Kanser için Biyoeczacılık Terapileri

Kanser için biyoeczacılık terapileri arasında alkilgliseroller, anti-neoplaston terapisi, hidrazin sülfat, köpek balığı kıkırdağı ve amigdalin yer alır.

Kanser için biyoeczacılık terapileri arasında alkilgliseroller, anti-neoplaston terapisi, hidrazin sülfat, köpek balığı kıkırdağı ve amigdalin yer alır. Bu terapilerin tümü tanınmış doktorlar ve medikal araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. Ortak özellikleri toksik olmayan, doğadan türetilmiş bileşikleri kullanarak vücudun biyokimyasal işlevini tekrar düzene sokmalarıdır. Ancak hepsi modern tıp kurumları tarafından dışlanmıştır.

Alkilgliseroller
Alkilgliserol adlı bir grup bileşik kanser karşıtı savunmayı güçlendirebilir ve vücudu radyasyonun sebep olduğu hasara karşı koruyabilir. Bu özel yağların en zengin kaynağı köpek balığı karaciğeri yağıdır. Ancak bu yağlar daha az miktarda anne sütünde ve inek sütünde de bulunur. Havyanların üzerinde yapılan çalışmalar alkilgliserollerin tümör karşıtı etkiye sahip olduğuna işaret etmiştir. Bunun sebebi büyük ihtimalle makrofajlar tarafından kanserli hücrelere yıkım amacıyla kullanılmasıdır. Hücre kültürü araştırmalarında görüldüğü üzere kanserli hücrelere karşı bu seçicilik, kanserli hücrenin kolesterol oranına göre değişmektedir. Kolesterol seviyeleri düştükçe kanserli hücre daha hızlı ölmektedir.

Köpek balığı karaciğeri yağı kişilerin hem kemoterapiye hem de ışın terapisine tolerans göstermesine yardımcı olabilir. Alkilgliserollerin ışın tedavisinden önce verilmesi ilerlemiş tümörlerin daha önceki evrelere doğru gerilemesine sebep olmuştur. Alkilgliseroller ayrıca havyan deneylerinde tümör büyümesini tersine döndürmüştür. Bu sonuçlar için mantıklı bir açıklama bu maddenin tümörü destekleyen birçok bileşiği engelleme yeteneğidir. Ancak endişe verici olabilecek bir konu köpek balığı karaciğer yağındaki okyanus kirliliği konsantrasyonudur. Bilindiği kadarıyla bu konuya eğilen bir araştırma yapılmamış ve normal dozlardaki potansiyel toksisite yeterli miktarda çalışılmamıştır. 

Amigdalin / Laetril
Teknik olarak amigdalin veya B17 vitamini adıyla bilinen Laetril ilk kez 1924’te sentezlenmiştir. Amigdalin çok sayıdaki nitrilositten biridir. Nitrilositler kayısı, elma, kiraz, erik, şeftali gibi meyvelerin çekirdekleri dahil çok sayıda gıdada bulunan doğal olarak siyanür içeren maddelerdir. Laetril üzerindeki deneysel çalışmaların çoğı Loyola Üniversitesi’nden Dr. Harold W. Manner tarafından yapılmıştır. Çalışmaları Laetril’in genel değeri hakkında yapılan ilk tarafsız araştırmalardan sayılır. Laetrilin toksik madde içermediğini, A vitamini ve bazı enzimlerle beraber kullanıldığında farelerde aniden görülen meme tümörlerine karşı antikor üretimini canlandırdığını rapor etmiştir. Tedavi edilen farelerden %76’ında kanser tamamen gerilemiştir. Laetril kullanımının en iyi sonuçları genellikle proteolitik enzimlerle, diyetle, A vitamini ve diğer vitamin ya da minerallerle beraber kullanılınca alınır.

Tanınmış biyokimyager Dr. Ernest Krebs amigdalini ilk kez kanser karşıtı bir madde olarak tanımlayan kişidir. Amigdalin kansere karşı güçlü bir şekilde savaşma potansiyeli olduğunu göstermiştir. Özellikle ikincil kanserlere karşı etkilidir. Akciğer metastazlarında %60 azalma sağlamıştır. Epidemiyolojik çalışmalar, hayvan deneyleri ve klinik deneyler amigdalinin etkisine kanıtlar sunmaktadır. Araştırmalara göre hem meme kanseri hem de kemik kanseri hastalarının ömrünü uzatabilir. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye