South Beach Diyeti - Yan Etkileri

Üç aşamalı, karbonhidrat ve yağ sınırlayıcı bir diyettir.

South Beach Diyeti

South Beach diyeti üç aşamalı, karbonhidrat sınırlayıcı bir diyettir. Yağsız et, sebze, peynir, kabuklu yemişler ve yumurta gibi, glisemik indeks (GI) ve doymuş yağ bakımından fakir gıdalara önem verir. Atkins ve Zone diyetleri gibi diğer karbonhidrat sınırlayıcı diyetlerden farklı olarak South Beach diyeti tam tahıllar ve meyve gibi iyi karbonhidratları teşvik eder. "The South Beach Diet" kitabında Dr. Agatston şöyle der: "Bu diyet düşük karbonatlı değildir. Düşük yağlı da değildir.” Karbonhidrat ve yağları diyetten bütünüyle çıkarmak yerine diyet iyi karbonhidratları (meyve, sebze ve tam tahıllar) ve "iyi” yağları (zeytinyağı ve kabuklu yemişler) tüketmeye odaklanır.

Dr. Agatston diyet planını glisemik indekse, yani belli bir süre esnasında karbonhidrat içeren yiyecekler sebebiyle oluşan kandaki şeker seviyesine dayandırır. Tüketilmelerinin ardından gıdalar şekere metabolize edilir ve insülin hormonunun salgılanmasına neden olur. Yenilen gıda aşırı şekerli ise, insülin şekeri yağ hücreleri de dahil hücrelerde depolayarak kan dolaşımından çıkarır. Yüksek glisemik karbonhidratlar (70 GI’nin üzeri) hızlı bir şekilde metabolize edilir, bu da insülin üretiminin artmasına neden olur. Yüksek insülin seviyesi, daha fazla şekerin yağ olarak dönüştürülmesiyle kilo alımıyla sonuçlanır. Bu model daha fazla karbonhidrat tüketme isteğine, bu ise GI bakımından daha yüksek gıdalar tüketilmesine neden olur. Ancak düşük ila orta GI seviyedeki gıdalar insülin seviyesini daha yavaş yükseltir ve şeker daha yavaş metabolize edilir, bu da yağ olarak depolanan şeker miktarını azaltır.  Daha fazla yeme arzusu azalır. Ayrıca GI seviyesi düşük gıdaları tüketmek ateroskleroz ve diyabete yol açabilen insülin direnci riskini azaltır. Dr. Agatston South Beach diyetini GI bakımından düşük gıdaları teşvik ederek vücudun GI seviyesi yüksek gıdaları tüketme isteğini yok eder. South Beach diyeti üç aşamadan oluşur.

Birinci evre diyetin en katı bölümüdür ve iki hafta sürer. Birinci evrenin amacı diyet yapanın ekmek, pirinç, patates, makarna ve şeker gibi GI seviyesi yüksek gıdaları yeme isteğini ortadan kaldırmaktır. Alkol, meyve, tahıllar, havuç ve mısır gibi sebzeler de bu evre süresince kısıtlanır. Bunun yerine yağsız et, balık, yumurta, kabuklu yemişler ve sebzeler gibi protein bakımından zengin gıdalar tüketilir. Kahve ve çaya da izin verilir. Her gün üç düzenli öğün yenilir, öğleden önce ve öğleden sonra ara öğün olarak hafif atıştırmalar tüketilir. Bu dönem esnasında GI seviyesi yüksek gıdaları yeme isteği ortadan kalkana ve insülin rezistansı iyileşene/düşene kadar vücut kimyası çarpıcı biçimde değişecektir. Bunun yanı sıra genellikle hızlı kilo kaybı yaşanır.

İkinci evrede kısıtlanmış olan birçok gıda yeniden serbest bırakılır ve bütün diyetsel gıda gruplarının tüketimini teşvik eder, vücudun yine GI seviyesi yüksek gıdaları istemeyeceği ve gıdaları fazla yağ olarak depolamayacağı beklenir. Tam tahıllı makarna ve ekmek gibi lif bakımından yüksek karbonhidratlar ve pek çok meyveye izin verilir. Bu evrede başarıya ulaşmak için ölçülülük ve GI bakımından düşük gıdaların tüketilmesi çok önemlidir.İkinci evre diyet yapan kişi ideal kilosuna ulaşana kadar, ideal olarak haftada 0,5 ila 1 kilo kaybederek, devam eder.

Üçüncü evre, nihai amaç olarak sadece kilonun korunmasına odaklanır. İdeal kiloya ulaşıldıktan sonra diyet yapan kişi değiştirdiği yeme alışkanlıklarını gelecekte de hayat tarzı olarak sürdürecektir. Temel diyet teknikleri korunur. Sadece önceki seviyedeki gibi, GI seviyesi yüksek gıdaların ve "kötü” yağların sınırlandırılması sürdürülür. Değişen vücut kimyası uzun dönemde kardiyovasküler sağlığı iyileştirecek ve diyabet riskini düşürecektir. Yeniden kilo alınması durumunda, amaçlanan kiloya ulaşılana kadar, birinci evreye yeniden başlanır.
South Beach diyetinin yaratıcısı, Miami Beach’deki Mount Sinai Cardiac Prevention Center’ın yöneticisi ve baş kardiyologu olan Dr. Arthur Agatston’dır. Agatston önceleri hastalarının insülin ve kolesterol seviyelerini iyileştirmek için bir yeme planı tasarlamak istemişti. Ancak çok geçmeden planına uyan hastalarının kilo verdiğini de fark etti. Ardından daha fazla araştırma yaptı, yeme planını etkin bir diyete dönüştürmesine yardımcı olan hastanenin baş klinik diyetisyeni Marie After, R.D. ile birlikte çalıştı.  Sonuçlar South Beach diyetini ortaya çıkardı. 2003 Nisan'ında yayınlanmasının ardından bir milyondan fazla baskısı satılan The South Beach Diet kitabı, New York Times’ın en çok satanlar listesinde de bir yıldan uzun süre kaldı. 
Pek çok kişi South Beach diyetinin en önemli faydasının ilk iki haftada hızlı ve önemli miktarda – 4–6 kg arası – kilo kaybını sağlaması olduğunu düşünür. İlk iki haftanın ardından daha yavaş bir oranda, yaklaşık haftada 0.5–1 kg kaybettirmeye devam eder. Kilo kaybının yanı sıra diyet kolesterol ve insülin seviyelerini düşürür, böylelikle de diyabet ve kalp hastalığı riskini azaltır. Yeme isteğini yok etmek için tasarlandığı ve ilk iki haftanın ardından daha esnek yiyecek seçenekleri sunduğu için, diyete uymanın da kolay olduğu iddia edilir.
South Beach diyetinden önce hiçbir hazırlık gerekmez. Ancak çoğu diyette olduğu gibi öncesinde bir hekime danışmak akıllıca olacaktır. İnsülin, glikoz ve kolesterol kan testleri önerilir. Kalp hastalığı gibi sağlık sorunları için ilaç kullananların, South Beach diyetine başlamadan önce bir hekime danışması kuvvetle tavsiye edilir. Aynı şekilde, insüline bağlı diyabet hastaları ya da başka sağlık sorunları olanların kan şekeri seviyelerinin bir hekim tarafından dikkatle izlenmesi ve diyet yaparken herhangi bir böbrek hasarı riski altında olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekir. Ayrıca gebelik gibi bazı sağlık durumları söz konusu olduğunda, besinsel ihtiyaçların saptanması için lisanslı bir diyetisyene başvurulmalıdır.
South Beach diyeti böbrek problemleri olan ya da bu konuda risk altında olan kişilere önerilmez. Diyetin yüksek protein içeriği böbrekleri aşırı zorlayarak uzun zamanlı böbrek hasarına, böbrek taşlarına ve kemik kaybına neden olabilir. Ayrıca birinci evre süresince ketozis sonucu dehidrasyon da daha ileri böbrek hasarına yol açabilir. Vücut su ile birlikte sodyum ve potasyum gibi önemli kan tuzlarını kaybettiğinde dehidrasyon oluşur. Ketozis ise yetersiz karbonhidrat alımı nedeniyle vücut aşırı miktarda kendi yağ dokusundan yakarken keton denilen yağ parçacıkları vücuttan atıldığında oluşur.
 
Birinci evrenin sınırlayıcı doğası mineral ve vitamin eksikliğine de neden olabilir. Birinci evrenin iki haftadan uzun tutulması kemik ve kas kütlesinin kaybı riskini büyük oranda artırır. Diyet yapan kişiler birinci evrede üç ya da dört haftadan uzun kalmamalıdır. Bazı besin uzmanları kitapta, South Beach diyeti menüleri ile ilgili önemli besinsel bilgilerin, detaylı porsiyon büyüklüklerinin ve diyet yapan kişinin yememesi gerekenlerin yerine geçecek olan özel gıdaların yer almadığını söyler. Bu yönlerin, diyetin kısıtlayıcı doğası ile birleşmesinin bazı insanların South Beach diyetine uzun süre bağlı kalmalarını zorlaştıracağını iddia ederler. Ayrıca diyetin bir egzersiz programını vurgulamadığını, oysa özellikle de diyetin birinci evresinde kemik ve kas kaybını önlemek için egzersizin son derece önemli olduğunu savunurlar.
Dr. Agatston aksini iddia etse de South Beach diyeti hem düşük karbonhidratlı, hem de düşük yağlıdır. Bu nedenle diyetle ilgili en önemli mesele özellikle birinci evre esnasında ketozis oluşma riskidir. Ketozis dehidrasyon, baş dönmesi, kalp çarpıntısı, yorgunluk, baş dönmesi ve sinirliliğe neden olabilir. Hipoglisemi, düşük kan şekeri, baş ağrısı ve aşırı sıvı kaybı da bu diyetle ilişkili yan etkilerdendir. Tuz eksikliğinden kas yorgunluğu ve krampları da ortaya çıkabilir. Böbrek fonksiyonları bozulabilir, ciddi sağlık sorunlarına yol açması da mümkündür. Böbrek fonksiyonları diyetin yüksek protein gereksinimi sebebiyle bozulabilir. Bu yan etkiler genellikle ikinci evrenin başında, daha dengeli bir diyete başlandığında azalır ya da ortadan kalkar.
Düşük karbonatlı diyetlerin pek çoğundan farklı olarak tıp camiası South Beach diyetini genellikle kabul eder. South Beach diyeti bütün önemli gıda gruplarını içerir, kalp sağlığının korunması için "iyi” yağların tüketimini teşvik eder ve pek çok besinsel ihtiyacın karşılanmasını sağlayacak kadar esnektir. Ancak pek çok klinisyen ve diyetisyen başlangıçta gerçekleşen hızlı kilo kaybının daha çok su kaybı olduğunu düşünür. Diyet yapan kişi kaybettiği suyu aldığında bu kiloların çoğu geri döner. Tıp ve besin uzmanlarından gelen bir başka eleştiri de Dr. Agatston’ın GI seviyesi düşük gıdaların tüketimi ile kilo vermeyi ilişkilendiren iddialarını destekleyecek yeterli kanıt olmamasıdır.

2000’lerin başlarında South Beach Diyeti, düşük GI gıdaların tüketiminin normal, kalorisi azaltılmış ancak karbonhidrat içeren diyetten daha fazla kilo kaybettirici etkisi olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığı; Dr. Agatston’ın farklı gıdaların bir arada yenilmesi sonucu oluşacak olan ve glikoz metabolizmasını çarpıcı biçimde değiştirebilecek olan etkileşimi dikkate almadığı; ayrıca Glisemiks İndeksini hangi gıdaların yenilip yenilemeyeceği için ölçek olarak kullanmanın sadece kafa karıştırıcı değil, aynı zamanda biraz da yanıltıcı olduğu ileri sürülerek eleştirilmiştir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye