Hipertansiyon - Nedir

Kan dolaşımının sağlanması için ihtiyaç duyulan basıncın, normal değerler üstüne çıkması durumudur.

Hipertansiyon

Hipertansiyon yüksek tansiyon için kullanılan tıbbi terimdir. Oksijenli kan atardamarlardan taşınırken atardamar duvarlarının içine doğru baskı yapar. Kanın atardamar duvarına uyguladığı basınç arttıkça, kan basıncı da artar. Küçük atardamarların boyutu da kan basıncından etkilenir. Atardamarların musküler duvarları gevşediğinde ya da genişlediğinde, içindeki kan akışı, atardamarların dar ya da büzülmüş olduğu haline göre daha azdır.

Kalp, kanı atardamarlara pompalamak için attığında kan basıncı en yüksek seviyesindedir. Kalp yeniden kanla dolmak için gevşediğinde ise basınç en düşük noktasında olur. Kalp atarkenki kan basıncına sistolik basınç denir. Kalp gevşediğinde damar duvarında hala mevcut olan basınca ise diastolik basınç adı verilir. Kan basıncı ölçüldüğünde, ilk olarak sistolik basınç, ikinci olarak diastolik basınç belirtilir. Kan basıncı milimetre civa (mm Hg) cinsinden ölçülür. Örneğin kişinin sistolik basıncı 120 ve diastolik basıncı 80 ise, bu 120/80 mm Hg olarak yazılır. 

Amerikan Kalp Derneği yetişkinler için 140’a 90’ın üzerindeki kan basıncını yüksek kan basıncı olarak kabul eder. Hipertansiyon, özellikle de hiçbir belirtisi olmadığı için, önemli bir sağlık problemidir. Çoğu kişide bilmemesine rağmen hipertansiyon vardır. ABD’de 60 yaş ve üzeri 50 milyon kişide yüksek kan basıncı vardır. Hipertansiyon, erkeklerde kadınlara göre, 65 yaşın üzerindeki kişilerde ise gençlere göre daha yaygın görülür. 65 yaşın üzerinde olan Amerikalıların yarısında hipertansiyon vardır. Ayrıca Afrikalı-Amerikalılarda beyaz Amerikalılarda olduğundan daha yaygındır. Hipertansiyon ciddidir çünkü kalp hastalığı ve diğer tıbbi problemlerin riskini arttırır. Düzenli kan basıncı kontrolü yaptırarak ve teşhis edilir edilmez tedavi olunarak ciddi komplikasyonlar önlenebilir. Tedavi edilmezse hipertansiyon aşağıdaki tıbbi durumlara yol açabilir:
  • Ateroskleroz (Arteriyoskleroz)
  • Körlük
  • Kalp krizi
  • İnme
  • Kalp büyümesi
  • Böbrek hasarı
Arteriyoskleroz, atardamarlardaki sertleşmedir. Atardamarların duvarları bir kas tabakası ile onları esnek hale getirip, kan içinden akarken genişleyip daralabilmelerini sağlayan elastik dokudan oluşur. Yüksek kan basıncı atardamar duvarlarını kalınlaştırıp sertleştirebilir. Atardamar duvarları kalınlaştığında, kan damarının içi daralır. Hasarlı atardamar duvarlarında kolesterol ve yağların birikmesi ihtimali artar, bu durum daha da kalınlaşmalarına sebep olur.

Aynı zamanda kan pıhtıları daralan atardamarlarda sıkışarak kan akışını engelleyebilir. Arteriyoskleroz nedeniyle daralan atardamarlar organlara ve diğer dokulara yeterli kanı ulaştıramaz. Kalbe akan kanın azalması ya da engellenmesi kalp krizine neden olabilir. Eğer beyindeki bir atardamar tıkanırsa, bu inme ile sonuçlanabilir.

Hipertansiyon kalbin vücuda kan pompalamak için daha fazla çalışmasına neden olur. Ekstra iş yükü de kalp kaslarını kalınlaştırıp gerebilir. Kalp çok fazla büyüdüğünde yeterli kan pompalayamaz ve kalp yetersizliği oluşabilir. 

Böbrekler kandaki atıkları vücuttan atar. Eğer hipertansiyon böbrek atardamarlarını kalınlaştırırsa, kandan daha az atık süzülebilir. Durum kötüleşirse böbrek yetmezliği görülür ve atıklar kanda birikir. Böbrek yetmezliği durumunda diyaliz ya da böbrek nakli gerekebilir. Böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz tedavisi alan kişilerin %25’inde rahatsızlık hipertansiyondan kaynaklanır.
Birçok farklı eylem ve durum kan basıncını yükseltebilir. Fiziksel aktivite kan basıncını geçici olarak yükseltebilir. Stresli durumlar da kan basıncının çıkmasına yol açabilir. Stres geçtiğinde genellikle kan basıncı normale döner. Kan basıncındaki bu geçici yükselmeler hipertansiyon olarak kabul edilmez. Hipertansiyon teşhisi sadece kişinin kan basıncı ölçümleri belli bir dönemde çok defa yüksek çıktığında konulabilir. 

Hipertansiyonu olan kişilerin %90-95’inde bunun nedeni bilinmez. Bilinen bir nedeni olmayan hipertansiyona primer ya da esansiyel hipertansiyon denir. Eğer hipertansiyon başka bir tıbbi durumdan kaynaklanıyorsa, buna sekonder hipertansiyon denir. Sekonder hipertansiyon birkaç farklı hastalıktan kaynaklanabilir. Böbrek bozuklukları olan kişilerin çoğunda sekonder hipertansiyon görülür. Böbrekler vücuttaki tuz ve su dengesini düzenler. Eğer böbrekler fazla tuz ve suyu vücuttan atamazsa, kan basıncı artar. Böbrek enfeksiyonları, renal arter stenozu denilen böbreklere kan taşıyan atardamarlarda daralma ve diğer böbrek bozuklukları tuz ve su dengesini bozabilir.

Cushing sendromu, hipofiz ve böbreküstü bezleri tümörleri, hipertansiyona neden olabilen böbreküstü bezi hormonları, kortizol, adrenalin ve aldosteron seviyelerini artırır. Hipertansiyona neden olabilen diğer durumlar damar hastalıkları, tiroid bezi bozuklukları, bazı reçeteli ilaçlar, alkolizm ve gebeliktir. Her ne kadar nedeni çoğunlukla bilinmese de, bazı kişilerde hipertansiyon gelişme riskini artıran risk faktörleri vardır. Aşağıdaki risk faktörlerinin çoğu hipertansiyon ihtimalini azaltmak için ya da kan basıncını düşürmek için tedavi programının bir parçası olarak değiştirilebilir. 
  • 60 yaş üstünde olmak
  • Erkek olmak
  • Irk (Afrikalı-Amerikalı toplumlarda hipertansiyon görülme sıklığı daha yüksektir)
  • Kalıtım
  • Tuz hassasiyeti
  • Obezite 
  • Hareketsiz yaşam tarzı
  • Yoğun alkol tüketimi
  • Oral gebelik önleyici ilaçların kullanımı
Teşhis
Hipertansiyon belirtiye neden olmadığı için, kan basıncının düzenli olarak kontrol ettirilmesi önemlidir. Kan basıncı sfigmomanometre denilen bir alet ile ölçülür. Kumaş kaplı kauçuk bir manşon üst kolun etrafına sarılır ve şişirilir. Manşon şişirildiğinde, koldaki atardamar anlık olarak kan akışını durdurmak için sıkışır. Daha sonra hava serbest bırakılırken, atardamar içinden yeniden akan kanın sesi steteskop ile saptanır. İlk ses sistolik basıncın, yani kalp attığındaki basıncın sesidir. Kalan hava da boşalırken duyulan son ses ise, kalp atışları arasındaki basınç olan diastolik basınçtır. Her ses sfigmomanometredeki cıvalı manometrede kaydedilir. 

Ağrı, stres veya anksiyete gibi birkaç faktör kan basıncında geçici yükselmeye neden olabilir. Bu nedenle hipertansiyon sadece bir kan basıncı ölçümüne dayanarak teşhis edilmez. Eğer kan basıncı bir defalık 140/90 ya da daha yüksek ise hekim, kişiden yeni bir kan basıncı kontrolü yaptırmasını isteyecektir. Hipertansiyonun teşhisi genellikle ilk ziyaretin ardından iki ya da daha fazla ölçümün ardından konulur. Bazen hastaların kan basıncı sadece doktor muayenesinde yükselir. "Beyaz önlük hipertansiyonu” denilen bu olgu genellikle sadece doktor ziyaretinin üzerine anksiyete olarak görülüp ciddiye alınmamıştır. 

Yaşlılarda sistolik hipertansiyon yaygındır. Diastolik basınç normal ya da düşük olduğunda, sistolik yüksek, örneğin 170/70 mm Hg olduğunda bu teşhis konulur. Bu durum genellikle atardamar sertleşmesine (ateroskleroz) eşlik eder. Kan basıncı ölçümleri şiddetine göre sınıflandırılır:
  • Normal kan basıncı: 130/85 mm Hg’den düşük
  • Yüksek normal: 130–139/85–89 mm Hg
  • Hafif hipertansiyon: 140–159/90–99 mm Hg
  • Orta hipertansiyon: 160–179/100–109 mm Hg
  • Şiddetli hipertansiyon: 180–209/110–119
  • Çok şiddetli hipertansiyon: 210/120 ya da daha fazla
Hipertansiyonu değerlendirmek için tipik bir fiziksel muayene aşağıdakileri içerir:
  • Tıbbi geçmiş ve aile öyküsü
  • Fiziksel muayene
  • Oftalmoskopi (Gözdeki kan damarlarının muayenesi)
  • Göğüs röntgeni
  • Elektrokardiyograf (EKG)
  • Kan ve idrar testleri
Tıbbi geçmiş ve aile öyküsü hekimin, hastanın hipertansiyona neden olacak ya da katkı sağlayacak herhangi bir durumu saptamasına yardımcı olur. Ailede hipertansiyon öyküsü hastalığa genetik yatkınlığı akla getirebilir. Fiziksel muayenede farklı zaman ve pozisyonlarda çeşitli kan basıncı ölçümlerini alınabilir. Nabız, refleksler, boy ve kilo kontrol edilip kaydedilir. Büyüme olup olmadığının saptanması için iç organlar elle hissedilir ya da muayene edilir.

Hipertansiyon gözdeki kan damarlarına hasar verebileceği için, gözler oftalmoskop denilen bir aletle kontrol edilir. Hekim kan damarlarında kalınlaşma, daralma ya da kanama olup olmadığını kontrol eder. Göğüs röntgeni ise kalp büyümesini, diğer kalp anomalilerini ve akciğer hastalıklarını tespit edebilir. Elektrokardiyogram (EKG) kalbin elektrik aktivitesini ölçer. Kalp kasının genişleyip genişlemediğini ve kalp kasında tıkanmış atardamarlar nedeniyle hasar olup olmadığını saptayabilir. Sağlığın daha ileri değerlendirilmesi ve hipertansiyona neden olabilecek bozuklukların olup olmadığını saptamak için idrar ve kan testleri yapılabilir.
Kan basıncı 139/90’dan yüksek olan hastaların antihipertansif ilaçlar alması tavsiye edilir. Hipertansiyonu tedavi etmek için pek çok ilaç geliştirilmiştir. İlacın seçimi hipertansiyonun evresine, yan etkilerine, hastanın sahip olabileceği diğer tıbbi durumlara ve hastanın aldığı diğer ilaçlara bağlıdır. Hafif ya da orta seviyede hipertansiyonu olan hastalar öncelikle monoterapi, yani tek bir antihipertansif ilaçla tedavi edilir. Eğer tek ilaçla tedavi kan basıncını düşürmekte yetersiz kalırsa, farklı bir ilaç denenebilir ya da ikinci bir ilaç eklenir. Daha şiddetli hipertansiyonu olan hastalara, hipertansiyonlarının kontrol altına alınması için öncelikle ilaç kombinasyonu verilir. Antihipertansif ilaçlarla farklı etkideki ilaçları birleştirmek genellikle monoterapide kullanılan dozlardan daha küçük dozlar ile kan basıncını kontrol altına alır.

Antihipertansif ilaçlar çeşitli sınıflara ayrılır:
  • Diüretikler: Diüretik ilaçlar böbreklerin aşırı suyu ve tuzu, vücut dokuları ve kandan atmasına yardımcı olur. Bu dokularda sıvı birikiminden kaynaklanan şişkinliği yok eder. Sıvının azalması atardamar duvarlarını genişletir ve kan basıncını azaltır.
  • Beta-blokerler: Beta blokerler, kalp ritmini düşürmek ve kalbin kasılma kuvvetini azaltmak için sinir sistemi üzerine etki ederek kan basıncını düşürür. Kalp yetmezliği, astım, diyabet, ellerinde ya da ayaklarında dolaşım problemleri olan hastalarda temkinli kullanılmalıdır.
  • Kalsiyum kanal blokerler: Kalsiyum kanal blokerleri atardamar duvarlarındaki kas hücrelerine kalsiyumun girmesini önler. Kas hücreleri kasılmak için kalsiyuma ihtiyaç duyar, bu yüzden kalsiyumu azaltmak onları daha gevşek tutar ve kan basıncını düşürür.
  • Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ADE inhibitörleri): ADE inhibitörleri kan damarlarını daraltan madde üretimini engeller. Dokulardaki tuz ve su birikimini azaltmaya da yardımcı olur. Genellikle kalp yetmezliği, böbrek hastalıkları ve diyabeti olan hastalara verilir. ADE inhibitörleri diüretiklerle birlikte kullanılabilir.
  • Alfa-blokerler: Alfa-blokerleri atardamarları genişletmek ve kalbin kasılma kuvvetini azaltmak için sinir sistemine etki eder. 
  • Alfa-beta blokerler: Alfa-beta blokerler alfa ve beta blokerlerin etkisini birleştirir.
  • Vazodilatörler (damar genişleticiler): Vazodilatörler doğrudan atardamar duvarlarını genişletmek için etki eder, böylece kan, damarların içinden rahatlıkla akar. Kan basıncını hızla düşürürler ve hipertansif acil durumlarda hastaya enjekte edilirler. Periferik etkili adrenerjik antagonistler, atardamarları genişletmek ve kalp kasılmalarının kuvvetini azaltmak için sinir sitemi üzerine etki eder. Genellikle bir diüretikle beraber reçete edilirler.
  • Periferik etkili adrenerjik antagonistler: Periferik etkili adrenerjik antagonistler zihinsel fonksiyonda yavaşlamaya ve uyuşukluğa neden olabilir.
  • Santral etkili agonistler: Santral etkili agonistler de, atardamarları gevşetmek ve kalp ritmini düşürmek için sinir sistemine etki eder. Genellikle diğer antihipertansif ilaçlarla birlikte kullanılırlar.
2001’de bir medikal cihaz firması solunum cihazının antihipertansif ilaçlarla birlikte kullanıldığındaki etkisi üzerine bulgularını duyurmuştur. Hastalara, nefes verme evresini uzatmak için solunum modellerini değiştirmelerine yardım ederek, solunumu yavaşlatabilir ve kan basıncı üzerinde fayda gösterebilirler. Cihaz reçeteli satılmaktadır ancak reçetesiz satılma izni Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’dan onay beklemektedir.
Primer hipertansiyon iyileştirilemez ancak kan basıncı neredeyse her zaman doğru tedavi ile düşürülebilir. Tedavinin amacı kan basıncını kalp hastalıklarını ve diğer hipertansiyon komplikasyonlarını önleyecek seviyeye düşürmektir. Sekonder hipertansiyonda, hipertansiyonun yanı sıra hipertansiyondan sorumlu hastalık da tedavi edilir. Altta yatan hastalığın başarılı tedavisi, sekonder hipertansiyonu iyileştirebilir. Kan basıncını düşürmek için tedavi genellikle diyette değişiklik ve düzenli egzersiz yapılmasını içerir. Hafif ila orta derecede hipertansiyonu olup kalp ya da böbrek hasarı olmayan hastalar öncelikle hayat tarzı değişiklikleri ile tedavi edilebilir. Kan basıncını 5-10 mm Hg kadar düşürebilecek hayat tarzı değişiklikleri şunlardır:
  1. Tuz alımını azaltmak
  2. Yağ alımını azaltmak
  3. Kilo vermek
  4. Düzenli egzersiz yapmak
  5. Sigarayı bırakmak
  6. Alkol tüketimini azaltmak
  7. Stresi yönetmek
Aromaterapi
Bir hekim tarafından onaylanan kürler de hipertansiyonu düşürebilir, hatta önleyebilir. Bir tedavi seçeneği olarak aromaterapi, anksiyete zamanlarında bir şişeden solunabilen ya da her gün yatmadan önce köprücük kemiğinin altındaki bölgeye masajla uygulanabilen esansiyel yağlar kullanır. Mavi papatya ya da lavantanın stresi azaltıcı ve gevşetici özellikleri olduğu bilinir.

Gıda Terapisi
Kan basıncını düzenleyen kasların kereviz alımı ile genişlediği saptanmıştır; kereviz suyunun aynı zamanda hafif diüretik (idrar sökücü) etkisi olduğu da bulunmuştur. Potasyum ve magnezyum bakımından zengin olan taze meyve ve sebzeler yemek sistemik sodyum seviyesini ve dolaşım sistemindeki suyu azaltır. 2001 yılındaki bir çalışma sodyum alımını azaltmanın, hipertansiyonu olan ya da olmayan katılımcılarda kan basıncını düşürdüğünü göstermiştir. Sarımsak alımı da kan basıncının düşürmesiyle ilişkilendirilmiştir. Enterik kaplı kapsüller ya da taze sarımsak dişleri yoluyla alındığında, alisinin kan basıncını düşüren bir içerik olduğu düşünülmektedir.

Meditasyon
Gevşetici müziğe odaklanmak ya da imgeleme (serinliğin gözeneklerden sızdığını ve vücudun içinden geçtiğini zihinde canlandırmak, kan basıncının normal oranlarında olduğunu hissetmek) kalp hızını ve kan basıncını düşürebilir. Yoga uzmanları, iki özel duruş olan ceset ve diz sıkıştırma pozisyonlarının nefes egzersizleri ile birlikte kullanıldığında, özellikle tansiyonu düşürmeye ve kan akışını iyileştirmeye yardımcı olacağını belirtir.
Hipertansiyon iyileştirilemez. Ancak uygun tedavi ile kontrol altına alınabilir. Hipertansiyonun ciddi komplikasyonlarından korunmada önemli olan, hasar gerçekleşmeden önce saptanıp tedavi edilmesidir. Antihipertansif ilaçlar kan basıncını kontrol altına aldığı ancak iyileştirmediği için, hastalar kan basıncı seviyelerini korumak ve komplikasyonları önlemek için ilaç almaya devam etmelidir.
Hipertansiyonun önlenmesi bilinen risk faktörlerinin önlenmesi ya da ortadan kaldırılmasına odaklanır. Yaş, ırk, cinsiyet nedeniyle ya da kalıtsal olarak hipertansiyon riski altında olan kişiler bile önerilen hayat değişikliklerini yaparak hipertansiyon gelişme ihtimalini azaltabilir. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye