Onkojenler
Modern tıbbın günümüzdeki kanser araştırmalarında odak noktası kanser büyümesine sebep olabilecek, başlatabilecek veya tetikleyebilecek tekil genleri bulmaktır. İlk kez 1970’de tanımlanan bu sebep olan genlere onkojen adı verilir. Bunun anlamı genin onkoları yani tümör kitlelerini başlatmasıdır. Onkojenlerin normal hücreleri kanser hücrelerine çevirdiğine inanılmaktadır. Araştırmacılar günümüzde tüm insan kanserlerinin %20’sinin kısmen onkojen mutasyonlarından kaynaklandığını düşünmektedir. Sağlıklı insanlarda onkojenlerin etkinliği tümörü baskılayan genlerin, yani anti-onkojenlerin etkinliği ile dengelenir. Normal koşullar altında bu genler tümöre dönüşebilecek kontrolsüz hücre büyümesini ve çoğalmasını önlemek için çalışırlar.
Genetik Yatkınlık
Kanserin kaçınılmazlığının genetik nedenleriyle ilgili teori araştırmacıları ırsi kanserler hakkında anlaşmazlığa düşürmektedir. Bunlar bir bireyin belirli bir kanser türünü geliştireceğini tahmin eden ve bazen garantileyen genetik konfigürasyonlar veya mutasyonlardır. Aile kanseri sendromu terimi meme, kolon, yumurtalık gibi bazı kanserlerin bir ailenin takip eden nesillerinde görülme yatkınlığını ifade etmek için kullanılmaktadır. Çoğu bilim adamı ırsi kanserlerin belirli tümör baskılayıcı genlerde görülen mutasyonlarla alakalı olduğunu düşünmektedir. Örneğin melanom ve pankreas kanseri için MTS1, p16; meme ve yumurtalık kanseri için BRCA1; meme kanseri için BRCA2; kolon ve rahim kanseri için MSH2, MLH1, PMS1, PMS2; ve beyin sarkomaları için p53’tür.
Miasm
200 yıl once Alman doktor, homeopatinin kurucusu Samuel Hahnemann, miasm terimini kronik hastalığa bir tür yatkınlığı belirtmek için kullandı. Hahnemann’ın miasm konsepti bugünün onkojen tanımına uymaktadır. Miasm önceki neslin geçirdiği bir hastalıktan kalan enerji kalıntısını ifade ederken, onkojen önceki neslin geçirdiği bir hastalığın moleküler kalıntısını ifade etmektedir. Hahnemann’a göre üç miasm tüm kronik hastalıkların altında yatar ve insan tarihinde ana hastalık aşamalarıyla parallel giderler. Psoric miasmı insanlar tarafından tecrübe edilen tüm hastalıkların kaynağını oluşturur: kanser, diyabet, cilt hastalıkları, artrit ve epilepsi ya da şizofreni gibi akıl hastalıkları. Syphilitic miasmı insan hastalıkları tarihinde ikinci gelir ve bazı kanserlerle ve bunamayla ilişkilidir. Sycotic miasmı üçüncü aşamadır ve bel soğukluğunun bir kalıntısı olarak ortaya çıkmıştır. Artrite ve bazı kanserlere katkıda bulunur. Son yıllarda homeopatlar bir Cancer miasmını da eklemiştir. Bunlar Hahnemann’ın orijinal üç miasmının etkilerinin bir kombinasyonudur.