Kalp Hastalığı - Nedir

Damarların daralması veya tıkanması sonucunda kalbe yeterli oksijen ve besin taşınamaması durumudur.

Kalp Hastalığı

Kalp hastalığı, kalbe oksijen ve besin açısından zengin kan sağlayan arter ya da damarların daralması veya tıkanmasıdır. Bu duruma arteroskleroz, yani arterlerin iç çeperinde bulunan yağlı maddelerin birikerek kan akışını sınırlaması neden olur. Kalbe giden kanın tamamıyla kesilmesi durumunda sonuç kalp krizidir çünkü kalp oksijenden yoksun kalmaktadır.

Aynı zamanda koroner kalp hastalığı ya da koroner arter (atardamar) hastalığı da denilen kalp hastalığı Birleşik Devletler’de hem erkekler hem de kadınlar için başlıca ölüm nedenidir. Amerikan Kalp Derneği’nin verilerine göre koroner arter hastalığından kaynaklanan ölümler 1990’dan bu yana azalmıştır, ancak yine de 2000 yılında 40 binden fazla kişi bu hastalıktan ölmüştür. Yaklaşık 13 milyon Amerikalı koroner arter hastalığının aktif belirtilerini taşımaktadır.

Kalp hastalığı, koroner arterler kısmen bloke olduğunda ya da tıkandığında ortaya çıkar. Bu tıkanıklık oksijen açısından zengin kanın kalbe akışını engeller. Kalp daha fazla çalışıyorken koroner arterler genişler ve daha fazla oksijene ihtiyaç duyar. Eğer arterler genişleyemezse kalp oksijenden yoksun kalır (miyokardial iskemi). Tıkanıklık kan akışını sınırladığında anjin adı verilen göğüs ağrısı ya da basınç ortaya çıkar. Tıkanıklık kan akışını durdurduğunda, sonuç kalp krizi (miyokardial enfarktüs ya da kalp kası ölümü) olacaktır.

Sağlıklı koroner arterler açık, esnek, pürüzsüz ve kaygandır. Arter duvarları esnektir ve kalbin daha fazla çalışması gerektiğinde daha fazla kanın geçmesi için genişleyebilir. Hastalık sürecinin arterlerin çeperlerinde ve duvarlarında bir zedelenme ile başladığı düşünülmektedir. Bu zedelenme arterleri ateroskleroza ve kan pıhtılarının oluşmasına (tromboz) meyilli kılar.
Göğüs ağrısı (anjin), koroner kalp hastalığının başlıca belirtisidir ancak her zaman görülmeyebilir. Diğer belirtiler arasında nefes darlığı, göğüste ağırlık, ya göğüs kemiğinin arkasında ya da sol kol, boyun ya da çenede gerginlik, ağrı, yanma hissi, sıkışma ya da basınç yer alır. Amerikan Kalp Derneği’ne göre kalp hastalığından aniden ölen kadınların yüzde 63'ü ve erkeklerin yüzde 48’i önceden hastalığın belirtilerini göstermemiştir.

Teşhis
Teşhis, doktorun tıbbi öykünüzü alması, belirtileri tartışması, kalbinizi dinlemesi ve temel tarama testleri uygulaması ile başlar. Bu testler kandaki lipit seviyelerini, tansiyonu, kandaki açlık glikoz seviyelerini, kilo ve diğer göstergeleri ölçecektir. Diğer teşhis testleri arasında istirahat ve egzersiz elektrokardiyogramları, ekokardiyografi, radyonüklit taramaları ve koroner anjiyografi yer alır. Treadmill (koşu bandı) egzersiz stres testi, iyi hissetmelerine karşın yüksek risk faktörleri taşıyan kişiler için uygun bir tarama testidir.

Elektrokardiyogram (ECG) kalbin faaliyetini ve oksijen eksikliğini (iskemi) gösterir. İletken jelle kaplı elektrotlar hastanın göğüs, kol ve bacaklarına yerleştirilir. Kalbin faaliyetlerine dair impulsları bir osiloskop (monitör) aracılığıyla bunları kağıda işleyen bir kayıt aletine gönderir. Egzersiz stres testi olarak bilinen bir başka elektrokardiyogram türü ise hasta bir koşu bandı ya da sabit bir bisiklet üzerinde egzersiz yaparken kalp ve kan damarlarının gösterdiği gayrete nasıl tepki verdiğini ölçer. 

Ekokardiyografi ya da kardiyak ultrason ise kalp odacık ve kapakçıklarının bir görüntüsünü oluşturmak üzere ses dalgaları kullanır. Teknisyen elde tutulan bir trandüsere jel tatbik eder ve sonra bunu hastanın göğsüne bastırır. Kalbin ses dalgaları bir monitörde gösterilebilen görüntülere dönüşür. Test koroner arterleri göstermez ancak kalp duvarındaki, kalp hastalığının neden olduğu anomalileri tespit edebilir. Genellikle bir doktor ofisinde ya da ayakta hasta şeklinde uygulanan test yaklaşık 30-60 dakika sürer.

Radyonüklit anjiyografi doktorların koroner arterlerdeki kan akışını görmesini mümkün kılar. Nükleer taramalar, kan damarına ufak miktarda talyum gibi bir radyofarmasötikin enjekte edilmesi ile yapılır. Hasta masada uzanırken, hastanın içinden geçen nükleer maddenin görüntülerini üretmek üzere gama ışınları kullanılır ve kalbin resimleri kaydedilir. Radyonüklit anjiyografi genellikle bir hastanenin nükleer tıp departmanında uygulanır. Radyasyona maruz kalma durumu bir göğüs röntgeni ile neredeyse aynıdır.

Koroner anjiyografinin, kalp hastalığını teşhis etmede en kesin yöntem olduğu düşünülür ancak aynı zamanda en invazif olandır. Koroner anjiyografi sırasında hasta uyanıktır ancak sakinleştirici almıştır. Kardiyolog kan damarına bir kateter yerleştirir ve onu kalbe doğru yönlendirir. Kateterin içine bir kontrast boya (röntgende görülebilen radyopak madde) enjekte edilir ve röntgen görüntüleri alınır. Koroner anjiyografi bir kardiyak kateterizasyon laboratuvarında, ayakta ya da yatan hasta ameliyat ünitesinde uygulanır.

Tıptaki gelişmeler ve sağlıklı hayat tarzlarının benimsenmesi, 1980’lerde kalp hastalığından ölüm oranlarında ciddi bir düşüşün yaşanmasını sağlamıştır. Yeni teşhis yöntemleri, doktorların kalp hastalığını en erken evrelerinde tespit ve tedavi etmelerini sağlamaktadır. Yeni teknolojiler ve cerrahi yöntemler başka koşullar altında ölebilecek olan pek çok hastanın ömrünü uzatmıştır. Kalp hastalığı üzerine araştırmalar devam etmektedir.
Kalp hastalığına genellikle ateroskleroz (damar tıkanması) neden olur. Kolesterol ve diğer yağlı maddeler arterlerin iç duvarlarında birikir. Fibröz doku, kan bileşenleri ve kalsiyumu çekerler. Daha sonra sertleşerek arteri tıkayan plaklara dönüşürler. Aterosklerotik plaklar çoğunlukla koroner arterleri de tıkayan (koroner tromboz) kan pıhtıları oluşturur. Arterlerle ilgili doğuştan gelen kusurlar ve kas spazmları da kan akışını engelleyebilir. Yapılan güncel çalışmalar klamidya bakterisi gibi organizmaların neden olduğu enfeksiyonların da bazı kalp hastalığı vakalarından sorumlu olabileceğine işaret etmektedir.

Kalp hastalığı gelişmesi ihtimalini artıran pek çok büyük risk faktörü mevcuttur. Bazıları değiştirilebilirken, bazılarını değiştirmek mümkün değildir. Ne kadar çok risk faktörü bulunuyorsa, kalp hastalığının gelişme ihtimali de o kadar yüksektir.
Kalp hastalığı pek çok şekilde tedavi edilebilir. Tedavi seçeneği hastaya ve hastalığın şiddetine bağlıdır. Her ne kadar bunlar tam anlamıyla şifa vermese de tedaviler, hayat tarzı değişimleri ve ilaç tedavisi, koroner arter bypass ameliyatı ve perkütan transluminal koroner anjiyoplastiyi içerir. Kalp hastalığı ömür boyu bakım isteyen kronik bir hastalıktır. 

Genellikle koroner anjiyoplasti de denilen perkütan transluminal koroner anjiyoplasti, cerrahi olmayan bir işlemdir. Ucunda bir balon bulunan, buttaki bir kan damarından sokulan kateter tıkanmış damara yönlendirilir. Balon damarı genişleterek plağa baskı yapacak şekilde şişirilir ve tıkanmış damarı açar. Balon söndürülür ve kateter çıkarılır.

Orta düzeyde bir kalp hastalığı bulunan kişiler hayat tarzı değişimleri ve ilaç tedavisiyle yeterli kontrolü sağlayabilirler. Nitratlar, beta-blokerler ve kalsiyum kanalı blokerleri göğüs ağrısını ve kalp hastalığının komplikasyonlarını rahatlatır, ancak tıkanmış damarları temizleyemezler. Nitratlar kalbe kan akışını iyileştirir ve beta-blokerler stres sırasında kalbin ihtiyaç duyduğu oksijen miktarını azaltır. Kalsiyum kanalı blokerleri, arterlerin açık kalmasına yardımcı olur ve tansiyonu düşürür.

Aspirin, kalp krizi ve inme ihtimalini azaltacak şekilde kan pıhtılarının plak tortuları oluşturmasını önler. Çoğu durumda kolesterolü düşüren ilaçlara da gerek duyulur. Koroner anjiyoplastide yüzde 90 oranında başarı sağlanır, ancak hastaların üçte birinde damar altı ay içerisinde yeniden daralır. İşlem tekrarlanabilir. Koroner arter bypass ameliyatından daha az invazif ve daha az pahalıdır.

Koroner arter bypass ameliyatında, kol, bacak ya da göğüsten alınan bir damar ile duvarı tıkanmış koroner arterin etrafından dolaylı bir yol oluşturulur. Sağlıklı damar böylelikle kalbe oksijen açısından zengin kan sağlar. Bypass ameliyatı önemli bir ameliyattır. İki ya da üç büyük koroner damarında tıkanıklık olan, aşırı ölçüde daralmış sol ana koroner arterleri bulunan ve diğer tedavilere yanıt vermeyen hastalar için uygundur. Bypass ameliyatı geçiren hastaların yaklaşık yüzde 70’i anjinden bütünüyle kurtulmuş, yaklaşık yüzde 20’si ise kısmi rahatlama yaşamıştır. Hastaların yılda yaklaşık yüzde 3-4’ünde belirtiler yeniden ortaya çıkmıştır.

Koroner arterlerdeki tıkanıklığı açmaya yönelik diğer üç cerrahi işlem üzerinde çalışmalar sürmektedir ve bunlar sınırlı şekilde kullanılmaktadır. Aterektomi, kardiyoloğun tıkanmış damardan plakları şeritler halinde kestiği ve aldığı bir işlemdir. Lazer anjiyoplastide, plağı yakmak ya da parçalamak üzere ucunda lazer olan bir kateter etkilenen artere yerleştirilir. Tıkanmış bir arteri sürekli olarak açık tutmak üzere stent adı verilen metal bir rulo yerleştirilebilir. Stentleme gittikçe daha yaygın hale gelmektedir. 
Bitkisel tıp, kalp hastalığına faydası dokunabilecek çok çeşitli tedaviler sunar. Sarımsak, mür, yulaf kolesterolün düşürülmesine yardımcı olurken akdiken, ıhlamur ve civanperçemi bazen, kalp hastalığı için bir risk faktörü olan yüksek tansiyonu kontrol altında tutmak üzere önerilir.

Çay, özellikle de yeşil çay, antioksidanlar açısından zengindir. Çalışmalar ateroskleroze (damar tıkanıklığı) karşı koruyucu bir etkisinin olduğunu göstermiştir. Coenzim Q10’un konjektif kalp yetmezliği olan hastaların yüzde 70’inde yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Dr. Elson Haas kalp aritmisini tedavi etmek üzere et ve balık proteinlerinde bulunan taurin amino asidini kullanmıştır. Konjestif kalp yetmezliği olan, bu amino asitten günde üç kez 2 gram alan kişiler kardiyovasküler fonksiyonlarda düzelme göstermiştir.

Yoga ve diğer beden çalışmaları, masaj, gevşeme, aroma terapi ve müzik terapileri de kalp hastalığını durdurma ve hatta aterosklerozu geriletecek şekilde tersine çevirmeye yardımcı olabilir. Kalp hastalığını azaltan, tersine çeviren ya da hastalıktan koruyan vitamin ve mineral takviyeleri arasında B kompleks vitaminleri, kalsiyum, kromyum, magnezyum, Lkarnitin, çinko ve C ve E antioksidan vitaminleri yer alır. C ve E vitaminlerinin etkisi hali hazırda tartışma konusudur ve doktorlar bunların aşırıya kaçmadan kullanılması konusunda uyarmaktadır.

Geleneksel Çin Tıbbı (GÇT) bitkisel terapiler, masaj, akupunktur ve diyetsel düzenlemeleri önerir. Sağlıklı bir diyet (temel yağ asidi kaynağı olarak soğuk su balıklarını içerir) ve egzersiz, alternatif ve geleneksel koruma ve tedavi stratejilerinin önemli bir parçasıdır.

Diyet ve kalp hastalığı üzerine yayınlanan yeni raporlar bazı soruları yanıtlarken bazı sorular hala belirsizliğini korumaktadır. Çalışmalardan bir tanesi günde dört tabak meyve ve sebzenin kalp hastalığı riskinde ufak bir azalmaya neden olurken, sekiz tabak ya da daha fazla yemenin riskte önemli bir azalmayı sağladığı sonucuna varmıştır. Bir başka çalışma ise, haftada en az dört kez bakliyat tüketmenin, haftada bir kereden az tüketmekle karşılaştırıldığında kalp hastalığı riskini yüzde 11 ila 22 oranında azalttığını göstermiştir. Antioksidanlar üzerine yapılan araştırmalar karışık mesajlar göndermeye devam etmektedir. Bazı raporlar E, C ve diğer antioksidanların kalp hastalığını önlemeye yardımcı olduğunu gösterirken, diğer çalışmalar ise bunların herhangi bir etkisi olmadığını belirtir. 
Sağlıklı bir yaşam tarzı kalp hastalığının önlenmesine ve gelişiminin yavaşlamasına yardımcı olur. Sorunsuz bir kalbe olanak veren hayat tarzı sağlıklı bir diyeti sürdürme, düzenli egzersiz, kiloyu koruma, sigara içmeme, alkolde aşırıya kaçmama, hipertansiyonu kontrol altında tutma ve stresi yönetmeyi içerir. Kardiyak rehabilitasyon programları risk altındaki veya koroner sorunlar geçirmiş kişilerde problemleri önlemeye mükemmel şekilde yardımcı olur.

Doğru Beslenme
Sağlıklı bir diyet düşük yağlı, özellikle de doymuş yağ, düşük kolesterollü ve lif açısından zengin çok çeşitli besinleri içerir. Bol meyve ve sebzenin yanında tuzun sınırlanmasını kapsar. Doymuş yağlar kalorilerin yüzde 7 ila 10’una eşit olmalı, çoklu doymamış yağlar yaklaşık yüzde 10’a, mono doymamış yağlar yüzde 15’e ve karbonhidratlar günlük kalorilerin toplamda yüzde 55-60’ına eşit olmalıdır. Yağlar günlük kalorilerin yüzde 30’undan fazlasını kapsamamalı ve tercihen balık yağı, zeytinyağı, tohum ve sebze yağları şeklinde alınmalıdır. Yeni bulgular doymuş yağları doymamış yağlarla değiştirmenin koroner kalp hastalığını azaltmada, toplam yağ alımını düşürmekten daha etkili olduğunu göstermektedir. Soğuk su balıkları yemek ya da bununla kıyaslanabilir Omega-3 çoklu doymamış yağ asidi takviyeleri almak kardiyak ölümleri önlemeye yardımcı olabilir. 2003 yılında Amerikan Kalp Derneği günde bir porsiyon yağlı balık ya da üç balık yağı kapsülünün alımını desteklemeye başlamıştır.

Yağ içeren balmumuna benzer bir madde olan kolesterol, et, süt ürünleri, yumurta ve diğer hayvansal gıdalar gibi besinlerde bulunur. Çözünebilir lifler kolesterolün düşürülmesine yardımcı olur. Diyetteki kolesterol günde yaklaşık 300 miligram ile sınırlı tutulmalıdır. Herhangi bir popüler lipid-düşüren ilaç, yağ ve kolesterol açısından düşük bir diyetle birlikte kullanıldığında LDL kolesterolü ortalama yüzde 25-30 oranında düşürmektedir.

Antioksidanlar bitkisel besinlerdeki kimyasal bileşenlerdir. Antioksidan açısından zengin gıdalar, arterlerin fonksiyonlarını düzeltebilir, arterde plak oluşumunu önleyebilir ve kanser riskini azaltabilir. Renkli sebze ve meyveler antioksidan kaynaklarıdır ve lif, vitamin ve mineraller açısından zengindirler. Düşük kalorilidirler ve neredeyse yağsızdırlar. Pek çok meyve ve sebzede bulunan C vitamini ve betakaroten, LDL-kolesterolün koroner arterlere zarar verecek bir hale dönmesini engeller. Tam tahıllar, özellikle de tam yulaf ve yulaf kepeği, kolesterolü düşürmektedir.

Aşırı sodyum, yüksek tansiyon riskini artırır. İşlenmiş gıdaların çoğu büyük oranda sodyum içerir. Günlük sodyum alımı yaklaşık bir çay kaşığı tuz miktarına yakın olan 2,400 miligram ile sınırlı tutulmalıdır. U.S. Departments of Agriculture and Health and Human Services tarafından geliştirilen Gıda Rehberi Piramidi takip edilmesi kolay, günlük, kalbe yararlı yemek için prensipler sunmaktadır.

Düzenli Egzersiz
Aerobik egzersizi tansiyonu düşürür, kilo kontrolünü sağlar ve HDL (iyi) kolesterolü artırır. Aynı zamanda kan damarlarının esnek olmasını sağlar. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, maksimum kalp sağlığı için haftanın en az dört günü, 30 dakika süren, ortadan şiddetliye artan aerobik egzersizini önermektedir. Kalp hastalığı olan ya da risk faktörü bulunan kişiler bir egzersiz programına başlamadan önce doktora danışmalıdır.

İdeal Kilo
İdeal vücut kilolarının yüzde 20 ya da daha fazlası üzerinde olan kişilerde kalp hastalığı gelişmesi riski de artmaktadır. Kilo vermek toplam ve LDL kolesterolünün azalmasına, trigliseritlerin azalmasına ve HDL kolesterolün artmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kan basıncını da azaltır. Doğru beslenme ve egzersiz, kilo vermenin iki kilit unsurudur.

Sigarayı Bırakmak
Sigara içmenin kalp üzerinde pek çok olumsuz etkisi mevcuttur. Kalp atışını hızlandırır, büyük arterleri daraltır ve düzensiz kalp atışları yaratabilir. Aynı zamanda tansiyonu yükseltir, plak oluşumuna neden olur, kan pıhtılarının oluşumunu artırır ve kan plaketlerinin kümelenmesine ve kan akışının engellenmesine yol açar. Sigara içenler sigarayı bıraktıklarında kalbin zararı onarılabilir. Yapılan birkaç çalışma, eski içicilerin, sigarayı bıraktıktan 10 yıl sonra, sigara içmeyenlerle aynı oranda kalp hastalığı riskine sahip olduğunu göstermiştir.

Ölçülü Alkol Kullanımı
Alkolün ölçülü tüketimi, kalp hastalığına karşı korur çünkü alkolün HDL kolesterol seviyelerini yükselttiği görülmektedir. Amerikan Kalp Derneği ölçülü alkol tüketimini günde günlük 25-30 ml alkol olarak tanımlar – bu aşağı yukarı bir kadeh kokteyle, 150 ml şaraba ve 355 ml biraya karşılık gelir. Yoğun alkol kullanımı her zaman kalp için zararlıdır. Genellikle kan basıncını yükseltir ve kalbi zehirleyerek anormal kalp ritmine ve hatta kalp yetmezliğine neden olabilir.

Hipertansiyonu Teşhis ve Tedavi Etttirmek
Kalp hastalığı için en yaygın ve ciddi risk faktörlerinden biri olan yüksek tansiyon, hayat tarzı değişimleri ve ilaç yoluyla bütünüyle kontrol edilebilir. Teşhis ve tedavi, hayati önem taşır çünkü hipertansiyon çoğunlukla herhangi bir belirti göstermez. Çoğu insan kendilerinde bu durumun olduğundan haberdar değildir. Hafif hipertansiyon sodyum ve yağın diyetsel alımını azaltarak, düzenli egzersiz yaparak, stresi yöneterek, sigara içmekten kaçınarak ve ölçülü alkol alarak kontrol altında tutulabilir.

Stresi Yönetmek
Herkes stres yaşayabilir. Stresten bazen kaçınılması gerekir, kaçınılmaz olduğunda gevşeme teknikleri, egzersiz ve diğer seçeneklerle yönetilmesi gerekir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye