Dans terapisi çocuklara ve ergenlere ulaşmakta başarılı olan bir metot. Bu sonuca, İsveç Stockholm’deki Karlstad University ve University College of Dance kurumları tarafından yürütülen araştırmayla erişildi. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) hastası hiperaktif ve ele avuca sığmaz erkek çocuklar sakinleşme gösterdi ve arkadaşlarıyla daha iyi oynadı. Mutsuz ve kendine zarar verme eğilimindeki genç kızlar ise sınırlarını belirlemede daha başarılı oldular ve depresyonları hafifledi.
Çocuk ve genç psikiyatrisinde bazı gruplar için etkili veya yeterli tedaviyi bulmak zordur. Bu grupların arasında DEHB hastası erkek çocuklar ve depresif, kendine zarar verme eğilimindeki ergen kızlar bulunur. İsveç’te yürütülen çalışma gösteriyor ki geleneksel tedaviler işe yaramadığında veya eksik kaldığında dans terapisi işe yarayabiliyor. Çalışma University College of Dance profesörü Erna Grönlund ve Karlstad Üniversitesi’nden asistan profesör Barbro Renck tarafından yürütüldü. Barbro Renck aynı zamanda çocuk, genç ve yetişkin psikiyatrilerinde uzman hemşire olarak çalışmış bir isim.
Araştırma sonucuna göre DEHB’li erkek çocuklar terapi sonucunda sakinleşti. Ebeveynleri ve öğretmenleri okulda daha başarılı olduklarını belirttiler. Daha önceden sınıfta sadece 10 dakika boyunca oturabilen bir çocuk dans terapisi sonrasında bütün ders boyunca sınıfta kalabildi. Aynı zamanda bu çocuklar arkadaşlarıyla sürekli çekişme ve kavgaya girmeden oynamayı da başardılar.
Sorunu hareket etmeden duramamak olan çocuklara hareket ve daha çok aktivite önermek garip gelebilir. Fakat bu yöntem işe yarıyor. Egzersizler yüksek tempoyla başlıyor, sonra dinlemek ve taklit etmek gerektiren, müziğe uymayı ve rol yapmayı gerektiren, gittikçe daha yavaşlayan hareketlerle devam ediyor.
İçine kapanık ve problemleri hakkında konuşmak istemeyen ve buna cesaret edemeyen gençlerde diyalog temelli bir terapi uygulamak zor olabilir. Fakat dans, depresif genç kızlarda enerjiyi ve yaşam sevincini artırmak için iyi bir yol gibi görünüyor. Örneğin Flamenko içeren bir egzersiz gurur ve kendine güvenle ilgili olabilir; sınırları belirlemeyi ve "hayır” diyebilmeyi öğretmekte yardımcıdır.
İki grup için de sonuçlar olumlu fakat 6 erkek çocuk ile 11 genç kızdan oluşan katılımcıların sayısı kesin bir karara varmak için yetersiz. Bu sebeple araştırmanın devamı niteliğinde çalışmalar yapılması gerekiyor.
Çoğu ailenin terapinin devam etmesini talep etmesi de projenin başarılı olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar bu terapi çeşidinin maalesef çocuk ve genç psikiyatrisinde kullanılmadığını fakat hükümet yetkililerinin ülkelerinde aktif olarak dans terapisini tavsiye etmelerini umduklarını söylüyorlar. Özellikle DEHB’li erkek çocuklarda terapinin olumlu etkilerini devam ettirebilmesi için sürekli olması gerektiğini belirtiyorlar.
Çalışma 2001 – 2005 yılları arasında Karlstad’da Çocuk ve Genç Psikiyatri Kliniği’nde yürütüldü. Katılımcılardan erkek çocuklar 5 – 7 yaşları arasında, genç kızlar ise 13 – 17 yaşları arasındaydı.