Hücre Terapisi - Kökeni

Hücre terapisi hasarlı doku ve/veya hücreleri değiştirmek ya da onarmak için insan veya hayvan hücresi nakli işlemidir.

Hücre Terapisi

Hücre terapisi hasarlı doku ve/veya hücreleri değiştirmek ya da onarmak için insan veya hayvan hücresi nakli işlemidir. Alternatif şifacılar tarafından uygulandığı şekliyle hücre terapisi aslında canlı hücre terapisi, ksenotransplant terapi, hücre süspansiyonu, grandüler terapi ya da taze hücre terapisi adı verilen organ nakli türüdür. 

 İşlem ya fetal ksenojenik (hayvan) hücrelerinin (örneğin koyun, inek, domuz ve köpek balıklarından alınanlar) ya da insan dokularından çıkarılan hücrelerin bütünüyle enjekte edilmesini içerir. İkinci yöntem eğer hücreler aynı hastadan alınıyor ve yeniden aynı hastaya naklediliyorsa otologus hücre terapisi olarak da bilinir. Birkaç farklı tipte hücre eş zamanlı olarak uygulanabilmektedir. Paracelsus’un "benzer benzeri iyileştirir” kuramından yola çıkarak uygulanan hücrelerin türleri bir şekilde hastanın organ ya da dokusuyla uyum içerisinde olmalıdır. 2008 yılından bu yana hücre terapisinin nasıl işe yaradığını kimse kanıtlayamamıştır ancak terapiyi öneren kişiler enjekte edilen hücrelerin alındıkları organa benzeyen, böylelikle yeniden canlandıracağı ve o organın fonksiyonlarını uyaracağı ve onun hücresel yapısını yeniden oluşturacağı organa doğru yolculuk ettiğini öne sürerler. Bir başka deyişle hücreler kendi türüne özgü değil, organa özgü çalışır. Hücresel tedaviyi destekleyenler embriyonik ve fetal hayvan dokusunun iyileşmeye yardımcı olan vitamin, mineral, hormon ve enzimlerden ayrı olarak aktif terapötik ajanlar da taşıdığına inanırlar.
Hücre terapisinin ardında yatan kuram birkaç yüzyıldır mevcuttur. Hücre terapisi kavramına ilişkin kaydedilen ilk tartışmaya Alman-İsveçli hekim ve simyacı Phillippus Aureolus Paracelsus (1493–1541), tarafından yazılan Der grossen Wundartzney (Büyük Cerrahi Kitabı, 1536) adlı kitapta rastlanmıştır: ‘‘Kalp kalbi iyileştirir, akciğer akciğeri, dalak dalağı, benzer benzeri iyileştirir.’’ Paracelsus ve çağdaşlarının çoğu bir hastalığı iyileştirmenin en iyi yolunun hastayı eski haline getirmek için canlı bir doku kullanmak olduğunda hemfikirdir. 1667’de XIV. Louis’in sarayındaki bir laboratuvarda, Jean-Baptiste Denis (1640–1704) bir danadan ruhsal hastalığı bulunan birine kan nakletmiştir. Kan nakli aslında hücre terapisinin bir biçimi olduğundan, bahsedilen olay bu işlemin belgelendirildiği ilk vaka olarak görülebilir. Buna karşın kan nakli dışında kaydedilen ilk hücresel terapi girişimi 1912 yılında Alman hekimlerin hipotiroidi ya da az çalışan tiroit bezi olan çocukları tiroit hücreleriyle tedavi etme çabasıdır.

1931 yılında, İsviçreli hekim Paul Niehans (1882–1971) son derece tesadüfi olarak "hücre terapisinin babası” olarak bilinir hale geldi. Bir meslektaşının neden olduğu cerrahi kaza sonrası, Niehans hastanın ciddi şekilde zarar gören paratiroit bezleri yerine bir öküzün bezlerini nakletmeyi deneyecekti. Nakil gerçekleşmeden önce hasta fenalaşmaya başlayınca Niehans öküzün paratroit bezlerini ince dilimler halinde doğramaya, parçaları bir tuz solüsyonu ile karıştırmaya ve bunları ölmekte olan hastaya enjekte etmeye karar verdi. Hasta hızla iyileşmeye başladı ve 30 yıl daha yaşadı.

Alternatif tıp uygulayıcılarının kullandığı anlamdaki hücre terapisi, devlet destekli laboratuvarlarda geleneksel eğitim almış bilim adamlarının yürüttüğü kök hücre araştırmalarından epey farklıdır. Embriyonik kök hücreler kas, sinir, deri hücresi gibi belli hücre tiplerine dönüşmeden (özelleşmeden) önce bir embriyodan alınırlar. Laboratuvar deney tüplerinde ve hayvan deneylerinde, kök hücreler üzerinde çalışılarak hücrelerin hasar görmüş organlardaki farklılaşmış hücrelerin yerlerini almaları için belli hücre tiplerine dönüşmeleri sağlanabilir. Örneğin, 2008 yılının başlarında Florida’daki Miami Üniversitesi’nde yer alan Diyabet Araştırmaları Enstitüsü embriyonik kök hücreleri insülin-üreten hücrelere dönüştürmeyi ve bunları farelerde insüline bağlı diyabeti iyileştirmede kullanmayı başarmıştır. Embriyonik kök hücreler çok sayıda hastalık ve bozukluğu iyileştirme potansiyeline sahiptir ancak 2008’den bu yana gelişimi genellikle deney tüpleri ve hayvanlar üzerinde araştırma aşamasında kalmıştır. Kök hücrelerin toplanması için embriyoların yok edilmesi üzerine ortaya çıkan etik sorunlar nedeniyle A.B.D'deki Bush yönetimi insan kök hücresi araştırmalarına sınırlamalar getirmiştir. 2008’den bu yana hücre araştırmaları özellikle Tayland, Güney Kore ve Çin gibi insan kök hücresi elde etme deneyleri için daha az sınırlamaların olduğu ülkelere taşınmıştır.

Alternatif tıp uygulayıcılarının çoğunlukla uyguladıkları şekliyle hücre terapisi "benzer benzeri iyileştirir” kuramını izler ve yetişkinlerde, uygulayıcının iyileştirmeye çalıştığı organdaki bütünüyle dönüşmüş hücreleri kullanır. Hücrelerin insandan alındığı gibi hayvanlardan alınması da muhtemeldir. Bu tür bir hücre terapisi uygulayıcısı dönüştürülmüş hücrelerin hasta insanın vücuduna enjekte edilmesiyle, vücudun bu hücreleri iyileştirilecek organın bölgesine taşıdığı ve enjekte edilen hücrelerin organı iyileştirdiğine inanmaktadır. Bu kuram, insan bağışıklık sisteminin yabancı hücrelere saldırıp onları yok etmesi hakkında kabul edilen bulgulara meydan okumaktadır.
Hücre terapisinin uygulayıcıları terapinin eklemlerdeki hasar görmüş kıkırdakları başarılı biçimde yeniden inşa ettiği, omurilik yaralanmalarını onardığı, zayıflamış bir bağışıklık sistemini güçlendirdiği, AIDS gibi otoimmün hastalıkları tedavi ettiği ve Alzheimer, Parkinson ve epilepsi gibi nörolojik bozuklukları olan hastalara da yardımcı olduğu iddiasındadır. Ayrıca terapinin arteriyoskleroz, doğuştan gelen kusurlar ve cinsel fonksiyon bozuklukları gibi çok sayıda kronik durumun tedavisinde olumlu sonuçlar gösterdiğini de öne sürerler. Terapi aynı zamanda Meksika’nın Tijuana şehrindeki klinikte bulunan kanser hastalarını tedavide de kullanılmıştır. Bu uygulamaların çok azı kontrollü insan klinik çalışmaları tarafından desteklenmiştir. Alternatif uygulayıcıların hücre terapisiyle tedavi ettiklerini öne sürdükleri hastalık ve bozukluklardan bazıları ayrıntılı, yasayla düzenlenmiş embriyonik kök hücre araştırmaları yapan araştırmacıların hedefi durumundadır.
Hücrelerin kullanım için hazırlanmasında birkaç işlem vardır. Bu işlemlerden biri hücreleri hastadan alma ve hastaya yeniden nakli için istenen ölçüde çoğalana kadar bir laboratuvarda kültürlenmeye bırakmadır. Bir başka işlem ise yeni alınmış, işlenmiş ve tuzlu su solüsyonunda beklemeye bırakılmış fetal hayvan dokusunu kullanır. Bu işlemde yeni hücrelerin hazırlanması, ya hemen hastaya enjekte edilmesi ya da enjekte edilmeden önce sıvı nitrojen içerisinde dondurarak kurutulup ya da derin dondurulup saklanmasıyla olur. Enjekte edilen hücreler kullanımdan önce bakteri, virüs ya da parazitler gibi patojenlere karşı test edilebilir.
Hayvan ve diğer insanlardan nakledilmiş hücrelerin kullanıldığı hücre terapisi alacak kişiler vücudun hücreleri yabancı maddeler olarak gördüğü ve onlara saldırmak ve yok etmek için bağışıklık sisteminin T-hücrelerini kullandığı hücrelerin reddedilmesi riski ile karşı karşıya kalırlar. Hayvanlardan insanlara enjekte edilen hücrelerin alerjik reaksiyonlara neden olduğu durumlar da mevcuttur. Ayrıca, hücre solüsyonuna bulaşan bakteriyel, viral ya da fungal enfeksiyonların ya da parazitlerin hastaya bulaşma riski de bulunmaktadır.

Birleşik Devletler’de kök hücre tedavisini düzenleyen farklı türde yasalar 2008’den bu yana halen deneysel prosedürler konumundadır. Kök hücreleri de içeren FDA onaylı klinik deneylere ait bir listehttp://www.clinicaltrials.gov adresinde bulunabilir. Hastalar herhangi bir alternatif hücre terapisine temkinli yaklaşmalı, kanıtlanmış etkilerini ve Birleşik Devletler’deki yasal kullanımını soruşturmalı ve yalnızca diplomalı bir hekimden tedavi almayı kabul etmelidir. Hekim hastayı hücre terapisinin içerdiği riskler ve olası yan etkiler konusunda bilgilendirmelidir. Aynı temkinli tavır hücre terapilerinin klinik deneylerine katılmaya ilgi duyan hastalar tarafından da sergilenmelidir.

Hücre terapisi çok geniş ölçekte tedavi ve uygulamaları kapsar. Bu tedaviler 2008’den bu yana deneysel boyutta olduğundan muhtemel yan etkilerin tamamı henüz bilinmemektedir. Anafilaktik şok (ölüme yol açabilen alerjik reaksiyon), bağışıklık sistemi reaksiyonları ve ensefalit (beyin iltihabı) bazı hastalarda rapor edilen yan etkilerden bazılarıdır.
Alternatif şifacılar tarafından uygulanan hücre terapisinin etkili olduğu, genellikle geleneksel eğitim alan bilim topluluğu tarafından reddedilir. Bu terapiler konusundaki iddiaların çoğu anekdotsal kanıtlara dayalıdır ve kontrollü klinik deneyler tarafından desteklenmez. Bazı geleneksel kök hücre terapisi işlemleri klinik çalışmalarda başarılar gösterirken, diğerleri 2008’den itibaren, kanser tedavisi için hücre terapisi de dahil büyük oranda kanıtlanmamış olarak kalmıştır. Hücre terapisi prosedürleri hakkında geniş çaplı, insanlar üzerinde, kontrollü klinik çalışmalar yapılana kadar yan tedaviler olarak kalacaklardır.

Eğitim ve Sertifikasyon
Hücre terapisi yalnızca, reçete yazma ve tedaviyi yönetmede deneyimli diplomalı bir hekim tarafından uygulanabilir. Kondrosit hücre tedavisi içerisinde yer alan, artroskopik cerrahi gibi cerrahi hücre terapisi yöntemleri yalnızca cerrahi uzmanları tarafından uygulanmalıdır.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye