Ağrı - Sebepleri

Ağrı duyusal nöronlar tarafından beyne iletilen hoş olmayan bir duygudur. Rahatsızlık, vücutta gerçek ya da potansiyel bir yaralanmaya işaret eder.

Ağrı

Ağrı, bir histen ya da fiziksel farkındalıktan fazlasıdır; aynı zamanda algılamayı, yani rahatsızlığın öznel yorumunu içerir. Algı; ağrının konumu, yoğunluğu ve doğası hakkında bilgi verir. Hem duyulara hem de algıya karşı verilen duygusal tepki de dahil olmak üzere bilinçli ve bilinçsiz tepkiler, genel ağrı kavramına daha kapsamlı bir tanım kazandırır.

Ağrı, yaralanma ve hastalıkların en yaygın belirtisidir ve şiddeti bakımından tarifi sadece acıdan, katlanılamayacak şiddetli ağrıya kadar değişebilir. Nosiseptörlerin, beyne ağrının yerini, doğasını ve şiddetini işaret eden bilgileri iletme kabiliyeti vardır. Örneğin, bir çiviye basmak beyne şöyle bir mesaj paketi gönderir: "Ayakta çok acıyan delinme biçimde bir yaralanma gerçekleşti". Ağrı algısı ağrının yerine göre de değişiklik gösterebilir. Cilt üzerinde ağrıya neden olan uyaran türleri iğneleyici, kesici, ezici, yakıcı ve dondurucudur. Bu uyaranlar bağırsakta aynı tepkiye neden olmaz. Bağırsaktaki ağrı; şişme, iltihaplanma ve gerilme gibi uyaranlardan kaynaklanır.
Ağrı pek çok durumdan kaynaklanabilir. Başlıca nedeni yaralanma olsa da, çok çeşitli hastalıklar ağrıya neden olur. Depresyon gibi psikolojik bir duruma eşlik edebileceği gibi, bilinen bir tetikleyici olmadığında dahi gerçekleşebilir.

Akut Ağrı
Akut ağrı, deri yanması ya da kemik kırılması gibi olağan bir doku hasarından kaynaklanır. Baş ağrısı ve kas kramplarıyla da ilişkili olabilir. Bu ağrı türü genellikle yaralanma iyileştikten ya da ağrının nedeni (uyaran) ortadan kalktıktan sonra geçer. Akut ağrıyı anlamak için, onu destekleyen sinirleri anlamak gerekir. Sinir hücreleri ya da nöronlar vücutta pek çok fonksiyonu gerçekleştirir. Her ne kadar genel amaçları beyin ve vücut arasında bir ara birim görevi görmek olsa da kapasiteleri çok geniştir. Bazı nöron türleri ağrı sinyalini beyne iletebilir. Bu ağrıya duyarlı nöron grubuna nosiseptörler denir ve neredeyse vücuttaki her organın yüzeyinde bulunurlar. Bu hücrelerin merkezi omurgadadır ve buradan vücudun her yerine lif benzeri çıkıntılar uzanır. 

Nosiseptörler, kendilerini ağrı sinyalini göndermeleri için harekete geçiren uyaranlara göre sınıflandırılırlar. Termoreseptif nosiseptörler, potansiyel olarak doku hasarına neden olabilecek ısı ile uyarılırlar. Mekanoreseptif nosiseptörler yaralanmaya neden olabilecek basınca yanıt verirler. Polimodal nosiseptörler en duyarlı olanlarıdır. Isıya ve basınca yanıt verebilirler. Ayrıca ağrının başladığı bölgedeki hücreler tarafından salgılanan kimyasallara da yanıt verirler. Sinir hücresi uçları ya da reseptörler ağrı duyusunu başlatır. Nosiseptörün ucundaki bir uyaran, omurgada bir nörotransmiter (sinir sisteminde bilgiyi taşıyan kimyasallar) kaskadı (şelale tarzı reaksiyon dizisi) başlatır. Her nörotransmiterin bir amacı vardır. Örneğin P maddesi omuriliğe ve beyne uzanan sinirlere ağrı mesajını gönderir. Bu nörotransmiterler, yaralanma alanına uzanan sinirleri de uyarabilirler. Bu tepki, yaralanan bölgedeki hücrelerin, bağışıklık yanıtını tetikleyecek ve ağrının şiddetini ve süresini etkileyecek kimyasalları salgılamasına neden olur.  

Kronik ve anormal ağrı
Kronik ağrı, akut yaralanma iyileştikten sonra devam eden ağrı, kanser ağrısı, dejeneratif ya da inatçı hastalıklara bağlı ağrı ve nedeni tanımlanamamış uzun dönemli ağrı için kullanılan bir terimdir. ABD’de her üç kişiden birinin, hayatlarının bir döneminde kronik ağrı yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu kişilerden yaklaşık 50 milyonu kısmi ya da tam maluldür. Kronik ağrı, vücudun akut ağrıya tepkisinden kaynaklanabilir. Nosiseptörlerin devamlı uyarımı durumunda, sinir sisteminde değişiklik meydana gelir. Moleküler düzeydeki değişiklikler çarpıcı boyuttadır ve nörotransmiter ile reseptörlerin genetik transkripsiyonda değişiklikler de gerçekleşebilir. Bu değişiklikler, tanımlanamayan bir neden olduğunda da gerçekleşebilir; kronik ağrının sinir bozucu olmasının bir nedeni de ağrının uyaranının bilinmemesidir. Örneğin, bel ağrısı çeken kişilerin yüzde 85’inde uyaran tanımlanamaz.

Diğer anormal ağrılar arasında allodini, hiperaljezi ve fantom ağrısı yer alır. Bu ağrı türleri genellikle sinir sistemi hasarından (nevropatik) kaynaklanır. Allodini, normal zararsız bir uyarana tepki olarak ortaya çıkan ağrı hissidir. Örneğin, viral enfeksiyon sonucu sinir hasarı olan bazı kişiler sadece giysilerin hafif ağırlığı nedeniyle bile dayanılmaz ağrı çeker. Hiperaljezi, bir dereceye kadar allodini ile ilişkili olan, ağrılı bir uyarana aşırı tepkinin geliştiği bir durumdur. Bu durumda, iğne batması gibi hafif bir ağrı uyaranı, maksimum düzeyde ağrı tepkisine neden olur. Fantom ağrısı ise bir uzuv kesildikten sonra oluşur; kişide bir bacak eksik olsa dahi, sinir sistemi bu bölgeden ağrı algılamaya devam eder.

Teşhis
Ağrı diğer belirtilerle ve bireysel deneyimlerle birlikte değerlendirilir. Kemik kırılması gibi gözle görülür bir yaralanma, kişinin çektiği ağrının türünün açık bir göstergesi olabilir. İçsel ağrının spesifik nedenini saptamak daha zor olabilir. Ateş, bulantı gibi diğer belirtiler olasılıkları daraltmaya yardımcı olabilir. Bel ağrısı gibi bazı durumlarda ağrının spesifik bir nedeni tanımlanamayabilir. Belli bir ağrıya neden olan hastalığın tanısı zor olabilir çünkü ağrı, ağrının kaynağı olan bölge ile alakasız görünen bir cilt bölgesinde hissedilebilir. Örneğin akciğer tabanında sıvı birikiminden kaynaklanan ağrı omuzda hissedilebilir.

Ağrı öznel bir duyu olduğundan, diğer insanlara bu ağrının gerçek niteliğini ve yoğunluğunu anlatmak çok zor olabilir. Kişisel ağrının yoğunluğunu ve niteliğini tespit edecek herhangi bir tanılama testi yoktur. Bu nedenle tıbbi muayenede daha çok ağrının yeri, yoğunluğu ve doğasına dair sorular sorulur. Sorular ağrıyı neyin artırdığı ve neyin azalttığını, ne kadar sürdüğünü ve kendi içinde değişiklik gösterip göstermediğini ortaya çıkarmaya çalışır. Kişiden ağrıyı tarif etmesi için bir ağrı ölçeği kullanması istenebilir. Örneğin "0" derecesi hiç ağrı olmadığı anlamına gelirken, 10 kişinin hayal edebileceği en kötü ağrı derecesi olarak tanımlanabilir. Ölçekler, bebekler ve çocuklar için onların anlama seviyesine göre uyarlanmıştır. Çocuk doğurmak ve böbrek taşları travmatik olmayan en kötü ağrılar arasındadır.
Ağrıyı önlemeyi ve tedavi etmeyi amaçlayan pek çok ilaç vardır. Opioid olmayan analjezikler, narkotik analjezikler, kortikosteroidler, antikonvülzan ilaçlar ve trisilik antidepresanlar nörotransmiterlerin üretimini, salınımını ya da alınımını bloke ederek çalışırlar. Opioid olmayan analjezikler hafif ağrının tedavisinde kullanılır. Bunlar arasında aspirin, asetaminofen (Tylenol) ve ibıprofen (Advil) gibi reçetesiz ilaçlar yer alır. Kodoin, morfin ve metadon gibi narkotik analjezikler kanser ağrısı gibi daha şiddetli ağrıların tedavisinde kullanılır. Bu ilaçlar doktor reçetesi ile alınabilir. Başta, nöbetleri ve depresyonu tedavi etmek amacıyla geliştirilmiş olan bazı antikonvülzanlar ve antidepresanların aynı zamanda ağrı kesici özelliği de vardır. Son olarak kortikosteroid enjeksiyonlar, diğer ilaçlarla tedavi edilememiş, inatçı (hiç dinmeyen) ağrılarda, ağrı sinyalini ileten sinirlerin doğrudan üzerine ya da yakınına enjekte edilirler. İlaç ve lokal anestezi işe yaramadığında, son çare olarak cerrahi yöntemler kullanılabilir. Elektrod implantları en az düzeyle tahrip edici olan cerrahi işlemlerdir. Ancak bu yöntem, ağrıyı tamamıyla kontrol altına alamaz ve sık kullanılamaz. Siniri yok etmek ya da ayırmak gibi diğer cerrahi yöntemler, uyuşukluğa sebep olduğu için pek fazla tercih edilmezler. 

Başarılı ağrı tedavisi, ağrının nedeninin doğru biçimde çözülmesine bağlıdır. Akut ağrı, yaralanma iyileştiğinde ya da kökenindeki sorun başarılı biçimde tedavi edildiğinde geçer. Kronik ve anormal ağrıların tedavi edilmeleri daha zordur ve başarılı bir çözüm bulmak daha uzun zaman alır. Bazı ağrılar inatçıdır ve rahatlamak için uç noktada önlemler alınması gerekir. 
Hem fiziksel hem de psikolojik bakımlardan ağrı, alternatif tedavilerle yönetilebilir. En popüler tedavi seçenekleri arasında bitkisel tedaviler, diyetler, homeopati, akupresür ve akupunktur, masaj, kiropraktik, güdümlü imgeleme ve yoga, hipnoz ve meditasyon gibi gevşeme terapileri yer alır. Hidroterapi de ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir.

2006 yılında yapılan bir çalışmada açık kalp ameliyatından önce ve sonra tamamlayıcı veya alternatif tedaviler alan kişilerin, normal ağrı tedavisi görenlerden daha az ağrı yaşadığı görülmüştür. Çalışmada müzik, masaj ve güdümlü imgeleme terapileri kullanılmıştır. 104 erkek ve kadın ile yapılan çalışma, Minneapolis’teki Abbott Northwestern Hastanesi Kalp Enstitüsü tarafından yürütülmüştür.

Bitkisel Terapiler
Ağrı için bitkisel tedavi olarak, hafif doğal ağrı kesiciler kullanılır. Yalnızca hafif ile orta şiddetli ağrılarda kullanılmalıdırlar. Ancak reçeteli ilaçların aksine bağımlılık hissi yaratmaz ve duyuları köreltmezler. Ayrıca ağrının giderilmesinin yanı sıra sinir sisteminin iyileşmesine de yardımcı olabilirler. Aşağıdaki bitkisel tedavilerin ağrıyı giderdiği bilinmektedir:
  • Kapsaisin: Doğal olarak Arnavut biberinde bulunur. Kremi ya da jeli, bazı artrit ağrılarını azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Bromelayin: İltihabı azaltır.
  • Kürkümin: İltihabı azaltır.
  • Kava kava: Vücudun gevşemesine yardımcı olur.
  • Çam kabuğu ve üzüm çekirdeği ekstreleriİltihabı azaltır.
  • Ağrı kesici çay: Beyaz söğüt kabuğu, papatya, takke otu, valeryan kökü ve meyan kökünden oluşur. Bu bitkisel preparat, normal acı ve ağrıların giderilmesinde etkili olabilir. Ancak yüksek kan basıncı ya da aspirine alerjisi olanlar bu preparatı kullanmaktan kaçınmalıdır.
Besin Terapisi
  • Diyet ve beslenme kronik ağrıyı kontrol altına almada yardımcı olabilir.
  • Kronik ağrısı olan kişiler bazen sadece sağlıklı yiyecekler yiyerek ve ağrı kesici özellikleri olan besin takviyeleri alarak rahatlayabilir. 
  • Lif ve kompleks karbonhidratlar bakımından zengin bir diyet önerilir. 
  • İltihaplanma genellikle alerjik reaksiyonlardan kaynaklandığından hastalar diyetlerinden alerjik gıdaları çıkarmalıdır. 
  • Hastaların, yağ ve margarin, kırmızı et, süt ürünleri, kabuklu deniz ürünleri, alkol ve kahveden de uzak durmaları gerekir. Ayrıca keten tohumu yağı, bromelayin, magnezyumla alınan kalsiyum, bioflavonoidlerle alınan C vitamini ve glukozamin takviyelerinden birini almayı düşünebilirler. 
  • Glukozamin sülfat, artrit ağrısı için en iyi doğal tedavilerden biri olsa da çalışmalar karmaşık sonuçlar vermiştir. Yine de birçok çalışma, artrit hastalarının %80’inde etkin bir şekilde eklem hareketinin iyileştiğini ve ağrının azaldığını göstermiştir.
Araştırmacılar ayrıca uzun zamandır artrit olduğu bilinen binlerce kişide balık yağının ağrıyı azalttığını bildirmiştir. Yapılan araştırmalara göre balık yağında bulunan Omega 3 yağ asitlerinin, eklem kıkırdağını parçalayarak eklem bozukluğunu ve ağrıyı azalttığı belirtilmektedir. Bu, artrit tedavisinde verilen ilaçları tolere edemeyen artrit hastaları için iyi bir haberdir. Bununla birlikte NIH tarafından desteklenen Glukozamin/hidroklorür üzerine 2006 yılında yapılan bir çalışmada, glukozamin hidroklorürün dizde osteoartriti olan kişilerde ağrıyı etkin biçimde azaltmadığı ifade edilir. ABD’de 16 merkezde yürütülen ve 1600’e yakın diz osteoartriti olan hastanın katıldığı araştırmaya göre, yine de bu iki takviye kombinasyonu ile ilgili gelen sonuçların hepsi kötü değildir. Hafif ağrısı olanların aksine, orta ile şiddetli ağrısı olduğunu bildiren hastaların %79’u glukozamin ve hidroklorür takviyesi alırken ağrılarında önemli oranda azalma olduğunu bildirmiştir. Çalışma altı ay sürmüştür ve katılımcıların çoğu hafif diz osteoartriti olduğunu söylemiştir.

Homeopati
Bir homeopatik hekim, hastanın durumuna göre ağrı yönetimi için aşağıdaki tedavilerden birini reçete edebilir:
  • Arnika: Yaralanma sonrası akut ağrı tedavisi için.
  • HypericumYaralanma ya da ameliyat sonrası sinirlerde, parmaklarda ya da ayak parmaklarındaki ağrının tedavisi için.
  • LedumSiyah-mavi renkli morarmalar ve delinme yaralarına bağlı ağrının tedavisi için.
Akupunktur
Akupunktur deride çeşitli noktalara iğne batırılmasını içerir. Bu iğneler Chi’yi (yaşam enerjisi) organlara ya da vücut fonksiyonlarına yönlendirir. Bu terapi endorfin salgılanmasını tetikler böylelikle vücudun ağrı algısını köreltir. Ancak sonuçların alınabilmesi için 10 seans gerekebilir. 2002 yılında yapılan bir çalışma akupunkturun kronik boyun ağrısını ve hareket aralığını iyileştirdiğini göstermiştir ancak uzun vadede etkileri sınırlıdır. Hastalar AIDS, Hepatit ve diğer bulaşıcı hastalıklardan korunmak için mutlaka tek kullanımlık iğne kullanılmasını istemelidir.

Akupresür
Hastaların kendi başlarına ağrıyı yatıştırmak için öğrenebileceği bazı akupresür teknikleri vardır. Vücuttaki uygun akupresür noktalarına basınç uygulamak için başparmağını ya da diğer parmaklarını kullanarak kişi baş, boyun ya da omuzdaki kas gerilimini gevşetebilir, sinir sitemini yatıştırabilir ve ağrılı belirtileri dindirebilir. Akupunktur gibi akupresür de muhtemelen endorfin salgılayarak fayda sağlayacaktır.

Masaj
Masaj; kas, bağ dokular ve omurga gibi vücuttaki farklı kısımların birlikte çalışmaları ve uygun fonksiyon göstermeleri için fiziksel manipülasyon tekniklerinin kullanımını içerir. Bu terapi türü stresi ve fiziksel ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir.

Kiropraktik
Kiropraktörler hastaların eklemlerini ve omurgalarını manipüle ederek tedavi ederler. Ağrının, bilhassa da bel ağrısının omurganın yanlış hizalanmasından kaynaklandığına inanırlar. Bu tedavi türü en çok, inatçı sırt, bel ve boyun ağrısı problemleri yaşayan hastalarda etkilidir. Ayrıca bazı hastalarda akut, komplike olmayan bel ağrısı için de etkilidir.

Gevşeme Terapisi
Gevşeme terapileri arasında meditasyon, yoga, müzik, güdümlü imgeleme, biofeedback ve hipnoterapi yer alır. Düzenli uygulandığında, bu tekniklerin kasları gevşettiği, gerilimi ve strese bağlı ağrıları azalttığı kanıtlanmıştır.

Hayat Tarzı Değişiklikleri
Hayat tarzı değiştirilerek daha sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersiz yapmak yardımcı olabilir. Stresin azaltılması ile birlikte düzenli egzersizin endorfin seviyesini yükselttiği kanıtlanmıştır.

Hidroterapi
Bu terapi türü; eklemlerdeki ağrıyı, kaslardaki iltihabı, kronik kaslardaki gerilmeleri ve sırt ağrısını azaltmak için sıcak ve soğuk kompresler, su girdapları, saunalar ve dönüşümlü soğuk/ılık duşlar ya da sargılar kullanır. Bu tedavilerin bazıları evde uygulanabilir.
Ağrının nedeni önlenebilir olduğunda genellikle ağrı da bir dereceye kadar önlenebilir; ancak hastalıklar ve yaralanmaların gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Bununla birlikte artan ağrı, ameliyat ve diğer tıbbi işlemlerden kaynaklanan inatçı ağrılar, ilaç tedavisi ve alternatif terapilerle önlenebilir. Uzun yıllardır uzmanlar artrit hastalarının egzersiz yapmamaları gerektiğini, çünkü bunun eklem hasarına neden olduğunu düşünürdü. Ancak 2002’de yayınlanan bir rapor, düzenli olarak su aerobiği ya da salon bisikletine binmek gibi egzersizlerin artrit hastalarında ağrıyı önlemede gerçekten de yardımcı olabileceğini göstermiştir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye