1. Tip Şeker Hastalığında
1. tip diyabet tedavisinin ömür boyu devam ettirilmesi gerekir ve şu adımları içerir:
- İnsülin alımı
- Düzenli egzersiz ve sağlıklı kilonun korunması
- Sağlıklı gıdalar tüketme
- Kan şekeri seviyesinin gözlemlenmesi
Tedavinin amacı, diyabetin neden olabileceği sağlık sorunlarını ertelemek veya engellemek için kan şekeri seviyesini normale yakın tutmaktır. Bazen istisnalar olabilse de amaç, gün boyunca kan şekeri seviyesinin 80 ve 120 mg/dL (4.4 to 6.7 mmol/L) arasında ve gece boyunca 100 ve 140 mg/dL (5.6 to 7.8 mmol/L) arasında tutulmasıdır. Doktor, diyabet uzmanı ve diyetisyen yardımıyla kan şekeri seviyesi normale yakın değerlerde tutulabilir.
İnsülin ve Diğer İlaç Tedavileri
1. tip diyabeti olan herkesin yaşamına devam edebilmesi için insülin tedavisine ihtiyacı vardır. Hızlı etki gösteren insülin, uzun süreli etki gösteren insülin ve orta dereceli insülinler olmak üzere birçok insülin türü bulunur. Bu insülinlere örnek olarak düzenli insülin, insülin izofan, insülin lispro, insulin aspart, insülin glargin ve insülin detemir sayılabilir. İhtiyaçlara bağlı olarak doktor, gündüz ve gece kullanılmak üzere birkaç insülin türü karışımı önerebilir. Günümüzde insülin enjektör veya insülin pompasının damara zerk edilmesi yoluyla vücuda verilir. İnsülin, kan şekerini düşürmek için ağız yoluyla alınmaz; çünkü mide enzimleri insülin faaliyetini olumsuz etkiler.
- İnsülin enjeksiyonları: İnce bir iğne, şırınga veya kalem şeklinde olan ve insülin içeren insülin kalemiyle uygulanabilir.
- İnsülin pompası: Pompa, vücudun dışında taşınan cep telefonu büyüklüğünde bir alettir. İnsülin rezervini, bir boruyla karın bölgesinde deri altına yerleştirilen bir sondaya bağlar. Ayrıca birçok yerde borusuz pompa seçenekleri de bulunur. Vücudun dışında derinin altına uygulanan ufak sondalı bir insülin bölmesi taşınır. Bu insülin bölmesi karın bölgesinde, belde, bacakta veya kolda taşınabilir. Programlama insülin bölgesiyle iletişim kuran kablosuz bir aletle yapılır. Hangi tür pompa kullanılırsa kullanılsın, insülin bölmeleri otomatik olarak belli dozda hızlı etki gösteren insülini vücuda verir. Belirli dozda vücuda verilen bu insülin bazal oran olarak bilinir ve kullanılan uzun süreli etki gösteren insülinin yerini alır. Yemek yendiğinde, pompa aleti alınan karbonhidrata ve mevcut kan şekeri seviyesine göre ayarlanır ve alet, alınan gıdaları karşılayabilecek ve kan şekerinin yükselmesini engelleyecek bolus doz olarak bilinen insülin dozunu vücuda verir.
Bunların dışında önerilebilecek tedavi yöntemleri de vardır:
- Pramlintid: Yemeklerden önce enjekte edilen bu etken madde, yemeklerden sonra görülen ani yüksek kan şekerini önlemek için besinlerin midedeki hareketlerini yavaşlatır.
- Düşük dozda aspirin tedavisi: Doktor, kalp ve kan damarı hastalıklarını engellemek için düşük dozda aspirin tedavisi verebilir.
- Yüksek kan basıncı ilaçları: Yüksek kan şekeri olmasa bile, doktor anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve anjiotensin II reseptör engelleyiciler gibi ilaçları yazabilir; çünkü bu ilaçlar kan basıncını düşürür ve böbreklerin sağlığının korunmasına yardımcı olur. Bu ilaçlar kan basıncı 130/80 mmHg’nin altında olan diyabet hastaları için önerilir.
- Kolesterol düşürücü ilaçlar: Yüksek kan basıncı ilaçlarında olduğu gibi doktor kolesterol seviyesinin yükselmesini beklemeden, statinler diye bilinen kolesterol düşürücü ajanları verebilir. Kolesterol kontrolü, artan kalp hastalıkları riski nedeniyle diyabet rahatsızlığı olan kişilerde daha etkin bir şekilde kontrol atında tutulmalıdır. Amerikan Diyabet Derneği, düşük yoğunluktaki kolesterolün (kötü kolesterol) 100 mg/dL altında ve yüksek yoğunluktaki kolesterolün (iyi kolesterol) 50 mg/dL üzerinde olmasını önerir. Kanda bulunan diğer bir çeşit yağ olan trigliserit seviyesinin 150 mg/dL altında olması önerilir.
Sağlıklı Beslenme ve Karbonhidrat Sayımı Meyveler, sebzeler ve tam tahılların bolca tüketilmesi gerekir. Bu gıdaların besin değerleri yüksektir, yağ oranları ve kalorileri düşüktür. Ayrıca bu gıdalar daha az hayvansal ürün ve şeker tüketimi anlamına gelir. Bu diyabetli hastalar için de en iyi yeme planıdır.
Alınan gıdalardaki kalorilerin nasıl sayılması gerektiğini bilmek gerekir. Bu sayede, alınan karbonhidratları düzenli bir şekilde metabolize edebilmek için gerekli olan insülin uygulanabilir. Diyetisyen sağlık amaçlarına, gıda seçimlerine ve yaşam tarzına uygun bir öğün programı hazırlamaya yardımcı olacaktır.
Fiziksel Aktiviteler
Herkesin düzenli olarak aerobik egzersizlerine ihtiyacı vardır ve 1. tip diyabeti olanlar da düzenli aerobik egzersizleri yapmalıdır. Egzersiz programına başlamak için doktordan onay alınmalıdır. Daha sonra yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi sevilen aktiviteler seçilebilir. En önemlisi, bu fiziksel aktiviteleri yaşamın bir parçası haline getirmektir. Haftanın çoğu günü 30 dakika egzersiz yapmak hedeflenmelidir. Esneme hareketleri ve güç artırıcı egzersiz hareketleri de önemlidir. Bir süredir aktif olmayan kişiler, hafif bir egzersiz programıyla başlamalı ve yavaş yavaş egzersizlerin yoğunluğunu artırmalıdır.
Fiziksel aktivite sonrası genelde uzun süreli olarak kan şekerinin düştüğü unutulmamalıdır. Yeni bir aktiviteye başlayınca, nasıl etkilendiğini görmek için kan şekeri normalden daha sık kontrol edilebilir. Yapılan yoğun aktivite nedeniyle öğün planını veya insülin dozunu değiştirmek gerekebilir. Eğer insülin pompası aleti kullanılıyorsa, kan şekerinin düşmesini engellemek için geçici bir bazal oran belirlenebilir. Bu ayarlamanın nasıl yapılacağı konusunda doktora veya diyabet uzmanına danışılabilir.
Kan Şekerinin Gözlemlenmesi
Seçilen veya kişi için gerekli insülin tedavisinin türüne -tek doz insülin, birden fazla doz insülin veya insülin pompası- bağlı olarak kan şekeri seviyesinin günde en az dört kez veya daha fazla kez kontrol edilerek kaydedilmesi gerekebilir. Dikkatli gözlem, kan şekeri seviyesinin hedeflenen değerler arasında tutulmasını sağlamanın tek yoludur. Daha iyi bir sonuç almak için kan şekeri seviyesi ölçülmeden önce eller mutlaka yıkanmalıdır.
İnsülin alınsa veya sıkı bir öğün programı uygulansa bile kandaki şeker miktarı tahmin edilemeyen bir şekilde artış gösterebilir. Diyabet tedavi ekibinin yardımıyla kan şekerinin aşağıdaki etmenlere göre nasıl değişiklik gösterebileceği öğrenilebilir.
- Besinler: Neyin, ne kadar yendiği kan şekeri seviyesini etkileyecektir. Kan şekeri, öğünlerin ardından bir iki saat süre boyunca en yüksek değerdedir.
- Fiziksel aktivite: Fiziksel aktiviteler kandaki şekeri hücrelere iletir. Ne kadar aktif olunursa, kan şekeri seviyesi o kadar düşük olur. Alışılmamış fiziksel aktiviteler yapılmadan önce alınan insülin dozunu düşürmek gerekebilir.
- İlaç tedavisi: Kan şekeri seviyesini düşürmek için insüline ihtiyaç vardır. Buna karşın diğer ilaç tedavileri de kan şekeri seviyesini etkiler ve diyabet tedavi planında değişiklik yapılmasını gerektirebilir.
- Hastalıklar: Soğuk algınlığı veya diğer hastalıklar sırasında, vücut kan şekeri seviyesinin artmasına neden olan hormonlar salgılar. Bu nedenle diyabet tedavi planında değişiklik yapılması gerekebilir.
- Alkol: Alkol, alınan alkol miktarına ve alkolle birlikte bir şey yenilip yenilmemesine bağlı olarak kan şekeri seviyesinde yükselmelere veya düşmelere neden olabilir. Eğer içki içmek isteniyorsa makul miktarlarda tutulmalıdır.
- Stres: Uzun stres ataklarına karşı vücudun üretebileceği hormonlar insülinin düzenli çalışmasına engel olabilir.
- Kadınlarda hormon seviyelerindeki dalgalanmalar: Eğer adet döneminde hormon seviyesinde dalgalanmalar oluşuyorsa, kan şekeri seviyesi özellikle adet kanamasından önceki hafta değişebilir. Menopoz da kan şekeri seviyesinde değişikliklere neden olabilir.
Devamlı glikoz gözlemi, kan şekeri seviyesi gözlemlemenin en yeni yöntemidir ve hipoglisemiye karşı duyarsızlık geliştiren kişilere oldukça yardımcı olabilir. Devamlı glikoz monitörleri ince bir iğneyle cildin altına uygulanır. Bu monitörler kandaki glikoz seviyesini birkaç dakikada bir ölçer. Devamlı glikoz gözlemi, henüz standart olabilecek kadar doğru bir kan şekeri gözlemi yöntemi olarak düşünülmemektedir. O nedenle bu yöntem kan şekerinin kayıt altında tutulması için diğer yöntemlere alternatif bir yöntem değildir; fakat ek bir görüntüleme yöntemidir.
Araştırılmaya devam edilen bazı diğer tedaviler şunlardır:
- Pankreas nakli: Başarılı bir pankreas nakliyle insülin kullanmaya gerek kalmaz. Buna karşın, pankreas nakli her zaman başarılı değildir ve bu işlemin bazı riskleri vardır. Organın vücut tarafından reddedilmesini önlemek için yaşam boyunca güçlü bağışıklık bastırıcı ilaçlar kullanmak gerekecektir. Bu ilaçlar yüksek enfeksiyon riski veya organ hasarları gibi ciddi yan etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler diyabet rahatsızlığının kendisinden daha ciddi olduğu için pankreas nakli genellikle diyabet rahatsızlığının kontrol altında tutulamadığı kişilerde uygulanır.
- İslet hücre nakli: Araştırmacılar, donörden alınan, yeni insülin üreten hücreler sağlayan islet hücre nakli üzerinde çalışmaktadır. Bu deneysel işlem, geçmişte sorunlar yaratmış olsa da, islet hücrelerinin vücut tarafından reddedilmesini önleyen yeni teknikler ve daha etkili ilaçlar gelecekte operasyonun başarısını artırabilir. Buna karşılık islet hücre nakli bağışıklık bastırıcıların kullanılmasını gerektirir ve vücuttaki doğal islet hücrelerinde olduğu gibi, vücut çoğu zaman nakledilen islet hücrelerini de yok eder.
- Kök hücre nakli: 2007 yılında Brezilya’da yapılan bir çalışma, yeni 1. tip diyabet teşhisi konulmuş küçük bir grup insanın kendi kanlarından yapılan kök hücre tedavisi gördükten sonra insülin kullanmayı bırakabildiğini saptamıştır. Bağışıklık sisteminin tamamen işlev dışı bırakılarak tekrar oluşturulmasını içeren kök hücre nakli, riskli olmasına rağmen, bu teknik bir gün 1. tip diyabet için ek tedavi seçeneği olabilir.
Çabalara rağmen bazen bazı sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Belirli 1. tip diyabet sorunları acil yardım gerektirir. Bu sağlık durumları tedavi edilmediğinde ataklara ve bilinç kayıplarına (koma) neden olabilir.
Düşük Kan Şekeri (Hipoglisemi): Bu durum kandaki şeker seviyesinin hedeflenen seviyenin altına düşmesi sonucunda ortaya çıkar. Kan şekeri seviyesi öğün atlamak, normalden yoğun fiziksel aktivite veya fazla insülin enjekte edilmesi gibi birçok nedene bağlı olarak düşebilir. Düşük kan şekerinin erken belirtileri arasında şunlar yer alır:
- Terleme
- Titreme
- Açlık
- Güçsüzlük
- Endişe
- Baş dönmesi veya sersemlik hissi
- Cilt renginde solukluk
- Hızlı ve düzensiz kalp atışları
- Yorgunluk
- Baş ağrısı
- Görüşte bulanıklık
- Asabiyet
Düşük kan şekerinin ileri belirtileri gençlerde ve yetişkinlerde bazen alkol zehirlenmesiyle karıştırılabilir. Bu belirtiler:
- Uyuşukluk
- Zihin bulanıklığı
- Davranışlardan bazen önemli ölçüde değişiklikler
- Koordinasyon eksikliği
- Havale
Hipoglisemi gece ortaya çıkarsa aşırı terleme veya baş ağrısı olabilir. Doğal rebound etki sayesinde gece ortaya çıkan hipoglisemi, sabah ilk olarak yüksek kan şekerine yol açabilir. Eğer kan şekeri düşük çıkarsa, meyve suyu içilebilir, glikoz tabletleri alınabilir, kesme şeker yenilebilir, normal soda (diyet değil) veya başka bir şeker kaynağı tüketilebilir. Ardından 15 dakika sonra kandaki şeker seviyesinin normal aralığa çıktığından emin olmak için kan şekerini tekrar ölçülür. Eğer kan şekeri normal seviyede değilse, daha fazla şeker tüketilir ve bir 15 dakika sonra kan şekeri seviyesi tekrar ölçülür. Kan şekeri seviyes, normal değerlere erişinceye kadar bu işlem tekrarlanır. Kan şekeri seviyesi normale çıktığında bir öğün veya aperatif yenilebilir. Fıstık ezmesi ve kraker gibi karıştırılmış gıda kaynakları, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur.
Kan glikozu ölçme aleti olmasa da, hipoglisemi belirtileri gözlemleniyorsa düşük kan şekerine müdahale edilmelidir. Ardından mümkün olduğunca kısa sürede test yapılmalıdır. Hastalar yanında her zaman hızlı etki gösterecek bir şeker kaynağı bulundurmalıdır.
Düşük kan şekeri tedavi edilmediğinde bilinç kaybına neden olabilir. Bu durumda, kana şeker salınmasını sağlayan bir hormon olan glukagonun acil bir şekilde vücuda enjekte edilmesi gerekebilir. Evde, iş yerinde veya dışarıda glukagon acil yardım kiti bulundurulmalı ve bu kitin son kullanma tarihinin geçmediğinden emin olunmalıdır.
Hipoglisemiye Karşı Duyarsızlık: Bazı kişiler, kan şekerlerinin düştüğünü hissetme yetilerini kaybedebilir. Bunun nedeni kişide hipoglisemiye karşı duyarsızlığın oluşmasıdır. Hipoglisemiye karşı duyarsızlık geliştiren kişilerin vücudunda, düşük kan şekerine karşı baş dönmesi veya baş ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkmaz. Kişi ne kadar fazla düşük kan şekeri sorunuyla karşı karşıya kalırsa, hipoglisemiye karşı duyarsızlık riski o kadar artar. Hipoglisemi ataklarını birkaç hafta süreyle engelleyerek, hipoglisemiye karşı tekrar duyarlılık kazanılabilir.
Yüksek Kan Şekeri (Hiperglisemi): Kan şekeri birçok nedenle ortaya çıkabilir. Bu nedenler arasında aşırı yemek, yanlış gıdaları tüketmek, yeterli miktarda insülin almamak ve hastalıklar yer alır. Aşağıdaki belirtilere karşı dikkatli olunmalıdır:
- Sık idrara çıkma
- Aşırı susuzluk
- Görüşte bulanıklık
- Yorgunluk
- Mide bulantısı
- Asabiyet
- Açlık
- Odaklanma güçlüğü
Hiperglisemiden şüpheleniliyorsa, kan şekeri kontrol edilmelidir. Öğünleri veya ilaç tedavilerini ayarlamak gerekebilir. Eğer kan şekeri hedeflenenden yüksekse, insülin iğnesi veya pompası kullanarak kan şekerini normale çekmek gerekir. Kan şekeri seviyesi, yükseldiği kadar kolay düşmez. Eğer insülin pompası kullanılıyorsa pompa alanındaki rastgele yüksek kan şekeri değerlerini değiştirmek gerektirebilir.
Eğer kan şekeri seviyesi arka arkaya iki kez 250 mg/dL (13.9 mmol/L) üzerine çıkarsa, idrar test çubuğu yardımıyla ketonlar test edilir. Eğer kan şekeri seviyesi yüksekse veya ketonlar mevcutsa egzersiz yapılmamalıdır. Eğer idrarda az miktarda keton mevcutsa ketonları temizlemek için fazla sıvı tüketilmelidir. Eğer kan şekeri, düzenli olarak 300 mg/dL (16.7 mmol/L) üzerinde çıkıyorsa, doktordan yardım alınmalıdır.
İdrarda Artan Ketonlar (Diyabetik Ketoasidoz): Eğer hücrelerin enerjiye ihtiyacı varsa vücut yağları yakmaya başlayabilir. Bu da keton adı verilen toksin asitlerin oluşmasına yol açar. Bu ciddi sağlık sorununun belirtileri şunlardır:
- Mide bulantısı
- Kusma
- Karın ağrısı
- Nefeste tatlı ve meyveli bir koku
- Kilo kaybı
Eğer ketoasidozdan şüpheleniliyorsa, reçetesiz satılan kitlerle aşırı keton testi yapılabilir. Eğer idrardaki keton miktarı yüksekse derhal doktordan yardım alınmalıdır.
2. Tip Şeker Hastalığında
2. tip şeker hastalığını tedavi etmenin anahtarı, kan şekeri seviyesini kontrol etmektir. Aşağıdakilerin hepsi, kan şekerini azaltmaya yardım eder:
- Sağlıklı yiyecekler yemek
- Kilo fazlası varsa kilo vermek
- Düzenli egzersiz yapmak
- Bazı vakalarda, ilaç almak
Şeker hastalığı tedavisi, aynı zamanda hastalığı kontrol altında tutmak için kan şekeri seviyelerini kontrol etmeyi de içerir. Yüksek ve düşük kan şekeri işaretlerini izlemek önemlidir. Her ikisi de sorunlara neden olabilir ve tedavi edilmesi gerekir. Şeker hastalığı olan insanların tedavinin işe yaraması ve daha ciddi sağlık sorunlarına yakalanmaması için düzenli genel muayene olmaları gerekir.