Konvansiyonel Kalp Damar Tedavilerinin Tehlikeleri

Kalp hastalığında riski yaratan, kolesterol seviyesi değil, oksitlenmiş kolesterol seviyesidir.

Konvansiyonel Kalp Damar Tedavilerinin Tehlikeleri

Kolesterol Düşürücü İlaçlar: Kalp hastalığı olan çoğu kişinin kandaki kolesterol seviyeleri de yüksek olduğu için doktorlar tedavi programında kolesterol düşürücü ilaçları da bulundururlar. Ancak yeni araştırmalara göre kalp hastalığında riski yaratan, kolesterol seviyesi değil, oksitlenmiş kolesterol seviyesidir. Güncel çalışmalar kolesterol düşürücü ilaçların güvenliğini ve etkinliğini araştırmıştır. Sonuç olarak LDL kolesterolü (düşük yoğunluklu lipoprotein) düşürmek için kullanılan ilaçların, en yüksek seviyeye sahip kişilerde seviyenin daha da artmasına sebep olduğu görülmüştür. Ayrıca bu ilaçlar ciddi komplikasyonlara sebep olabilirler. Finlandiya’da yapılan bir araştırmada kolesterol düşürücü ilaçlar alan kişilerde kalp krizi ve felç sebebiyle ölüm oranının %46 daha fazla olduğu görülmüştür. Güvenli olarak tanıtılan yeni ilaçların da zararlı yan etkileri mevcuttur. Lovastatin kandaki koenzim Q10 seviyesini düşürür. Bu madde vücudun kalp hasarına karşı direnmesine yardımcı olan antioksidan bir maddedir.

Aspirin ve NSAID’ler: Anti-enflamatuar ilaçların uzun süreli kullanımı kalp krizlerini ve felci önlese de ve kalp krizi geçirmekte olan biri aspirin alınca hayatta kalma ihtimalini artırsa da aspirin ve / veya diğer steroid olmayan anti enflamatuar ilaçları (NSAID’leri) günlük olarak almanın ciddi zararları olabilir. Dr. Gordon’a göre, bunlar iç kanamaya, böbrek ve karaciğer hasarına yol açabilirler. Yılda 20,000 ölümle ve 125,000 hastaneye yatırma vakasıyla ilişkilendirilmişlerdir. Neyse ki ne bu ilaçlara bel bağlamaya, ne de yenilerinin geliştirilmesini beklemeye mecburuz. Bunların yerine kullanılabilecek birkaç doğal ve güvenli madde vardır ve bunlar yan etkilere sebep olmadan aynı sağlık faydalarını sağlayabilirler.

Kalp Kateterizasyonu: 1996 tarihli bir çalışmaya göre sağ kalp kateterizasyonu olarak adlandırılan konvansiyonel diyagnostik medikal prosedür hastanın ölüm riskini ciddi oranda artırabilir. Bu test sırasında bir kateter (boru), boyundan sokularak kalbin içindeki kan basıncı ölçülür. Ancak bu prosedür sıkı bilimsel deneylere tabi tutulmamıştır dolayısıyla deneysel bir prosedür olarak sınıflandırılmalıdır. Ancak yine de A.B.D.’de her yıl 500,000 hastanın kalp kateterizasyonu yaptırdığı görülmektedir. Dr. Julian Whitaker’a göre kateterizasyon bypass ameliyatı ve anjiyoplasti ameliyatlarının yapılma oranında çok ciddi artışa sebep olmuştur çünkü cerrahlar gördükleri tıkanıklıkları açmaya yönelmiştir. Halbuki araştırmalar göstermektedir ki kateterizasyon sonrası bu ameliyatları olan kalp krizi atlatmış kişilerde ölüm oranı %36 artmaktadır. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye