Botanik Tıbbı - Faydaları

Tedavi amacıyla bitkilerin koruyucu ve iyileştirici özelliklerini kullanan yöntemlerdir.

Botanik Tıbbı

Botanik tıbbı, bitkilerin hastalıklardan korunma ve tedavide tıbbi özelliklerine dair biriken ve gelişen bilgileri kullanan şifa sanatlarının bir bileşenidir. 

 Botanik tıbbı şunlardan oluşur:
  • Tıbbi herbalizm: Hastalık ve belirtileri tedavi etmek ve sağlığı korumak için bitkilerin sinerjik ve tedavi edici özelliklerinin kullanımına dayanan bir şifa sanatıdır.
  • Farmakognozi: Doğal ürünlerin farmasötik özelliklerini konu alan bilim dalıdır.
  • Etnobotanik: Farklı kültürlerde bitkilerin kullanımını araştıran bilim dalıdır.
Botanik tıp, Geleneksel Çin Tıbbı (TCM), Ayurvedik tıp, Natüropati, yerli ve şaman tıbbı, homeopati, çiçek özü terapisi ve aromaterapi de dahil olmak üzere pek çok geleneksel tıp sistemi ve terapisinin önemli bir bileşenidir. Botanik tıp, binlerce yıl boyunca dünyanın her yerinde tüm kültürlerde çeşitli biçimlerde hayatta kalmıştır.

Geleneksel Çin Tıbbı
Geleneksel Çin Tıbbı binlerce yıl boyunca geliştirilmiş olan kadim teknikleri kullanır. Bunlar arasında akupunktur, moksibüsyon ve bitkisel formüller yer alır. Moksibüsyon, akupunktur ile Ai ye veya Hao-shu olarak bilinen mugwort bitkisinin (Artemisia vulgaris) geleneksel uygulanışını birleştiren bir işlemdir. Bu yöntemde vücuttaki belli akupunktur noktaları fiziksel durumları, özellikle de kronik ağrıyı iyileştirmek için ısıtılır. Yakıldığında, mugwort kasların içine derinlemesine nüfuz edilebilecek hafif bir ısı üretir.

Çin tıbbı aynı zamanda sağlığın yeniden kazanılması ve yin - yang olarak bilinen iki zıt kuvvet arasındaki dengenin qi bakımından korunması için belli bitkisel formüller de kullanır. Qi (çi olarak telaffuz edilir) vücuttaki meridyenler ya da enerji yolları üzerinden akan yaşam enerjisidir. Çin tıbbı uygulayıcıları çeşitli pozisyonlarda nabız atışını ölçme ve hastanın ten rengi, gözler, tırnaklar, saçlar, dil ve duruş da dahil genel görüntüsünü gözlemlemeyi de içeren tanısal tekniklere güvenen yetenekli gözlemcilerdir. Değerlendirme yalnızca hastanın semptomatik şikâyetlerinin göz önünde bulundurulmasını kapsamaz aynı zamanda aile öyküsü, yaşam tarzı, duygusal sağlık, çevre, diyet ve egzersizi de içeren pek çok kişisel karakteristiği de içine alır. Reçete edilen tıbbi bitkiler genellikle her hastanın kendi ihtiyacına bağlı olarak özel bir formüle göre hazırlanır.

Ayurvedik Tıp
Ayurvedanın kelime anlamı yaşam bilgisi ya da uzun yaşam bilimidir ve Ayurvedik tıp 5.000 yıldan uzun süredir Hindistan'da uygulanmaktadır. Bu şifa yöntemi, insanın bedeni, zihni ve ruhu ile eşit oranda ilgilenir ve denge ve uyum sağlamak için doğal terapileri birleştirir. Ayurvedik hekimler, geleneksel Çin tıbbı uygulayıcıları gibi, tanı sürecinde bilgiye dayalı gözlemi kullanırlar. Ayurvedik tıpta, üç temel dosha veya metabolik vücut tipi vardır. Ayurvedik tedavinin başarısı, bu karakteristik yönlerin dengesizliklerinin doğru tanılanmasına bağlıdır. Ayurvedik tıpta, bedenin doğuştan sahip olduğu uyumu yeniden kazanması için sağlıklı bir diyet, yoga, meditasyon, nefes ve egzersizler gibi kişisel bakım stratejilerine önem verilir. Tat, bir bitkinin tıbbi özelliklerinin önemli bir göstergedir. Bitkiler, tatlı, ekşi, tuzlu, keskin, acı ve sert kekre olmak üzere altı bitki özüne göre sınıflandırılır. Ayurvedik tıpta bitkisel ilaçların reçete edilmesi için bu bitki özlerinin vücutta nasıl etki edeceğinin bilinmesi gerekir.

Yerli ve Şaman Tıbbı
Yerli ve Şaman şifa sistemleri, hastalığın tedavisinde botanik ve hayvan hekimliği ile birlikte törensel ritüel üzerine derin halk bilgisine dayanan şifa sistemleridir. Her kabilenin kendilerine özgü bir yerli tıbbı uygulaması vardır. Özel bitkisel ilaçlar daha çok sözlü gelenek yoluyla aktarılır.

Natüropati
Natüropatik tıp 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Natüropatik hekim veya natüropat vücudun iyileşme yeteneğini desteklemek için besin takviyeleri, bitkisel ilaçlar, uygun diyet ve egzersiz gibi yöntemler kullanır. Doktor hastalığı önleyecek olan sağlıklı bir içsel dengenin kazanılması ve korunması yolları üzerine kişiyi eğitmek için hasta ile birlikte çalışır. Lisanslı bir natüropatik hekim olmak için temel klinik botanik tıbbı ve homeopati gibi alanlarda yeterlik sınavlarını geçmek gereklidir.

Homeopati
Alman doktor Samuel Hahnemann (1755-1843) on sekizinci yüzyılın sonlarında homeopatiyi kurmuştur. Homeopati "benzerin benzerle tedavisi” felsefesini benimser. Homeopatide bitkilerin, hayvansal ürünlerin ve kimyasalların aşırı seyreltik solüsyonları kullanılır ve bu seyreltik solüsyonların kullanılan maddenin hafızasının veya enerjisinin izini taşıdığına inanılır. Reçetesiz olarak satılan homeopatik ilaçlar, farmasötiklere uygulanan devlet düzenlemelerinden muaftır. Homeopatik ilaçlar, kullanma talimatları ve seyrelti seviyeleri etiketlerinde belirtildiği takdirde, güvenlik ve etkinliğine ilişkin bir kanıt olmaksızın satılabilir.

Çiçek Özleri
Çiçek özleri kullanımı, fiziksel belirtilerin ötesinde daha süptil bir enerjiyi ele almaya, hastalığın duygusal ve zihinsel kökenlerini tedavi etmeye çalışır. İngiliz doktor Edward Bach (1886-1936) çok geniş bir yelpazedeki psikolojik durumları tedavi yeteneği olduğuna inandığı çiçek özlerini çıkarmak için bir yöntem geliştirmiştir. Bu sistem, Bach Çiçek Özleri Tedavisi olarak bilinir. Bu bitkisel tedavi belirli çiçek özlerinin enerjisini, kişinin yüksek benliğindeki aynı enerjilerle eşleştirmeye ve böylelikle bu enerjileri güçlendirmeye ve kişinin sağlığına kavuşmasına yardımcı olmaya çalışır. Bach'ın teorisine göre, tüm hastalıkların kökeninde kişinin yüksek benliğinin istekleri, tam potansiyelini gerçekleştirme çabası ve kişinin kişiliği veya egosu ile sınırlayıcı inançları ve eylemleri arasındaki çatışma vardır. Bu tedavinin, içgüdüsel olanın belirli bir bitki ile uyumuna dayanan suptil ve ruh-iyileştirici bir etkisi olduğuna inanılmaktadır.

Aromaterapi
Aromaterapi çeşitli fiziksel ve duygusal problemleri tedavi etmek için bitkilerin çiçeklerinin, yapraklarının, saplarının ve köklerinin buharla damıtma ya da soğuk presleme yoluyla çıkarılan esansiyel yağlarını kullanır. Uzun yıllardır bitkilerin şifa verici kokularına değer verilir. 1564 yılında simyacı Giovanni Battista della Porta (1535 veya 1538-1615), önceki yüzyıllarda kullanılan aromatik damıtılmış sulardan esansiyel yağları ayırmada kullanılan yöntemler üzerine yazmıştır. Modern aromaterapi ise Fransız kimyager Réné Maurice Gattefosse (1881–1950) tarafından 1937 yılında geliştirilmiştir. Aromaterapi çeşitli saf esansiyel yağların farklı iyileştirici özelliklerini tanımlar. Esansiyel yağlardaki küçük moleküller, kimyasalların dokuya kolayca nüfuz etmesini ve duyguların merkezi olduğuna inanılan limbik sistem üzerinde hızla etki etmesini sağlar.
Bitkiler tarih öncesi çağlardan bu yana, bir sivrisinek ısırığı gibi küçük tahrişlerden, veba gibi felaket durumlarına kadar pek çok hastalığın ve koşulun tedavisine yardımcı olmak için çok çeşitli şekillerde uygulanan tıbbi ilaçlar olarak kullanılmaktadır. Modern tıpta, bazı ilaçlar bitkilerden elde edilir ve bu ilaçlardan, geleneksel kullanımlarına benzer şekillerde yararlanılır. Ancak, modern tıptaki ilaçların pek çoğu sentetiktir ve bu eğilimin nedeni kısmen ekonomiktir: Bitkilerin nadiren patentleri alınabilir, bir ilaç şirketi pahalı araştırmaların ve pazarlama sürecinin ardından dahi bir bitki türevli ilacın satışında ayrıcalıklı bir hak elde edemez. Ayrıca bitkilerin işlenerek ilaç haline getirilmesi sentetik bileşiklerin üretimi kadar kolay standartlaştırılamaz ve kontrol edilemez. Sonuç olarak, geleneksel olarak kullanılan bitkisel ilaçların ancak çok azının etkinliği ve güvenliği klinik araştırmalar tarafından onaylanmıştır. Bilinen yaklaşık 500.000 bitki türünün (alttürler dahil) yalnızca 5.000 kadarı tespit edilmiş ve tıbbi özellikleri bakımından incelenmiştir.

Bitkilerin iyileştirici özelliklerinin bilgisi 5000 yıldan daha uzun bir zaman boyunca korunmuş, Sümerlerin kil tabletlerinden Hint ve Çin kültürlerindeki kutsal metinler ve ilaç kitaplarına, Bizanslı bilim adamları tarafından muhafaza edilen Grek ve Romalı doktorların çalışmalarına, oradan Nicholas Culpeper (1616-1654) gibi bitki bilimci ve doktorlara ve Amerikan yerlilerindeki herbalistlere aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Botanik tıbbının ilk kayıtlarından biri Çin’in Sarı İmparatoru’na atfedilen M.Ö. 2500 dolaylarındaki çalışmadır. Bir diğeri, M.Ö. 1550’e kadar geri götürülmesi mümkün olan, Mısır tıbbi metni Ebers papirüsüdür. Hintlilere ait kutsal metin Rig-veda’da M.Ö. 1000 dolaylarında bile epey gelişmiş olan Ayurvedik tıp sisteminde kullanılan binden fazla tıbbi bitki listelenmiştir.

Theophrastus’un (M.Ö. 327–285) bilimsel anlamda ilk botanikçi olduğu düşünülür. 500’den fazla tıbbi bitkinin kullanımını kaydetmiştir. Grek hekim Dioscorides ilk gerçek bitkisel metin "De materia medica"yı M.S. 1. yüzyılda yazmıştır. Ortaçağda, Avrupa manastırlarındaki rahipler metinleri kopyalayarak ve tıbbi bitkilerden büyük bahçeler oluşturarak bu kadim bilgiyi muhafaza etmişlerdir. Avrupa halk tıbbı sözlü gelenek yoluyla nesilden nesle geçmiş ve matbaanın 1439’da Almanya’ya girişi ile birlikte, bilgi popüler basılı metinlerle daha geniş alanlara yayılmıştır. Koloniciler bitkisel bilgilerini ve bitki örneklerini Kuzey Amerika’daki yerleşimlere getirmiş ve oranın yerlilerinden Yeni Dünya’ya özgü bitkilerin nasıl kullanılacağını öğrenmiştir. Amerikan yerlilerinde bitki kullanımına ait ilk kayıt Meksika Yerli hekimi Juan Badianus’a ait 1552 tarihli bir elyazmasıdır.

Bitkilerin tıbbi amaçlarla kullanımı kişisel deneyimler, yerel adetler, anekdotlar ve halk gelenekleri yoluyla gelişmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, küresel nüfusun tahmini olarak yüzde 80’i birincil sağlık hizmeti ihtiyaçları konusunda tıbbi bitki preparatlarına güvenmektedir. Bitkilerin özgün kimyasal bileşenleri ve tıbbi yararları sürmekte olan bilimsel deneylerin konusunu oluşturur.
Botanik tıbbı, düzgün biçimde ve belirlenmiş terapötik dozlarda uygulandığında, etkili olabilir, pek çok hastada farmasötik ilaçlardan daha az yan etkiyi tetikler ve genellikle reçete ile satılan farmasötik ilaçlardan daha az maliyetlidir. Botanik tıbbının yararları, kullanılan ilaca ve hangi hastalık için kullanıldığına bağlı olarak incelikli ya da çarpıcı olabilir. Bitkisel ilaçlar genellikle farmasötik ilaçlara göre daha az konsantre olduğundan çok daha yavaş etki edebilirler. Bazı bitkisel ilaçların zaman içinde artan bir etkisi vardır ve vücuttaki dengenin kazanılmasını yavaş sağlarlar. Diğerleri ise akut belirtilerin tedavisinde kısa vadeli kullanılır. Botanik tıbbı özellikle kronik belirtilerin giderilmesine yardımcı olmak için uygulandığında yararlıdır.
Herhangi bir bitkisel ilacın ve bitkide bulunan kimyasal bileşenlerin kalitesi büyük oranda hava koşullarına, bitkinin yetiştiği toprağa ve hasadın zamanlamasına, hasat esnasında gösterilen özene ve ilaçlar ile bitkilerin hazırlanma ve saklanma yöntemine bağlıdır. Bitkinin tıbbi olarak aktif olan kısmına ve beklenen sonuçlara bağlı olarak bitkiler çeşitli yöntemlerle hazırlanır. Pek çok farklı bitkisel preparat türü vardır.

İnfüzyon (Demleme)
İnfüzyon bitkinin yaprakları, çiçekleri ve kökünün tıbbi özelliklerini çıkarmak için uygun bir yöntemdir. Taze ya da kurutulmuş bir bitki kullanılabilir. Standart bir infüzyonda, 1 su bardağı başına 1 çay kaşığı kuru ot veya 2 çay kaşığı doğranmış taze ot kullanılır. Taze, klorsuz su metalik olmayan bir kapta kaynama noktasına getirilir ve daha sonra içine bitkiler eklenir. Üzeri bir kapakla kapatmak uçucu yağların kaçışını engeller. Çay 10 ila 15 dakika süreyle demlenir, hemen ardından süzülür ve sıcak veya soğuk olarak tüketilir. Hazırlanan çay buzdolabında iki güne kadar saklanabilir.

Dekoksiyon (Kaynatma)
Kök, kabuk, tohum ve sap gibi bitkinin sert kısımlarından mineral tuzlarını ve diğer şifa verici bileşenleri çıkarmak için en iyi yöntemdir. Metal olmayan bir kapta hazırlanan 500 ml saf, klorsuz suya 28 g kurutulmuş bitkinin sert parçaları ya da 56 gr taze bitki parçaları eklenir. Karışım kaynatılır ve daha sonra kısık ateşte 30 dakika demlenir. Süzülüp ağzı kapatıldıktan sonra buzdolabında saklanması durumunda dekoksiyon iyileştirici özelliklerini iki güne kadar koruyacaktır.

Tentür
Tentür terapötik kullanım için konsantre bir bitkisel tedavi hazırlama yöntemidir. Uygun biçimde hazırlanıp saklanan bu solüsyonlar tıbbi etkilerini yıllarca koruyabilir. Bir tentür hazırlamak için temiz bir cam kavanoz kıyılmış ya da kurutulmuş bitki ile doldurulur ve ardından bu kavanoz kaliteli bir brendi ya da votkayla, bitkinin üzerini örtecek kadar doldurulur. Alkol/su oranı kullanılan bitkiye ve hazırlanan öze göre değişecektir. Konsantrasyon (bitkiye bağlı olarak) %25 ila 90 arasında ve alkol/su oranı genellikle 50/50 olacaktır. Kavanoz daha sonra hava geçirmez bir kapakla sıkıca kapatılır. Karışım iki hafta bekleyeceği güneş almayan, karanlık bir yere konulur ve her gün çalkalanır. Karışım bir tülbentle süzüldükten sonra tentür saklanmak üzere koyu renkli bir şişenin içine boşaltılır, artık kullanıma hazırdır. Doz bitkiye ve kullanım amacına göre değişir. Standart doz günde üç defa 2 ila 4 ml’dir. Diğer sıvı özler gliserin ya da sirke ile hazırlanabilir.

Kapsül
Kapsül, kurutulmuş ve toz haline getirilmiş bitkileri almanın kullanışlı bir biçimidir. Standart boyuttaki jelatin kapsüller 200 ila 250 mg toz bitki içerir. Hazırlanan kapsüller koyu renkli cam kaplarda saklanmalıdır.

Yağ İnfüzyonu
Bu yöntemde, kıyılmış taze veya kurutulmuş bitki bir cam saklama kabına yerleştirilir. Yeterince soğuk preslenmiş ayçiçeği veya zeytinyağı gibi bitkisel bir yağ, otu tamamen kaplayacak şekilde kavanoza dökülür. Kavanoz sıkıca kapatılır ve iki üç hafta bekletilmek üzere güneşli bir pencere kenarına konur. Karışım bir başka kavanoza süzülür ve içine yeniden kıyılmış taze veya bitki eklenir. Bu karışım yine iki hafta süreyle beklemek üzerine güneşli bir pencere kenarına konur. Bu sürenin ardından tülbentten geçirildikten sonra yağ daha sonra kullanılmak üzere soğuk ve karanlık bir yerde saklanabilir.

Merhem
Merhemler eritilmiş vazelin, lanolin, balmumu ve bitkisel yağ ile toz veya taze kıyılmış bitki parçalarının karıştırılması ile hazırlanır. Karışım benmari usulü ağır ağır kaynatılır ve daha sonra tülbentten geçirilerek camdan küçük saklama kaplarına dökülür. Merhemler sürülebilir kıvamda olurlar, bu kıvam şifalı bitkilerin topikal olarak uygulanarak ciltte koruyucu bir koruyucu tabaka oluşturulmasına olanak sağlar.

Lapa
Lapa için kıyılmış taze ya da kuru bitki kısa süre haşlanarak hazırlanır, etkilenen alana uygulanmadan önce tolere edilebilir bir sıcaklığa düşmesi beklenmelidir. Deriye yapışmasını önlemek için lapayı uygulamadan önce bölgeye az miktarda yağ sürülmelidir. Lapayı sabitlemek için etrafı gazlı bir bezle sarılabilir. Lapa her 2-3 saatte bir gerektikçe taze olarak hazırlanarak yenilenebilir.

Esansiyel Yağlar
Bu buharlı damıtma ya da soğuk kompres yoluyla elde edilen, bitkinin yüksek yoğunluktaki özüdür. Esansiyel yağlar ciltte kontakt dermatit (deri döküntüsü) ya duyarlılık oluşmaması için uygulanmadan önce su ya da toksik olmayan bir taşıyıcı yağ ile seyreltilmelidir. Konsantre esansiyel yağın toksisitesi bitkinin kimyasal bileşenlerine göre değişir. 

Bu sayılanlar dışında daha pek çok tıbbi preparat türü vardır.
Uygun yaprak, kök ya da çiçek gibi bitki parçası ile infüzyon, dekoksiyon ya da alkol tentür olarak hazırlanan bitkisel tedaviler, doğru olarak belirlenmiş terapötik dozlarda alındığında genelde güvenlidir. Ancak, bazı tıbbi durumlar mevcut olduğunda, birçok bitkinin spesifik bir kullanım kontrendikasyonu vardır. Hamile veya emziren kadınlar için de kontrendikasyonlar söz konusudur. Bazı bitkiler yüksek miktarda toksik hatta öldürücü olabilir, ayrıca uzun süreli kullanımı sonucu oluşabilecek kronik toksisite üzerine çok az araştırma vardır.

Bitkisel ilaçlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde diyet takviyesi olarak satılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) botanik ilaçlar da dahil diyet takviyelerini 1994 yılı Besin Desteği Sağlık ve Eğitim Yasası (Dietary Supplement Health and Education Act, DSHEA) altında düzenler. Yasa geçtiğinde, yasa koyucular pek çok diyet takviyesinin yüzyıllardır tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) uygulayıcıları tarafından kullanılan bitkiler gibi doğal kaynaklardan elde edildiği gerekçesiyle, bu ürünlerin reçeteli ya da reçetesiz ilaçlar kadar titizlikle düzenlenmesine gerek olmadığını düşünmüştü. DSHEA bitkisel ilaçları, gıdalarla aynı şekilde düzenler. Gıda üreticileri gibi, bitkisel ilaçların üreticileri de ürününü halka satmadan önce bitkisel ilacın güvenli ya da etkili olduğunu kanıtlamak zorunda değildir.

Ancak geleneksel farmasötik ilaç üreticileri yeni bir ilacı kullanım için onaylamadan önce, insanlarda güvenliğini ve etkinliğini kanıtlamak zorundadır. Tüm diyet takviyeleri için, bitkisel tedavinin kısıtlanabilmesi ya da yasaklanabilmesi için ürünün güvensiz ya da etkisiz olduğunu kanıtlamak FDA’ya düşer. Bitkisel ilaç güvenliği ve etkinliği ile ilgili bilgiler genellikle ürünü kullanan kişilerden gelen sağlık sorunları bildirimleri veya sadece ürünün işe yaramadığı yönündeki şikâyetler sayesinde toplanır. Başlangıçta, takviye üreticilerinin FDA’ya komplikasyonlar veya yan etkiler gibi tüketici şikayetlerini bildirmesi gerekmiyordu. Ancak, 2007 yılında federal bir yasa, bitkisel ürünler de dahil olmak üzere her türlü diyet takviyesinin üreticilerinin ürünle ilgili advers vakaların (negatif yan etkilerin) FDA’ya bildirilmesi gerekliliğini getirmiştir. Bu gereklilik bu ürünlerin güvenliği konusunda daha hızlı ve kolay bilgi birikimi sağlayacaktır.

Botanik ilaçların açıkça "takviye” kelimesi ile etiketlenmesi gerekir. Ayrıca etikette bileşenlerinin hacimleri veya ağırlıkları, porsiyon büyüklüğü, besin maddeleri ve besinsel olmayan maddeler (örneğin, yapay renklendirici, dolgu maddeleri, tatlandırıcılar), üreticisinin, toptancısının veya distribütörünün adı, kullanım talimatları ve ürünün içerdiği bitkilerin bilimsel isimleri listelenmelidir. Konvansiyonel ilaçların aksine, botanik ilaçların etiketinde olası yan etkiler hakkında herhangi bir bilgi verilme zorunluluğu yoktur. Ancak, bitkisel ilaçların ve bütün diyet takviyelerinin etiketlerinde belirli bir hastalığı tedavi edeceği, azaltacağı, önleyeceği ya da teşhis edeceğine dair iddiaların yer almasına yasal olarak izin verilmez.

Bitkisel ilaçların üreticileri, bu ürünlerin hazırlanması, paketlenmesi ve saklanmasındaki sıhhi ve diğer koşulları düzenleyen federal İyi İmalat Uygulamaları’na (Good Manufacturing Practices, GMP) uymaları gerekir. Ancak bu uygulamalar farmasötik ilaçların üretimindeki düzenlenmeler kadar sıkı değildir. Örneğin bitkisel bir tedavinin her bir kapsülün ya da hapın, aynı miktarda aktif bileşen içerdiğini temin etme gerekliliği yoktur. Bazı takviye üreticileri, her partinin aynı miktarda aktif madde içerdiğini kesinleştirerek kendi ürünlerinde tutarlılık sağlamaya çalışırlar. Yasa gereği böyle bir standardizasyon gerekmez, ayrıca etiket üzerinde "standardize edilmiştir” yazması, içeriğinin kalitesi veya tutarlılığı konusunda ürünün herhangi bir yasal gerekliliği karşıladığını göstermez.

Şifalı bitkilerle kendi kendini tanılama ve tedavi riskli olabilir. Sertifikalı bir klinik herbalist veya natüropatik hekim bir tedavi sürecine başlamadan önce ihtiyatlı davranacaktır. 2002 yılına ait kapsamlı bir raporda, hastaların kullandıkları bitkisel ürünler hakkında hekimlerini bilgilendirmede yetersiz oldukları ve bunları ilaç olarak görmediklerini belirtmiştir. Oysa birçok bitkisel ilaç allopatik ilaçlar ile etkileşime girebilir veya bu ilaçların etkilerini azaltabilir ya da olumsuz etkilere neden olabilir. Örneğin, sarımsak, ginseng, ginkgo, feverfew, meyan ve diğer yaygın tedavilerin antikoagülan özellikleri vardır, bu nedenle bunlar hastaların ameliyat sırasında kanama riskini artırabilir. 2002 raporundan bu yana, geleneksel hekimler hastalarına özellikle aldıkları bitkisel ilaçlar, vitaminler, mineraller ve diğer takviyeler hakkında soru sormaya teşvik edilmiştir.

İletişim teknolojisindeki gelişmeler, bitkisel ilaçlar hakkındaki uyarıları her zamankinden daha önemli hale getirmiştir. İnternette bitkisel tedavilerin kullanımları ile ilgili kontrolsüz ve genellikle de sağlıksız tavsiyeler içeren pek çok site vardır. Birçok bitki uzmanı ve alopatik hekim, internet üzerinden bitkisel tedaviler hakkında bilgi almak isteyen hastaları dikkatli olmak konusunda uyarmaktadır. Örneğin internette sıklıkla teşvik edilen ve ma huang olarak da bilinen efedra (Sinica Ephedra) tehlikeli bir bitkidir. 20. yüzyılın sonlarında, efedra kilo verdirici bir takviye olarak popülerlik kazanmıştır. Ancak bitki hayatı tehdit eden yan etkilere neden olabilir. Nisan 2004'ten bu yana efedra içeren ürünlerin satışı ABD’de yasaklanmış olsa da bu bitkinin kullanımı halen bazı internet sitelerinde teşvik edilmektedir.

Esansiyel yağların çok küçük miktarlarda bile toksisite potansiyeli vardır, bu nedenle bir uzmanın rehberliği olmadan dahili olarak alınmamalıdırlar. Bir uzmanın tıbbi tavsiyesi olmaksızın hamile veya emziren kadınlar tarafından kullanılmamaları gerekir. Esansiyel yağ özleri, tüm bitkide bulunan fitokimyasallardan içermez. Homeopatik ilaçlar genellikle güvenlidir çünkü aşırı seyreltik bir yapıdadırlar. Ancak bu tedavilere, herhangi bir ciddi hastalık ya da yaralanmanın tedavisi için güvenilmemelidir. Ayrıca tedaviye rağmen belirtiler devam ederse, başka bir nitelikli tıp uzmanına danışmak gerekir.
Bitkiler, bitkinin metabolik sürecinde oluşan pek çok fitokimyasal içerir. Bu kimyasallar vücutta farklı şekillerde hareket eder; bazıları tüm vücudu etkilerken, bir kısmı ise belirli bir organı ya da sistemi etkiler. Bir bitkinin etkisi, bitkinin içerdiği bir kimyasaldan ya da bileşenlerinin arasındaki etkileşimden kaynaklanabilir. Diğer bitkilerle ya da farmakolojik ilaçlarla etkileşimi ise hem endişe konusudur hem de büyüyen bir araştırma alanıdır. Buharlı damıtma ya da soğuk presleme teknikleri ile özleri çıkarılan aromatik bitkilerin esansiyel yağları, bir asırdan fazladır gıda, içecek, parfüm, deterjan, sabun, kozmetik, çeşitli endüstriyel uygulamalarda ve aromaterapide kullanılmaktadır. Bitkisel yağlarda bulunan bazı bileşikler, çok küçük miktarlarda bile hassasiyete neden olabilir. Bazı esansiyel yağların harici kullanımlarının yan etkileri arasında kaşıntı, yanma, duyarlılaşma ve hafif cilt iritasyonu yer alır. Bu yan etkiler ise esansiyel yağın her kullanılışında yanma ya da döküntü gibi tekrarlayan, hafif ila şiddetli karşıt etkilere ve esansiyel yağların ultraviyole ışığa tepki gösterdiği ve güneş ışığına maruz kalındığında hafif cilt lekelerinden şiddetli yanmaya kadar farklı reaksiyonlara neden olduğu bir durum olan fitotoksisiteye yok açabilir.
Botanik tedaviler, diyet takviyeleri olarak sınıflandırıldığı Amerika Birleşik Devletleri dışında, dünyada genel olarak tıbbi tedavinin bir parçası olarak kabul edilir. FDA’ya bağlı olan ve 1998 yılında kurulmuş olan Ulusal Sağlık Enstitüsü Gıda Güvenliği ve Uygulamalı Beslenme Merkezi (NCCAM) bitkisel ürünleri diyet takviyeleri başlığı altında düzenler. NCCAM ayrıca botanik ürünler, herbalizm ve bitkilerden elde edilen ürünleri kullanan diğer alternatif terapiler üzerine yapılan araştırma ve klinik denemeleri de destekler. Almanya'da, Komisyon E olarak bilinen bir bilirkişi heyeti, bu ülkede satılan 300 kadar bitkinin ve bitki kombinasyonunun güvenliği ve etkinliğini değerlendirmek için 1978 yılında hükümet tarafından kurulmuştur. ABD’de bu düzenleme komisyonuna eşdeğer bir kurum yoktur. Journal of Ethnobotany ve Journal of Ethnopharmacology gibi çeşitli bilimsel dergiler, botanik tıbbı üzerine mevcut araştırmaları ve bilgileri yayımlar.

Esansiyel yağların güvenliği veya toksisiteleri öncelikle hayvanlar üzerinde testlerle değerlendirilmiştir. Esansiyel yağların kullanıldığı gönüllü insan çalışmaları da yapılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa Konseyi ve özellikle de FDA, özellikle de gıdalardaki esansiyel yağların kullanımına ilişkin bazı düzenlemeler ve yönergeler uygular. Uluslararası Parfüm Malzemeleri Araştırtma Enstitüsü ve Parfüm Araştırma Derneği, aromaterapide kullanılan esansiyel yağların güvenliği konusundaki iki önemli bilgi kaynağıdır. Bu kuruluşlar esansiyel yağları değerlendirir ve bulgularını Gıda ve Kimyasal Toksisitesi dergisinde yayımlar.

Homeopatik tıpta bir tedavinin etkinliği, düzenli klinik denemelerden ziyade ünlü homeopati uygulayıcılarının deneyimleri ve anekdotsal raporlarla kanıtlanmıştır. Ancak, 1997 yılında, homeopatik tedaviler klinik olarak test edilmiştir ve 100'den fazla kontrollü çalışmayı gözden geçirmiş olan uluslararası bir araştırmacı ekibi bu kontrollü çalışmaların 26’sının ortak bulgularına göre homeopatik ilaçların hastalığın tedavisinde plasebodan biraz daha fazla yarar sağladığı sonucuna varmıştır.

Eğitim ve Sertifikasyonlar
Natüropatik hekimler ABD’nin pek çok eyaletinde birinci basamak hekimi olarak lisanslıdır ve dört yıllık bir natüropatik tıp okulunu bitirirler. Natüropatlar besinsel tıp, homeopatik tıp, botanik tıp, hidroterapi, psikolojik danışmanlık alanlarında eğitim alırlar.

Geleneksel Çin tıbbı uygulayıcıları binlerce yıllık geleneğin faydalarının da mirasçılarıdır. 1930'larda Çin Milliyetçilerinin Çin tıbbi uygulamalarını ortadan kaldırma ve yerine Batılı tıp yöntemlerini hakim kılma çabalarının ardından, bu kadim sağlık sistemi Çin'de yeniden canlanmıştır. Kadim yol, Çin tıp fakültelerinde Geleneksel Çin tıbbının geleneksel tıp literatürü kullanılarak öğretilmesiyle varlığını sürdürebilmiştir. 1990'lı yıllarda ise Çin hastaneleri ABD’li akupunktur ve Çin herboloji öğrencilerine kapılarını açmıştır. Batı herbalizmi Amerika Birleşik Devletleri'nde, bitkisel tedavi alanında eğitim veren pek çok okulda, ayrıca internet üzerinden dersler ve yazışmalar aracılığıyla öğretilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde klinik bir herbalist olmak için sertifikasyon gerekli değildir ve bitkisel ilaçlar reçetesiz olarak satılmaktadır.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye