Uzman Gözünden: Her Ebeveynin Bilmesi Gereken 11 Şey

Çoğu ebeveyn çocuğunun bir an önce ve hızlı bir şekilde büyüyüp gelişmesini ister.

Uzman Gözünden:  Her Ebeveynin Bilmesi Gereken 11 Şey

1) Büyüme ve gelişme bir yarış değildir…
Çoğu ebeveyn çocuğunun bir an önce ve hızlı bir şekilde büyüyüp gelişmesini ister. Günümüz dünyasında hız ve etkinliğe oldukça önem verilmesine rağmen, olgunlaşma için zamanın gerektiğini unuturuz. İyi meyve almak için, ağacın köklerinin iyi beslenmesi gerekir.

2)Aile gelenekleri yaratmak, sağlıklı bir gelecek için sağlam köklere sahip olmanızı sağlar…
Beraber yürüyüşe çıkmak, beraber yemek yemek, birlikte oyunlar oynamak, yeni şeyler keşfetmek, kendi yaşamınızdan öyküler anlatmak… Tüm bunlar zaman ve emek gerektirir, aynı zamanda sevgi ve samimiyet bağlarını güçlendirir. Böyle köklere sahip olan birey, gelecek yaşamı için özgüven kazanır ve insan ilişkilerinde daha başarılı olur.

3)Döngüler içerisinde büyüyoruz…
Her bireyin gelişiminin ayrı bir ritmi olduğunu unutmamak gerekir. Bazı çocuklar birdenbire ve hızla, diğerleri ise yavaş ve sakin büyürler. Tıpkı her bahar mevsiminde hayata bakışımız bir diğerinden daha farklı olabileceği gibi, çocuğun her yaş dönemi de onun için yeni meraklar ve keşifler anlamına gelir. Bazen dev bir adım atılmadan önce geri geri gidilebileceğini unutmamak gerekir…

4)Teşvik etme, aşırı üstüne düşmek demek değildir…
Küçük krallar ve kraliçeler yetiştirmediğinizi hatırlamanız gerekebilir. Yapılan son çalışmalar, gelişimi esnasında bir çocuğun aşırı üstüne düşülmesinin, çocuğun hayattaki direnme gücünü, motivasyon hissi ve başarı duygusunu azalttığı görülmüştür.

Teşvik etmek, çocuğunuzu bir şeyi yapabilmesi için cesaretlendirmek demektir, her şeyi onun yerine yapmak değildir. Teşvik etmek çocuğun önüne açılan bir yolda onu arkasından iteklemek değil, o yolda kendi isteğiyle ilerlemesi için onu yüreklendirmektir. Hatta çoğu zaman teşvik edici ebeveynler olmak için arka planda durmak, ancak zor zamanlarda ve yardım istendiğinde şefkat eli uzatabilmek gerekmektedir…

5)Çocuklarımız bizim ruhsal öğretmenlerimizdir…
Aydınlanma ve bilgelik yolunda yürümek için inzivaya çekilmeniz gerekmez. Hemen önünüzde duran küçük bilge öğretmeniniz, size gerçek bilgelik dersleri verecektir… Çocuklar küçükken bu tuhaf dünyada nasıl davranılması gerektiği için sizi rol model alırken her hareketinizi ve davranışınızı en küçük detaylarına kadar inceleyerek kopyalarlar. Bu nedenle eğer sıkça sizin sinirlerinizi bozacak davranışlarda bulunuyorsa bu davranışların ona değil kendinize ait olduğunu bilmelisiniz. Böyle durumlarda etraflıca düşünerek çocuğunuzun size ne anlatmak istediğini keşfetmelisiniz. 

Kendi gölge taraflarınızı ancak egonuzu bir kenara koyduğunuzda görebileceğiniz için, çocuğunuzun kendinizi bu yönde geliştirmenize de yararı dokunacaktır. Bir kez daha derin bir farkındalık kazandığınızda, hem kendinizin hem de çocuğunuzun değiştiğini göreceksiniz…
 
6)Ortaya çıkan her semptom, vücudumuzun bazı şeylerin değişmesi için bize yaptığı bir uyarıdır…
Rahatsızlandığımızda meydana gelen semptomların tümü bize bir uyarıdır. Bu durumda semptomu baskılamak yerine sormamız gerekir: vücudum ve ortaya çıkan bu rahatsızlık bana ne anlatmaya çalışıyor?

Günümüzdeki ortak tıbbi yaklaşım rahatsızlıkların kendilerini direk problemler olarak algılayıp, onları ortadan kaldırmaya çalışır. Oysa ki rahatsızlığın bize öğretmek istediğini anladığımız ve düzelttiğimizde problem zaten ortadan kalkacaktır. Ancak rahatsızlığın bize vermek istediği bilgeliği almayarak direk olarak onu baskılamaya çalışmak, vücudumuzun uyarılarına kulak asmayarak ona "kapa çeneni” demektir ki bu oldukça kaba bir üsluptur.

Bazen çocuklar sıklıkla ateşlenirler. Bu semptom aslında rahatsızlığın kendisi değildir. Vücutta yüksek ateşin meydana gelmesini sağlayan problem farklıdır, vücudun ateşinin yükselmesi ise vücudun problemle savaştığının bir göstergesidir.

7)İyileşme zaman alır…
Hastalık ve sağlık bir paranın iki yüzü gibidir. Bir yüzüne bakmadan diğer yüzünün anlamı da yoktur. Günümüz tıbbi yaklaşımlarına göre her hastalık bir an önce ve olağanüstü hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir. Evet, belki hastanelerin acil bölümlerinde durum gerçekten de böyledir, fakat bir çok hayati tehdit oluşturmayan rahatsızlık için durum bundan daha farklıdır.

Örneğin nezle nedeniyle okula gidemeyen çocuğunuz için iş yerinden izin alıp evde bakımını yapmaya zorlanmanız sizin hayatınız için ekstra stres yaratıcı bir durum olabilir. Bu nedenle hiçbir ebeveyn çocuğu için de kendisi için de böyle bir durumu arzu etmez. Ancak bu ufak nezle problemi çocuğunuzla daha fazla vakit geçirmenize neden olabileceği gibi, belki onun sizden beklediği desteği ve teşviği sağlamanıza yol açacaktır? Ya da bağışıklık sisteminin kuvvet kazanması ve ileride daha güçlü bir savunma sistemine sahip olması için böyle ufak rahatsızlıkları geçirmeye ihtiyacı vardır? Böyle durumlarda hastalığın da tıpkı sağlık gibi bir keşif yolculuğu olduğunu unutmamak gerekir. Tıpkı gelişimin zamana ihtiyacı olduğu gibi hastalığın da sağlığa kavuşması için zamana ihtiyaç olabilir.

8)Yaşamın sırrı onu akışına bırakmaktır…
Yaşamda her şey, her olay, duygu, durum, kişi vs.. değişim ve dönüşüm içerisindedir… Bahar, nasıl yaza yol veriyorsa, alınan her nefes geri veriliyorsa, hastalığı nasıl sağlık takip ediyorsa yaşam da böyledir. Emeklemek yürümeye hazırlıktır, anlamsız sesler çıkarmak konuşmaya hazırlıktır, çocukluk ergenliğe hazırlıktır… Bazen başarılar yerini başarısızlığa, ilerleme yerini gerilemeye bırakınca umutsuzluğa kapılırız. Ancak tüm bunlar sadece bir süreçtir ve akıştır… 

Her çocuğun kendine ait bir uyum ve adaptasyon süreci vardır, bu nedenle olayları ve durumları iyi-kötü şeklinde yargılamaktan ziyade, çocuğunuzun biricik doğasını onurlandırın…

9)Kendinize güvenin…
Ebeveynlerin sahip olması gereken en önemli duygu kendilerine duydukları güvendir. Bu güven çocuğa da yansıyacaktır…Bir çok aile dünyaya yeni bir bebek getirdiklerinde ne yapacaklarını bilemezler, kitaplar okur, profesyonellerden yardım alır, her şey için kesin ve net bir doğru yol olduğuna inanırlar… Oysa ki bazen hiçbir şey bilmemek daha iyi olabilir. Bu sayede dünyaya gelen çocuğumuz bilmediğimiz bir dünyada sezgilerimizden nasıl faydalanacağımızı ve hislerin de en az akıl kadar değerli olabileceğini bize gösterebilir.

Duyarlı bir ebeveyn olmak için kalbinizi açmak, korku ve paniğe kapılmadan çocuğunuzu, onun hareketlerini ve yaşamını izlemek yeterli olabilir. Hatta yapılan bazı araştırmalar, problem çözmede bir annenin içgüdüsünün, bir laboratuvar testinden daha hassas olabileceğini göstermiştir. Ancak günümüzde bu durum sanıldığı kadar doğal ve kolay olmamaktadır. Çevremiz tarafından o kadar olumsuz örneğe ve bilgiye maruz kalıyoruz ki bu da bizi korkuya teşvik edip iç sesimizi duymamızı engelliyor ve sezgilerimizi körleştiriyor.

10)Dünyaya bebeğinizin gözlerinden bakın…
İşte bebeğinizden öğrenebileceğiniz bir şey daha… Şimdi onun yerine geçin ve dünyaya onun gözlerinden bakın… Dünyada tecrübeler edinmeden önce, konuşacak ve anlayacak bir lisanınız olmadığında, sadece duygu ve içgüdülerinizi hissederek hayata tutunduğunuzu düşünün… Olayları, kişileri ve hayatı iyi-kötü, doğru-yanlış, olumlu-olumsuz şeklinde algılamadan önceki zamana dönün. 

İşte bu durumu Zen Budistleri "saflık bilinci” şeklinde adlandırıyorlar. Bebeğinizin nasıl karnından ve derin derin nefes aldığını izleyin. İşte bu nefes alış "Qigong nefesi” olarak tanımlanır (günümüzde diyafram nefesi olarak da bilinir). Bir dakika düşünmeyi bırakın ve siz de bu şekilde nefes almaya çalışın. Bu nefes alış şekli doğal nefes alış-veriş şeklimiz ve dünyayla nefesle bağlantı kurma şeklimizdir. Sadece nefesinize odaklanıp gözlerinizi kapayarak bir süre geçirdiğinizde kafanızdaki soruların cevaplarını açıkça bulabilirsiniz.

11) Resmin tamamını görmeye çalışın…
Özellikle öğlen saatleri 14:00 sularında başımıza gelen herhangi bir olayın bizi sıklıkla telaşa düşürdüğünü biliriz. Genellikle resmin tümünü görmediğimiz için yaşadığımız olaya odaklanırız ve bu yüzden olaylar gözümüzde daha da büyür. İşte çocuklar hayatta bazı olayları görmemiz amacıyla bizim için mihenk taşı olabilirler.  Örneğin çocuğunuz 4 aylıkken ya da 14 yaşındayken yaşadığınız ve büyük bir problem olarak gördüğünüz bir olay, yıllar sonra geriye baktığınızda sadece düz bir yoldaki basit bir çıkıntı şeklinde görünebilir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye