Zihin/Beden Tıbbı - Dikkat Edilmesi Gerekenler

Zihin ve duyguların bedeni ve fiziksel sağlığı etkileme yollarıyla ilgilenen bir tıp alanıdır

Zihin/Beden Tıbbı

Aynı zamanda davranışsal tıp olarak da bilinen zihin/beden tıbbı, zihin ve duyguların bedeni ve fiziksel sağlığı etkileme yollarıyla ilgilenen bir tıp alanıdır. Zihin ve beden arasındaki bağlantıları sağlayan pek çok alternatif teknik mevcuttur. Zihin/ Beden tıbbındaki bazı türler arasında sanat terapisi, kendine güven eğitimi, otojenik eğitim, biyoenerji, Biofeedback, nefes terapisi, zihinsel imgelem, dans ve hareket terapisi, rüya çalışması, Gestalt terapisi, grup terapisi, hipnoz, meditasyon, farkındalık eğitimi, Jungçu psikanaliz, postüral entegrasyon, dua ve inanç ile şifa, progresif rahatlama, psikodrama, psikoterapi, Reichçı terapi, destek grupları ve yoga yer alır. Çok yaygın olarak kullanılan tekniklerden bazıları ise meditasyon, farkındalık eğitimi, Biofeedback, nefes terapisi, hipnoz, zihinsel imgelem ve hareket terapileridir. Zihin/beden terapilerinin maliyetleri, türlerine ve uygulayıcının tıbbi eğitimine bağlı olarak çeşitlilik gösterir.

Meditasyon
Meditasyonun pek çok türü bulunmaktadır, ancak hepsinin amacı aynıdır: zihni sakinleştirmek ve odaklamak. Buna karşın, meditasyona yeni başlayanların da fark edeceği gibi, zihni düşünce ve endişelerden kurtarmak ve durulaştırmak söylendiği kadar kolay değildir. Düzenli olarak uygulandığında meditasyon gevşeme tepkisini geliştirmek için etkin bir yoldur. Meditasyon, stres kaynaklı durumlar, kronik ağrı, panik bozukluk, gerginlik kaynaklı baş ağrıları ve astım da dahil pek çok sağlık sorununun yarattığı rahatsızlıkları hafifletmek için kullanılır. 2002 yılında raporlanan bir araştırma, transandantal meditasyonun damar sertleşmesini azalttığı, nihayetinde kalp krizi ve inme riskini azaltmaya yardımcı olduğunu ortaya koymuştur.

Meditasyon her yerde uygulanabilir, ancak sessiz ve huzurlu bir yer önerilir. Meditasyon yapanlar rahat bir pozisyonda oturmalı ya da uzanmalıdır. Omurga olabildiğince dik duracak şekilde gerilmeden oturmak en fazla önerilen pozisyondur. Meditasyon sırasında nefes alma derin, sakin ve yavaş olmalıdır. Meditasyon yapan kişi nefesine ya da çiçek veya mum alevi gibi hareketsiz bir nesneye yoğunlaşabilir. Meditasyon yapan kişi, mantra olarak bilinen çoğunlukla yumuşak bir ses, kelime ya da cümle tekrarlayabilir. Mantralar olumlu ifadeler, dualar ya da mırıltı sesleri olabilir. Meditasyon yapan kişinin amacı, düşünme miktarını azaltmak ve genellikle zihni dolduran endişe ve düşünceleri sakinleştirmek üzere derin biçimde konsantre olmaktır. Düşünceler ya da dikkat dağınıklığı ortaya çıktığında, meditasyoncu dikkatini onlara yöneltmeksizin geçip gitmelerine izin vermelidir.

Meditasyon, 20 dakikalık süreçler halinde, tercihen disiplini geliştirmek için tutarlı zamanlarda günde iki kez yapılmalıdır. Meditasyon, kitaplardan, kasetlerden öğrenilebilir ancak eğitim alınması önerilir çünkü yeni başlayanlar ilk zamanlarda uygun meditasyon yöntemini ve zihni sakinleştirmeyi zor bulabilirler.

Farkındalık Eğitimi
Bu zihin disiplini biçimi, zihin/beden üzerine pek çok popüler kitap yazan Massachusetts Tıp Merkezi’nden psikolog Dr. Jon Kabat-Zinn tarafından popüler hale getirilmiştir. Kabat-Zinn farkındalık eğitimini, hastaların kronik hastalıklar ve ağrı ile bağlantı kurmasına yardımcı olmak üzere kullanır. Farkındalık eğitimi aynı zamanda strese bağlı durumlar ve ameliyat ya da kemoterapi gibi zor tedavilere girecek kişiler için de yararlıdır. Farkındalık eğitimi uygulayıcıları, günlük faaliyetlerinde daha fazla haz ve daha az stres yaşadıkları iddiasındadır.

Farkındalık eğitimi, vipassana adındaki bir Budist pratiğinden ortaya çıkmıştır. Temel düşüncesi ise varolan anın derin farkındalığının asıl gerekli disiplin olduğu yönündedir. Farkındalık ya da dikkat eksikliği strese ve kötü alışkanlıklara yol açabilir. Farkında olmak kişinin o an yaptığı şeye, bu ister okumak, yürümek, çalışmak, yemek, egzersiz yapmak, gevşemek vs. olsun bütünüyle katılması demektir. Kişi herhangi bir yargıda bulunmadan varolan ana bütünüyle dikkat kesildiğinde, geçmiş ve gelecekle ilgili endişeler kaybolma eğilimindedir ve aynı zamanda stres seviyeleri de önemli ölçüde azalır.

Farkındalık eğitimi, ağrılı durum ve duyguların da, kişinin onlarla yüzleşmesini ve onları kabullenmesini sağlamasına yardımcı olacak şekilde dikkat kesilerek deneyimlenmesi gerektiğini öğretir. Farkındalık eğitimi aynı zamanda, hastanın vücudunun her bölümüne sırasıyla bütün dikkatini yönelttiği vücut taraması gibi bir teknik kullanır. Bu teknik kişilerin kendi bedenlerinin daha fazla farkında olmasına ve stres, değişim ve hastalığa gösterdikleri tepkileri kontrol etmelerine yardımcı olur.

Biofeedback
Biofeedback kalp atışı, solunum, kas gerilimi, beyin dalgası faaliyeti, vücut ısısı, solunum biçimleri ve diğer stres ve psikolojik aktivite göstergeleri ölçen ve gösteren özel cihazlar kullanır. Hastalar kendi ölçümlerini gözlemleyebilir ve daha önceleri bilinçsizce kontrol edilen fonksiyonlarını bilinçli olarak kontrol etmeye başlayabilirler. Biofeedback, aynı zamanda kişilerin gevşeme tepkisini hızlı ve etkili biçimde kullanmayı öğrenmelerine de yardımcı olur. Biofeedback, yüksek tansiyon, stres kaynaklı baş ağrıları, migren baş ağrıları, dikkat eksikliği bozukluğu ve diyabeti iyileştirmede kullanılır. Biofeedback, çoğunlukla hasar gören sinir ve kasların rehabilitasyonu için fizik tedavide de kullanılır. Aynı zamanda vasküler bir bozukluk olan Raynaud sendromu için de onaylanmış bir tedavidir. Bu sendroma sahip olan hastalar el ve ayaklarında soğukluk ya da duygusal strese tepki olarak solma ve uyuşma yaşarlar. 2002 yılında yapılan bir çalışma, biofeedback’in vezikoüreteral reflüsü (idrarın mesaneden üretere geri akmasıyla oluşan bir anomali) olan çocukların reflüyü iyileştirmeyi öğrenmelerine yardımcı olduğu ortaya konmuştur. Bu ise çocukların ameliyat ve uzun süreli antibiyotik tedavisinden kaçınmalarını sağlamıştır.

Nefes Terapisi
Nefes terapisi, soluğun zihin ve bedende hayati bir rol oynadığı fikri üzerinde çalışır. Stres altındaki kişiler hızlı ve sığ nefes alır, oysa yavaş ve derin nefesin stresi azalttığı ve rahatlama tepkisini artırdığı kanıtlanmıştır. Ayurvedik tıpta ve geleneksel Çin tıbbında, nefes en önemli metabolik fonksiyon olarak görülür. Yogada, pranayama olarak bilinen, stresi azaltmak ve sağlığı artırmak üzere tasarlanmış bir nefes teknikleri bilimi vardır. Nefes terapisi çoğunlukla meditasyon ve diğer zihin/beden teknikleriyle birlikte kullanılır. Nefes terapisi, kitap ve kasetlerden öğrenilebileceği gibi, yoga ya da zihin/beden uzmanından da öğrenilebilir. Çok da maliyetli bir tedavi değilir ve bir kez öğrenildiğinde her yerde rahatlıkla uygulanabilir.

Hipnoz
Hipnoz, uyku ile uyanıklık arasında bir trans durumuna neden olan derin odaklanmış dikkattir. Hipnoz sırasında, zihin telkine açık hale gelir. Zihinsel imgelem, pozitif düşünme ve iyileşmeyi en üst düzeye getirmek için hipnozla birlikte kullanılır. Hipnoz ve hipnoterapi stres, anksiyete ve ağrıyı azaltmak ve kronik hastalıklar yaşayan hastalara yardımcı olmak üzere kullanılır. Aynı zamanda kişilerin kötü alışkanlıklar, nikotin, alkol ya da uyuşturucu bağımlılığının üstesinden gelmesine yardımcı olmak için de başvurulur. Bazı diş hekimleri, hastalarının dişle ilgili işlemler sırasında rahatlamalarına yardımcı olmak için hipnoz kullanır. Hipnozun yararlarını göstermek için yapılan araştırmalar sürmektedir. 2002 tarihli çalışmaların bir özeti içerisinde, anjiyoplasti ve diğer tıbbi işlemlere girecek hastalarda kendi kendine hipnozun etkilerinin değerlendirildiği bir çalışma yer almıştır. Çalışmada hastalar yatıştırıcı ilaçların yarısını almışlar ve işlemleri daha kısa sürmüştür. Hipnoza giren genç, hamile kadınlar doğum sırasında daha az anesteziye ihtiyaç duymuş, doğum sonrası daha az ağrı kesici kullanmış ve hastaneden kontrol grubundaki hastalardan daha çabuk taburcu olmuştur. Hipnoz en iyi şekilde, hastalara kendi kendine hipnoz tekniklerini öğretebilecek eğitimli hipnoterapistler tarafından uygulanır.

Zihinsel İmgeleme
Bu teknik, imgelemi vücuttaki iyileştirme tepkilerini uyarmak için kullanır. Araştırmaların da gösterdiği gibi imgeleme, beyin ve bağışıklık sisteminde tıpkı gerçek olaylarda olduğu gibi bir aktiviteye neden olabilir. Hastalara kendilerini mutlu, sağlıklı ya da güvende hissettikleri yer ve durumlarda olduklarını hayal etmeleri öğretilir. Hastalar aynı zamanda kendine güveni artıran, stresi azaltan ve iyileşmeyi yükselten imgeler üzerinde odaklanır. Kanser hastalarından bağışıklık hücrelerinin, kanser hücrelerini vücuttan attıklarını hayal etmeleri istenir. Kalp krizi riski olan kişilerden ise kalplerinin sağlıklı ve güçlü olduğunu hayal etmeleri istenir. Kadınlar doğumu zihinsel olarak prova edebilir ve hastalar gerçek bir ameliyata hazırlandıkları sırada kendilerinin o ameliyattan başarılı bir biçimde geçtiğini hayal edebilir. Zihinsel imgeleme bağışıklık sistemi sorunlarının tedavisinde umut verici sonuçlar ortaya koymuştur ve kanser tedavisinde ve AIDS vakalarında sıklıkla kullanılmaktadır. İrritabl bağırsak sendromu ve astımın tedavisinde de kullanılmaktadır. Zihinsel imgeleme tekniği, aynı zamanda meditasyon ve hipnoz gibi diğer zihin/beden teknikleri ile birlikte de kullanılır çünkü pozitif zihinsel tutumları artırmak için etkili bir yoldur. Zihinsel imgeleme tekniği kitaplardan, kasetlerden, videolardan ve profesyonel terapist ve öğretmenlerden öğrenilebilir.

Hareket Terapisi
Dans terapisi gibi hareket rutinlerinin önemli bir zihin/beden elementi olduğu kanıtlanmıştır. Aynı zamanda dövüş sanatları, yoga va t’ai chi’yi de içeren bu terapilerde zihinsel konsantrasyon ve beden farkındalığının yüksek seviyelerine ulaşmak üzere katı fiziksel hareket rutinleri tasarlanmıştır. Hareket terapileri meditasyonda hareketsiz oturmada sorun yaşayan kişilere iyi gelir ve aynı zamanda fiziksel gücü ve zihinsel sağlığı iyileştirmek için mükemmel bir yoldur.
Batı tıbbı, sağlığın yalnızca bedenin fiziksel mekanizmasına bağlı olduğuna inanmaktaydı. Yani kişi yalnızca, bilimsel olarak ölçülebilen ve yönetilebilen fiziksel ve kimyasal reaksiyonlardan oluşamaktaydı. Zihin ve bedenin birbirinden apayrı olduğu fikri belli başlı İlk Çağ filozoflarına dek uzanmaktadır. Zihin/beden ayrımı düşüncesi aynı zamanda Gnostikler gibi dini topluluklar ve Ortaçağ Hıristiyanlığının pek kabul görmeyen bazı mezheplerinde de bulunuyordu. Zihin ve beden arasındaki bu ayrımın bilimsel uyarlamasının izleri ise genellikle, düşünceleri bilimin gelişimine katkıda bulunan 17. yüzyıl filozofu Rene Descartes’e dek takip edilir. Tıbbın, zihnin sağlık ve hastalıkta önemli rol oynadığını kabul etmesi ise gerçekleşmiş ve pek çok zaman ve araştırmaya mal olmuştur.

Zihin ve bedenin etkileşim içinde olduğu fikri yeni değildir. Eski Ahit’e ve Batı tıbbının babası sayılan Hipokrat’a dek izleri sürülebilir. Kadim Yahudiler bazı fiziksel hastalıkları keder ya da öfkeye bağlamışlardır. Hipokrat sağlığın beden, zihin ve çevrenin denge içinde olmasına bağlı bulunduğuna ve hastalığın da bu bölgelerdeki dengesizlikten kaynaklandığına inanırdı. Modern bilim ilerledikçe zihin ve duygular ihmal edilir hale geldi çünkü çok saygın görülen bilimsel yöntem ve ekipmanlarla zihinsel durumları ölçmek ve belirlemek araştırmacılara zor geliyordu.

1900’ların başlarında, Harvard’lı fizyolog Walter Cannon, bedenin tehditlere karşı, kalp atışlarında, kan basıncında, kan şekerinde, kas geriliminde ve solunumda bir artışa neden olan reaksiyonlarına "savaş ya da kaç tepkisi” adını vermişti. 1950’lerde McGill Üniversitesi’nden Hans Selye'nin, stres adını verdiği bir araştırmaya önayak olmuştu. Selye, savaş ya da kaç tepkisinin fiziksel tehditlerden olduğu kadar psikolojik faktörler tarafından da tetiklenebileceğine karar kılmıştı. Stres, yakınlarda zihinsel algılar ve endişeler dışında herhangi bir tehdit bulunmadığında da savaş ya da kaç tepkisi vermeyi içeriyordu. Selye’nin çalışması stres ve ona gösterilen tepkilerin sağlık ve hastalık konusunda bütünsel bir rol oynadığına karar vermeleri için araştırmacılara altyapı sağlıyordu.

Zihin/beden arasındaki diğer ilişkiler ise tıp araştırmacılarına daha gözle görülür geliyordu. Placebo etkisi adı verilen etki, doktorlar ve psikologlar tarafından yıllarca incelenmişti. Klinik deneylerde, şeker tabletleri gibi ilaç görünümünde yapılmış atıl maddeler alan kişiler çoğunlukla, gerçek ilaçlar verilen hastalarla aynı iyileşmeyi gösteriyordu. Her üç hastadan birinde ilacın kendisi yüzünden değil placebo etkisi nedeniyle hastalığın iyileştiği değerlendirmesi yapılıyordu. Araştırmacılar aynı zamanda bazı durum ve hastalıkların fiziksel herhangi bir açıklaması olmadığını fark etmişlerdi. Doktorlar bu durumlara, ruhun ya da zihnin neden olduğunu gördükleri için psikosomatik hastalıklar adını vermişti. Araştırmacılar böylelikle bazı kişilik türlerinin belli hastalıklara yatkınlık gösteriği teorisini oluşturdular. Örneğin "Tip A” kişilikler saldırgan, hırslı ve her zaman aceleciydi. Stresle öfkelenerek ya da üzülerek baş etme eğilimindeydiler. Araştırmacılar bu kişiliklerin kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve strese bağlı diğer hastalıklara daha yatkın olduğu sonucuna varmıştı. "Tip B” kişilikleri ise stresli durumlar ile öfke ve saldırganlık yerine iletişim ve denge ile baş ediyorlardı ve bu kişilerin strese bağlı hastalıklara daha az yatkınlık gösterdikleri bulunmuştu. Araştırmacılar, bu kişiliklere bir de duygularını bastıran ve kendini ifade etmede sorunlar yaşayan "Tip C” kişiliğini de eklemişti. Bazı klinik tedavi uzmanları bastırılmış duygular ve kanser gelişimi arasında bir bağlantı olabileceği önerisinde bulunmuştu.

Geçen on yıllar boyunca, araştırmacılar zihin ve bedenin etkileşimde olduğu karmaşık yolları aydınlatmaya başlamıştır. Pek çok bulgu zihin ve bedenin birbiriyle çok yakından ilişkili olduğunu kanıtlamaktadır. Tıp bilimi, bir zamanlar birbirinden ayrı olarak çalıştıkları düşünülen sinir sistemi ile bağışıklık sisteminin birbiriyle yakın ilişki içinde olduğunu göstermiştir. Sinir uçlarının doğrudan, bağışıklık sisteminin önemli bileşenlerinden olan lenf düğümleri ile bağlantılı olduğu bulunmuştur. Bu bağlantı zihin ve bağışıklık sistemi arasında fiziksel bir bağ olduğunu kanıtlar. Çalışmalar aynı zamanda düşünce ve duyguların tek başına bağışıklık sistemi hücrelerinin faaliyetlerini etkileyebildiğini göstermiştir.

1970’lerde Harvard Tıp Okulu’ndan Dr. Herbert Benson, "gevşeme tepkisi” adını verdiği şeyi keşfetmiştir. Benson eğitimli yoga uzmanlarının (yogiler) daha önceleri otomatik ya da beynin kontrolü dışında olduğuna inanılan bedensel fonksiyonları kontrol edebildiğini gözlemlemiştir. Meditasyon sırasında, bu yogiler kalp atışlarını, kan basıncını, metabolizmalarını, vücut ısılarını ve diğer fizyolojik süreçleri şaşırtıcı seviyelere indirebiliyorlardı. Benson’ın deyişiyle "gevşeme tepkisi", "savaş ya da kaç" tepkisinin bütünüyle zıttıdır. Gevşeme tepkisi kan basıncını, solunumu, kalp atış hızını, oksijen tüketimini, kas gerilimini ve stresle yükselen diğer vücut süreçlerini azaltır. Araştırmacılar bir süre sonra, eğer stresin sağlık üzerinde zararlı etkileri varsa, o zaman gevşeme tepkisinin de bunun zıttı bir etki yarattığını düşünmeye başladılar. Bu, Harvard Zihin/Beden Tıp Enstitüsü kurulmadan çok da önce değildi ve büyük tıp klinikleri, sağlık programları içine zihin/beden uygulamalarını da ekleyerek bu düşüncenin peşinden gitmişti. Akademik tıpta, zihin ve sinir sisteminin bağışıklık sistemini nasıl etkilediğini inceleyen psikonöroimmunoloji (PNI) adlı yeni bir alan açılıyordu. O zamana kadarki çalışmalar zihin ve duyguların kanser, diyabet, kalp hastalığı, gastrointestinal sorunlar ve astım da dahil pek çok hastalıkta rol oynadığını ortaya koymuştu.

1993’te Dr. David Eisenberg, New England Tıp Dergisi’nde, Amerika’daki her üç yetişkinden birinin tıp dışı yöntemleri kullandığını gösteren bir çalışma hakkında yazı yazmıştı. Bu alternatif tedaviler arasında, en çok zihin/beden uygulamaları kullanılıyordu. Bill Moyers tarafından yapılan "Healing and the Mind" adlı popüler PBS dizisi zihin/beden tıbbını milyonlarca eve taşıdı. Harvard’lı Dr. Benson zihin/beden tıbbının artık alternatif olarak düşünülmeyeceğini iddia ediyordu. Topladığı takdir ve başarılara karşın, yine de zihnin sağlığın önemli bir parçası olduğuna dair basit düşünceye bile direnç gösterilmektedir ve pek çok tıp doktoru, halihazırda tıbbın bir "ilaçların mikropları öldürme” meselesi olduğu inancına bağlıdır.
Zihin/beden terapileri kanser, kalp hastalığı, yüksek tansiyon, astım ve akıl hastalıkları tedavisinde umut vericidir. Bunlar ameliyat ve kemoterapi gibi geleneksel tedavilerin yanı sıra etkili tamamlayıcı terapiler olarak kullanılmıştır. Zihin/beden terapilerinin aynı zamanda yaşam kalitesini yükselttiği, ağrıyı azalttığı ve kronik hastalıkları olan kişiler için belirtileri iyileştirdiği görülmüştür. Aynı zamanda, belli hastalıkları, özellikle de stres kaynaklı olanları kontrol edebilirler ve tersine çevirmeye yardımcı olabilirler. Zihin/beden terapileri stresi düşürerek pek çok hastalığı da önleyebilir. Zihin/beden terapilerinin bir başka yararı da çok az risk taşımalarıdır. Bazıları epey maliyetsizdir ve çoğunun pek az yan etkisi bulunur.
Zihin/beden uygulamaları güvenlidir ve çok az yan etkisi vardır. Buna karşın, diğer tıbbi bakımların da gerektiği, özellikle kalp hastalığı, kanser ya da diyabet gibi ciddi durumlarda yalnızca onlara bel bağlanmaması gerektiği unutulmamalıdır. Terapi görmek isteyenlerin, özellikle de kanun tarafından sertifikasyonun gerekmediği uygulama ve durumlarda, güvenilir ve düzgün eğitim almış uygulayıcılara başvurmaları tavsiye edilir.
Tıp tarafından artan bir oranda kabul görmesi nedeniyle, zihin/beden tıbbı yoğun araştırmaların konusu olmuştur. Çalışmalar, bağışıklık ve sinir sistemlerinin en ufak etkileşiminden meditasyon ve yönlendirilmiş imgelem gibi kişisel terapilerin etkili sonuçlarına kadar her şeye ışık tutmuştur. Diğer çalışmalar ise stres ve hastalık arasındaki ilişkileri ortaya koymuştur. Zihin/beden tekniklerini kullanan kanser ve kalp hastalarının ortalama olarak zihin/beden terapilerini kullanmayanlara göre önemli ölçüde daha uzun süre hayatta kalma oranlarına sahip olduğunu gösteren çalışmalar gibi bazı ufuk açıcı sonuçlar da gözlemlenmiştir. Zihin/beden tıbbının gün geçtikçe kanıtlanan yararlarına karşın, sigorta şirketlerinin sağlık planlarının çok azı bu tedavi için ödeme yapmaktadır.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye