midye ve istiridye gibi kabuklu deniz ürünleri, ringa balığı, uskumru, somon ve alabalık gibi yağlı balıklar omega-3 yağ asitleri için mükemmel kaynaklardır. Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin balık veya deniz ürünlerinin haftada en az üç kez tüketilmesi tavsiye edilir.

Yağsız Kümes Hayvanları 
Protein vücutta hücreleri onarmak ve üretmenin yanı sıra antikorlar, enzimler ve hormonlar üretmek kullanılır. Yağsız proteinin düşük düzeyde iltihap ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kümes hayvanları seçerken, daha yüksek miktarda esansiyel yağ asitlerine sahip olan, otla beslenmiş hayvanlar tercih edilmelidir. Koruyucular, sodyum, nitrat veya renklendiricilerin sınırlı olarak bulunduğu ya da hiç bulunmadığı kümes hayvanları tüketilmelidir. Ayrıca, ideal bir diyette, günlük kalorinin sadece % 10-12’si proteinden alınmalıdır. Ortalama olarak, yetişkin bir kimse vücut ağırlığının her bir kilosu için 0.72 gram proteine ihtiyaç duyar.

Soya Ürünleri
Soyanın bir mikrobesin bileşeni olan izoflavonların iltihap önleyici özellikleri, birçok araştırma ve deneysel modelde bildirilmiştir. Veriler diyete eklenen izoflavon bakımından zengin soya gıdalarının yararlı etkilerinin olası olduğunu göstermektedir. Soya ürünleri arasında soya fasulyesi, edemame, tofu, tempe, soya sütünün yanı sıra soya fasulyesinden yapılan pek çok diğer yiyecek sayılabilir.

Yağlar
Expeller (sürekli çalışan presler) ile preslenen Kanola yağı ve sızma zeytinyağları, iltihapta azalma ile ilişkilendirilen yağ türleridir. İltihabı azaltmaya yardımcı olduğu düşünülen diğer yağlar arasında pirinç kepeği, üzüm tohumu, çuha çiçeği ve ceviz yağı yer alır. Bu yağların yemek pişirirken ya da yiyecekleri lezzetlendirmek için aşırıya kaçmadan kullanılması önerilir. Ayrıca, yağ alırken harmanlanmış yağlar değil, mutlaka saf yağlar tercih edilmelidir. Harmanlanmış yağlar genellikle daha az oranda sağlıklı yağ içerir.

Toksik Kimyasallar İçermeyen Temiz İçme Suyu
Su vücudun her fonksiyonu için gerekli olan bir maddedir. Kimyasal süreç için gereklidir; vücut atıkları için bir çözücüdür, atıkların zehirliliğini seyreltir ve atılmalarına destek olur. Sindirime destek olur ve iltihap önleyici etkileri olan hayati besinlerin emilimine ve iletilmesine yardımcıdır. Su aynı zamanda vücut dokularını onararak temel hücre fonksiyonu için gereklidir; ayrıca tüm sıvı salgıların ve kanın temelini oluşturur.

Bitkiler ve Baharatlar
Bitki ve baharatların antioksidan özelliklerini ortaya çıkaran ve kronik iltihabın yönetiminde kullanımlarının faydasını gösteren araştırmaların sayısı giderek artmaktadır. Bitkiler ve baharatlar, yemek tariflerinde iltihaplanmaya yol açan etkileri bilinen doymuş yağ, tuz ve şeker gibi maddelerin kısmen veya tamamen yerini alabilir, böylelikle bu gıdaların zarar verici özellikleri azaltılmış olur. 
Araştırma makalelerinde ''Batı diyet modeli'' olarak atıfta bulunulan diyet, rafine edilmiş tahıllar, kırmızı et, tereyağı, işlenmiş et, yağlı süt, şekerleme ve tatlılar, pizza, patates, yumurta, hidrojenlenmiş katı yağlar ve meşrubatlar bakımından zengin bir diyeti ifade eder. Bu yeme modeli ile kan dolaşımındaki CRP düzeyleri ve kronik hastalıklar, obezite ve kanserler için yüksek risk arasında ilişki vardır. ''Pro-inflamatuar'' olarak adlandırılan bu gıdalar iltihabı artırabilir; böylelikle kişinin kronik hastalıklar için riskini yükseltebilir ve bu kronik durumlardan kaynaklanan belirtileri şiddetlendirebilir. Gıda duyarlılığı veya gıda alerjilerinin iltihap için tetikleyici olabileceği inancını destekleyen bazı bulgular vardır. Bu durumun yaygın kan testleri ile tespit edilmesi genellikle zordur ancak bazı kişilerde ağırlaştırıcı gıdaları diyetlerinden çıkardıklarında artrit gibi kronik hastalıkların belirtilerinin hafiflediği görülür.

Yaygın alerjik gıdalar arasında süt ve süt ürünleri, buğday, mısır, yumurta, sığır eti, maya ve soya yer alır. Diğer pro-inflamatuar gıdaların da iltihap sürecini etkinleştiren veya destekleyen maddeler içerdiği görülmüştür. Belirli gıdaların hazırlanması ve işlenmesinde kullanılan sağlıksız trans yağlar ve doymuş yağlar ile iltihaplanmada artış arasında ilişki vardır. Sosis, salam ve sucuk gibi işlenmiş etler, iltihaplanmada artış ve kronik hastalıklarla ile ilişkili olan nitrit gibi kimyasal maddeler içerir. Doymuş yağlar araşidonik asit olarak adlandırılan yağ asitleri içeren et, süt ürünleri ve yumurtada doğal olarak bulunur. Sağlık için bir miktar araşidonik asit gerekli olsa da, diyette aşırı miktarda bulunan araşidonik asidin iltihaplanmayı daha da kötüleştirdiği kanıtlanmıştır.

Araştırmalar şeker oranı yüksek diyetlerin hücrelerde akut oksidatif strese neden olarak iltihabı artırdığını destekler. Gazlı içecekler gibi şekerli gıdalar, meşrubatlar, tatlı hamur işleri, şekerlendirilmiş tahıllar ve şekerlemelerin diyetten çıkarılmasının yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Bunun yanı sıra rafine edilmiş tahıllardan tam tahıllara geçiş de faydalıdır.
İltihap önleyici diyetle ilişkili riskler sınırlıdır ve bunlar da araştırmalar tarafından desteklenmemiştir. Genel kaygı daha çok birinci basamak hekimin onayı olmadan herhangi bir diyete uyulmasıyla ilişkilidir. İltihap önleyici diyete uymaya çalışırken kişiler bunu hekimleri ile görüşmelidir. Ayrıca tüm makro ve mikro besinlerin mutlaka tüketilmesini sağlamak amacıyla, bir diyetten maksimum fayda sağlama ve belli gıdaların tamamen çıkarıldığı diyetlerdeki riskleri en aza indirme üzerine eğitimli olan lisanslı bir diyetisyenden yardım almalıdır.
Yalnız bir tane iltihap önleyici diyet yoktur ancak bunun yerine iltihabi süreci artırdığı düşünülen ve iltihap sürecine faydalı olduğu sanılan gıdalar vardır. Bu nedenle, birçok tıp uzmanı vücuttaki iltihap önleyici yanıtı azaltan bir diyet kavramını desteklemeyebilir.

CPH gibi iltihap belirteçlerinin seviyesini düşürmenin kronik hastalıklar ve belirtilerini azaltmada yararlı etkileri olduğunu gösteren, bir araştırmayla da desteklenen sağlam kanıtlar vardır. Tıp uzmanlarının büyük bir kısmı iltihap önleyici diyette bulunan gıdaların birçoğunu içeren Akdeniz diyetini kolaylıkla kabul eder ve bu, iltihap önleyici diyete en yakın olduğu söylenilen yeme modelidir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye