Biyolojik Kanser Terapileri - Araştırma ve Genel Kabul

Vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendirerek kansere karşı savaşılmasını sağlayan yöntemlerdir.

Biyolojik Kanser Terapileri

Metabolik tedaviler olarak da bilinen biyolojik kanser tedavileri, vücudun kanser hücrelerinin üstesinden gelebilmesi ve onları metabolize edebilmesi için, vücudu detoksifiye ederek (zehirlerden arındırma) ve güçlendirerek çalışır. Bu hemen hemen her zaman beslenme yoluyla, besin takviyelerinin ve/veya şifalı bitkilerin desteğiyle veya lavman ve kolonik irigasyon gibi detoksifikasyon işlemleri kullanarak yapılır. Bütün biyolojik kanser terapileri, alopatik tıptaki gibi sadece kansere odaklanmak yerine, kanser hücrelerini öldürebilmesi için insan organizmasını güçlendirmeye odaklanır. Bu nedenle bütün terapilerdeki ortak payda, sağlıklı bir hayat tarzının uygulanmasının gerekliliğidir. Bu, özellikle işlenmiş denatüre gıdalardan kaçınma ve yaşam ortamında ve diyette hava kirliliği ile toksinlerin olmamasının sağlanması anlamına gelir.

Doğal hijyen ve diğer alternatif terapiler bol miktarda taze meyve ve sebze tüketilmesini gerektirir. Gerson terapisi organik kaynaklardan elde edilmiş taze meyve suları kullanır. Özellikle başlangıçta tedavinin en önemli kısmı detoksifikasyondur. Bu vücudu, hücrelerde ve gastrointestinal sistemde depolanan toksinleri atmaya teşvik eden ve bazen de zorlayan bir işlemdir. Kanser hastalarında, sistemden atılması gereken toksik atık miktarı oldukça fazla olabilir.

Detoksifikasyon işlemiyle tedavinin amacı aynı zamanda vücuda kendisini yeniden inşa etmesini sağlaması, endokrin ve bağışıklık sistemi gibi sistemleri yenilemesi için bol miktarda taze enzim takviyeleri ve besinler sağlanmasıdır. Doğal terapilerle çoğu bozukluğu ve hastalıkları tedavi edilirken, hastalar terapinin etkisini artırmak için bir egzersiz programına başlamaya teşvik edilir. Bu kanser hastaları için söz konusu değildir, çünkü genellikle egzersiz yapacak kadar güçlü olmazlar; ayrıca vücutlarının bütün enerjisini kanserle savaşmak için kullanması gerekir. Bunun yerine yeterince iyi hissettikten sonra bir egzersiz programına başlamaları önerilir.

Pratisyenler
Özellikle kanser gibi ciddi hastalıkların tedavisinde başarılı olmuş pratisyenler, hastalarına çok katı olmaları ile tanınırlar. Bunun nedeni sorulduğunda, pek çoğu bir kanser hastasının detoksifikasyon probleminin üstesinden gelmeye ciddi biçimde hazır olmadığında ve çeşitlendirme olmayan bir beslenme benimsediğinde bu hastalığı yenme ihtimalinin çok düşük olacağını söyler. Çoğunlukla sağlık durumları zayıf düşmüş olan hastaların onlara karşı katı olmaya istekli bir terapistten destek almaları gerekir.
 
Dr. Max Gerson (–1959): Dr. Gerson’ın terapisi biyolojik kanser tedavisinin temeli olarak kabul edilebilir. "A Cancer Therapy, Results of Fifty Cases" isimli kitabında Gerson başarıyla tedavi ettiği 50 hastayı belgelemiştir. Okuyucularına kitabındaki vakaların çok kapsamlı ve böylelikle tedavisini ispatlama amacına uygun biçimde belgelendiğini ifade eder. Bu terapi taze organik meyve sularına dayanır ancak takviyeler ile hayat tarzı için katı talimatlar da içerir. Tedavisinin en önemli kısmı, tam detoksifikasyona ulaşmak için geliştirmiş olduğu kahve lavmanlarıdır.
 
Dr. Linus Pauling (1901–1994): Nobel Ödül sahibi olan Dr. Linus Pauling yıllarca hastalıkların tedavisinde besin takviyelerinin etkilerini araştırmıştır ve genel anlamda bu alanda önemli bir otorite olarak kabul edilir. 1979’da Ewan Cameron ile birlikte yazdığı "Cancer and Vitamin C" adlı eseri yayınlamıştır. Pauling kanserin ve diğer dejeneratif hastalıkların tedavisinde takviyelerin, özellikle de mega-dozlarda C-vitamininin kullanımını savunur.
 
Dr. Ann Wigmore (1909–1993): Buğday çimi suyu ve filizler Wigmore’un, kanser de dahil kendi kronik hastalıklarını iyileştirmek için geliştirdiği rejiminin temelidir ve on yıllardır insanlara başarılı biçimde yardım etmektedir. Wigmore diyeti öncelikle canlı gıdalara odaklanır. Wigmore çiğ sebzelerin, pişirildiklerinde ve kimyasal takviyelerle işlendiğinde olduğundan daha fazla besin içerdiğini fark etmiştir. Terapisi hala Hipokrat Enstitüsü’nde uygulanmaktadır ve birçok alternatif sağlık uygulayıcısı tarafından tedavilerinin temeli olarak benimsenmiştir.
 
Dr. Randolph Stone (1890–1981): Stone, 60 yıllık kariyeri esnasında Polarite terapisi olarak bilinen sistemi geliştirmiştir. Sağlığın insan enerji alanının değerlendirilmesi ile ölçülebileceğini fark etmiştir. Bu alan gündelik hayat, beslenme, egzersiz, temas, ses, vb unsurlardan etkilenir. Stone temas terapisi (uygulayıcı ellerini enerji kanalları olarak kullanır), diyet (vejetaryen beslenme vurgulanır çünkü vahşi olmayan bir yöntemle elde edilen gıdalar bünyesinde daha çok enerji tutar) ve yogadan (hastayı kendi bedeni ile uyumlu hale getirir) oluşan kapsamlı bir sistem tavsiye eder. Bu, sağlığı dengeleyecek ve böylece tatmin edici enerji alanları üretecektir.
 
Dr. Michio Kushi: Makrobiyotik, insanların çevre, yedikleri gıdalar ve hatta yaşadıkları yer dahil, etraflarındaki her şeyden etkilendiği inancıdır. İyi bir görünüm ile ruhsal durumun korunması için olumlu bir hayat tarzının benimsenmesi teşvik edilir. ABD’deki makrobiyotik öğretmenlerinden en ünlüsü muhtemelen Michio Kushi’dir; Alex Jack ile birlikte 1993’te "The Cancer Prevention Diet" adlı kitabı yazmıştır. Bu, kanserin makrobiyotik ile tedavisi ve önlenmesi konusunda kapsamlı bir rehberdir.

Terapiler

Botanik Tıp: Genel bitkisel tedavi, Çin bitkisel tedavisi ve diğer etnik bitkisel disiplinleri de kapsayan bu kategoriye girebilecek pek çok farklı terapi vardır.
 
Doğal Hijyen: Doğal hijyen uygulayıcılarının, kanser gibi ciddi hastalıkları tedavi etme konusunda başarılı ve uzun bir geçmişi vardır. Bu beslenme, sağlığın kazanılmasına ve mutlu bir görünüme kavuşmaya odaklanan vejetaryen beslenmedir. Dinlenme, temiz hava, tahıllar, meyveler ve sebzeler tavsiye edilir.
 
Ayurvedik Tıp: Asırlardır var olan bu kadim sistem Hindistan’da doğmuştur. Çinlilerin chi dedikleri enerjiye benzeyen bir yaşam gücü görüşü vardır. Bedeni istenmeyen maddelerden arındırmayı ve daha sonra iyi gıdalarla onu yeniden inşa etmeyi amaçlar; aynı zamanda hastanın hem fiziksel hem de spiritüel hayatının bütün yönleriyle ilgilenir. Bu sistem Dünya Sağlık Örgütü’nce tanınmaktadır.
 
Makrobiyotik: Makrobiyotik diyetinin özünü, daha çok tam tahıllar ve sebzelerden oluşan bir diyet ile felsefesi oluşturur. Bir hafta sonu, bir hafta ve bir ay süren kursları vardır. Kurs ücretleri kliniklere ve uygulayıcılara göre değişiklik gösterir; hastanın tedaviye başlamadan önce ücreti öğrenmesi tavsiye edilir.
Paracelsus ve Hipokrat’ın kanseri biyolojik kürlerle (gıdalar yoluyla) iyileştirdiği düşünülür ancak gerçekte daha çok modern insanın illeti olarak görülen kanseri tedavi ettiklerini doğrulamak oldukça zordur. Modern biyolojik kanser terapileri yirminci yüzyılın başında ortaya çıkmaya başlamıştır.

Dr. Max Gerson’ın terapisi muhtemelen ilk terapilerin en önemlisidir. Ancak kanser tedavisinde uzmanlaşan pek çok alternatif sağlık uzmanı olsa da başarı oranı değişir.
Biyolojik kanser tedavileri non-invaziftir ve kemoterapi ve radyoterapi ile ilişkili sakıncaları içermez. Biyolojik tedavilerden farklı olarak kemoterapi ve radyoterapi vücudun bağışıklık sistemini tüketir ve tamamen yok ederek hastayı güçsüz bir duruma düşürebilir.

Biyolojik tedaviler aslında bağışıklık sistemini, anormal durumların üstesinden gelebilmesi için güçlendirerek çalışır. Başarılı bir biyolojik kanser tedavisi, vücut fonksiyonlarını etkili biçimde uyumlu hale getirerek ve enerji seviyesini yükselterek hastanın, hastalanmadan önce hissettiğinden daha iyi hissetmesini sağlar. 
Yukarıdaki sistemlerin uygulayıcıları, kanserden iyileşmek ve sağlıklarını iyileştirmek isteyen herkesin doğal, taze ve tercihen organik ürünleri kullanmaları gerektiğini savunmaktadır. Bitkisel tedaviler ya da takviyeler reçete edildiğinde, alınacak takviyelerin tam olarak asıl formülü içerdiğinden, bir taklit olmadığından emin olunmalıdır. Ahlaki değerlerden yoksun kişilerin güvenilir olmayan tedavileri, bilinen uygulayıcıların isimlerini kullanarak piyasaya sürdükleri bilinmektedir.
Eğer direktiflere ve rejime tam anlamıyla uyulmazsa bu terapilerin hiçbiri etkili olmayacaktır. Hasta çevresel kirliliğe maruz kalmaya devam ederse ya da detoksifikasyon işlemi yetersiz ise, organik ürünlerin ne kadar kaliteli olduğu fark etmez. Bu nedenle terapistlerin çoğu bu kürlerin bir klinikte uygulanmasını önerir çünkü tüm bu detaylar klinik personelinin sorumluluğunda olacağı için hasta sadece iyi olmaya odaklanabilecektir.

Aslında kanseri iyileştiren pek çok terapist kürlerini, gerekli adımları atmaya ve iyi olmak için kendisini tam anlamıyla adamaya hazır olmayan hastaları kabul etmeyecek kadar ciddiye almaktadır. Kanser için doğal kürlerin kolay olmadığı, kanserin vücudun bütünlüğünün ciddi anlamda tehlikeye düştüğünün işareti olduğu ve ancak çok katı rejimin muhtemelen sağlığı yeniden getireceği konusunda hastayı uyarırlar. Terapistler deneyimli olmalarına rağmen, iyileşme garanti edilemez.
Doğal terapilerle ilişkili yan etkiler, alopatik tedavilerde yaygın yaşanan yan etkilerle karşılaştırıldığında oldukça hafiftir. Bu tedavilerin uygulanmasını kısıtlayan en önemli unsur maliyetidir. Ayrıca kanser tedavisi söz konusu olduğunda iyileşme krizi istenmeyen etkilerin yaşanmasına neden olabilir. Alternatif tıp uygulayıcıları hastalıkların vücuttaki toksik durumlar sonucunda oluştuğuna ve en ciddi hastalıklardan biri olan kanserin, toksisitenin en ciddi seviyelerde olduğunun göstergesi olduğuna inanır. Bu; vücut toksinleri atmaya başladığında bunların kan sistemine aşırı yükleneceği ve hastanın baş ağrısı, ateş, bulantı ve bazı durumlarda ses ve ışık gibi uyaranlara aşırı hassasiyet yaşayabileceği anlamına gelir. Bu nedenle detoksifikasyon için bir uzmanın yardımını almak şiddetle tavsiye edilir.
Kanser, alopatik tıbbın tedavi girişimi konusunda alternatif tıbba şiddetle karşı geldiği hastalıkların başında gelir. Bu nedenle bu doğal tedavilere halkın tepkisi de çoğunlukla olumsuzdur. Alternatif tıp uygulayıcıları kanser hastalarının hastalıkları için en azından biyolojik kürleri seçebilme hakkı olması gerektiğini savurur. Pek çok alternatif tıp uygulayıcısı hastalara, kendileri için en uygun tedavi biçimine karar verirken istatistikleri karşılaştırmalarını ve belgeleri görmek istemelerini önerir.

Eğitim ve Sertifikasyon
Bahsedilen alternatif tıp uygulayıcıların hepsi tıp vasıflarına sahiptir, bazıları tıp hekimliği (M.D.) bazıları ise Ph.D seviyesindedir. People Against Cancer Organizasyonu insanlara uygun terapileri ve uygulayıcıları bulmalarına yardım etme konusunda uzmanlaşmıştır. Aynı zamanda terapilerin gerçekleştirilmesi konusunda destek olur, kitap vb. kaynaklar önerir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye