Zihin Modelleri

Hinduizmin büyük düşünürleri, Batının ilk filozoflarının ortaya çıkışından binlerce yıl önce, Zihni ayrıntılı olarak incelemiştir. Bu yazı Hint felsefesine göre zihnin çeşitli yapılarını anlatıyor.

Zihin Modelleri

Hinduizmin büyük düşünürleri, Batının ilk filozoflarının ortaya çıkışından binlerce yıl önce, Zihni ayrıntılı olarak incelemiştir. Bu şekilde dört ana zihin modellerine ayırmışlardır. Bunlar Chitta, Buddhi, Manas, Ahamkara'dır.

1. Chitta
Chitta (çitta) kelimenin en geniş anlamıyla koşullanmış zihnimizdir. İçsel, duygusal, duyusal, içgüdüsel, spritüel üst bilinçtir. Bizlere bağlantı kurma ve hissetme kapasitesi verir. Dışsal zihnimizden daha derin olan düşünce alanımızdır. Yüksek benlik (chit) ve koşullanmış zihin (chitta) arasındaki ilişki okyanus ve dalgalar arasındaki ilişkiye benzer. Frawley bunu şöyle açıklar, "Okyanusun saf bilinç ve okyanustaki dalgaların koşullanmış zihin olduğunu düşünün. Okyanus dalga değildir, ancak dalgalar okyanusun bir parçasıdır.”

Chitta dengeli olduğunda iç huzur, benliksiz sevgi, sadakat, neşe, sezgi, idrak ve bağlı-olmama halinde oluruz. Bu duruma ise pranayama, meditasyon, konsantrasyon teknikleri, adanma, kişisel çalışma ve satsang (bilge, ruhani insanlarla bir araya gelme) ile ulaşırız. Frawley okyanus metaforu ile devam eder, "Meditasyon süreci okyanusun daha derinlerine gitmektir. Okyanusun içine daha fazla daldıkça, ego ile benlik duygumuzu da daha fazla yitiririz.” Bu sürece samadhi yani koşullanmış zihni (chitta) saf bilinçteki (chit) köklerine geri götürme denir. Frawley’e göre, bir çocuğun bu saf duruma ulaşması çok daha kolaydır çünkü çocuğun zihni, yetişkinin zihni kadar koşullanmış değildir.

2. Buddhi
Buddhi zekamızdır ve iki katlı kapasiteye sahiptir: İlki viveka, yani tıpkı benlik ile benlik-olmayan arasında yapılan ayrım gibi, ayırt etme ya da nesneleri sınıflandırma yetisidir. "Bilinciniz gözlemleyebildiğiniz şeylerle sınırlanmaz. Bir bardağı gözlemleyebiliyorsanız, bir bardak olmazsınız. Öfkeyi gözlemleyebiliyorsanız öfkenin kendisi olmazsınız.” Frawley bunu şöyle açıklar, "Gözlemleyen kişi yani tanık gözlemlediği şeyi aşar.” Bu ayırt etmeyi geliştirdiğimiz ölçüde, koşullanmış zihinden saf bilince doğru ilerleyebiliriz.

Buddhi’nin ikinci kapasitesi ise sadvidya yani nesnelerin dışsal bakımdan nasıl göründüklerine zıt biçimde, gerçek doğasına bakmak ve evrenle ilişkilerini anlamaktır. Buddhi duyusal izlenimlerimizi hazmederek bilgiye dönüştürür. Onun bu izlenimlerinden anladıkları koşullanmış zihnimize işler. Sorunumuz ise buddhi’nin nesneleri her zaman düzgün biçimde hazmedememesi, bu nedenle de chitta’nın içine işlemesinin mutsuzluk ve bozulma sonucunu doğurabilmesidir. Frawley bunu şöyle açıklar, "Zihni ne ile beslerseniz, zihin o olur. Zihninizi değersiz izlenimlerle doldurursanız, zihninize değersiz bilgiler işler. Buddhi bir tür filtre gibi davranır, içinden geçenler chitta’ya işler. Buddhi olmaksızın kişi yalnızca çevresindekileri yansıtır. Örneğin istismar gören çocukların kendileri de çoğunlukla istismarcı olur. Chitta, tıpkı vücudun belli bir yoga pozisyonunu için şartlanması gibi bu istismarı örnek olarak alır.”

Genel bir kaide olarak bilinçaltı hayatta en etkilendiği tecrübesini yansıtacaktır. Olumsuz samskaraları (izlenimleri) yok etmek için, daha güçlü bir samskara’ya ihtiyacınız olacaktır. Değiştirmek içinse, Frawley düzenli faaliyetlerinizi ve yaşam tarzınızı değiştirmenizi ve hayatta daha pozitif deneyimler yaratmanızı önerir. Chitta tekrarlanan ve çok yoğun faaliyetlerle harekete geçirilebilir. Samskaralarımızı engellenmiş enerjiler olarak düşünebiliriz. Samskara’yı serbest bırakmak için bu enerjiyi serbest bırakmamamız gerekir. Frawley chitta içerisindeki samskaraları değiştirmek için iyi bir araç olarak pranayama’yı önerir. "Pranayama içerisinde samskaralarınız ortaya çıkabilir ve böylelikle onları nefes yoluyla uzaklaştırabilirsiniz,” der Frawley. "Prana ve düşünce tıpkı bir kuşun iki kanadı gibi birlikte hareket edebilirler.” Zihni iyileştirmek için bir başka araç da mantradır. Enerji ile ve sıklıkla yapıldığında, kişi bilinçaltına ulaşabilir. Mantra zihni tamaslardan alıp raja’ya ve satva’ya taşıyabilir. Meditasyon esnasında, chitta halinin artalanını deneyimlersiniz. Mantranın tekrarlanan kullanımı ile mantra bir artalan değişmezi haline gelir.

Buddhimizin envanterini çıkarabiliriz. Bizi motive eden temel şeyleri, değerlerimizi ya da ahlakımızı gözden geçirebiliriz. Duyularımızı nasıl kullandığımıza dair bir envanter çıkarabilir ve içimize neleri aldığımızın farkına varabiliriz. Motor becerilerimizin yani hareket ederken neler yaptığımızın envanterini çıkarabiliriz. Benlik duygumuzun, kim olduğumuzu sandığımızın, doğamızın ve değerlerimizin ne olduğunun, hayatta nereye varmak istediğimizin envanterini çıkarabiliriz. Eğer düzenli iç gözlemler yaparsak, yanlışlarımızı tekrar tekrar yinelemek yerine yanlışlarımızdan dersler çıkarırız. Daha yüksek bir bilinç seviyesine sahip birine özenmek, tıpkı satsang’ta olduğu gibi bizim de bilinçlilik seviyemizi yükseltecektir. "Özendiğiniz kişinin, gerçekte olmayı arzuladığınız kişi olup olmadığını iyi düşünün,” diyerek uyarır Frawley.

3. Manas
Manas zihnin dışsal, duygusal görünümüdür. Hem duyuları hem de motor organları koordine eder. Beş duyunun faaliyeti bize manas tarafından kullanılan doğrudan ve ivedi bilgiyi sağlar. Duygular, edindiğimiz duyusal bilgilere gösterdiğimiz kişisel tepkilerdir.

Manasımızı geliştirmek için, duygularımızı kontrol etme ve daha fazla öz-disiplinli olma pratiği yapabiliriz. Aynı zamanda adanma, mantra ve meditasyon uygulamalarımızı artırabileceğimiz gibi diyetimizi düzenleyebiliriz. Daha derine bakacak olursak, altıncı bir duyumuzun, varolma ya da benlik duyumuzun olduğunu da keşfederiz. Çoğu kez altıncı duyumuz beş duyunun telaşı içerisinde kaybolur. "Bizler okyanusuz, ancak kendimizi dalgalara bırakmışız,” der Frawley. "Hepimizde bu kutsal benliğin, saf farkındalığın duygusu mevcuttur. Bu yalnızca kişisel varlığımız değil, her yerde bulunan bir varlıktır. Onu ağır, sessiz ve huzurlu olduğu yerde, yani doğanın içerisinde bulmak en kolay yoldur.”

4. Ahamkara
Ahamkara bizi diğer insanlardan ayıran ego ya da bireyleşme sürecidir. Ruhun kişileşmesini sağlar ancak altında yatan gerçeği temsil etmez. David Frawley,"Ne yazık ki, bizler genellikle kendimizi sahip olduğumuz ya da yaptığımız şeyler olarak düşünürüz. Böylelikle de daha fazla şeye sahip olarak egonun da rolünü genişletmiş oluruz,” der Frawley. "Ancak insan olarak temel ikilemimiz mutluluğu bir nesne olarak (mükemmel bir vücuda sahip olmak gibi) ya da mal mülk biriktirmekte aradığımız halde, bize bir nesne gibi davranılmasından hoşlanmamamızdır.” Benliği bir yana bırakarak diğer insanlara hizmet etmek, kişisel çalışmalar, İlahi olana kendini adama ve doğru ilişkiler kurmak egonun ötesine, daha yüksek Benliğe ulaşmamıza yardımcı olacaktır.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye