Auraterapi - Araştırma ve Genel Kabul

Vücut çevresindeki enerji alanının durumuna ve düzeltilmesine odaklanan bir terapidir.

Auraterapi

Auraterapi, kişinin aurasının, yani vücut çevresindeki enerji alanının okunmasına ve rahatsızlığın aura rengi ve renklerinden alınan sinyallere göre tedavi edilmesine dayanan bir iyileştirme tekniğidir. Aura terapisi genellikle insan vücuduna giren veya insan vücudundan çıkan enerjileri kullanan bir enerji terapisi türü olan biyo-alan terapisinin alt türüdür (elektromanyetik enerji terapisinden farklıdır). Geleneksel olarak aura insanın bedenini çevreleyen ruhani ve spiritüel bir enerji alanıdır. Auradan gelen enerji genellikle statik değildir. Bu enerji devamlı olarak akar, artar, titreşir, yayılır ve azalır.

 Auradaki renkler genellikle duyguları gösterir:
  •  Maneviyat için eflatun veya mor
  •  Cinsel arzu için kırmızı/turuncu
  •  Doğruluk için beyaz
  •  Aşk için gül rengi veya pembe
  •  Öfke için kırmızı
  •  Zihin için sarı
Yavaşça alınan derin nefesler aurayı genişletirken hızlı alınan yüzeysel nefesler aurayı azaltır. Auradaki alanlar ve boşluklar hastalıkları gösterir. Bu boşluklar genellikle hastalığın bulunduğu alana yakındır. Örneğin kalp çevresindeki boşluklar kalp rahatsızlıklarına işaret eder. Genelde auralar yedi seviyeden oluşur. Fiziksel ve dünyevi aura vücuttan çeyrek metre kadar uzanır. Hayali ve duygusal aura vücuttan yarım metre kadar uzanırken zihinsel, arketipik (kader) ve spiritüel auralar vücuttan bir metre kadar uzanabilir. Aura terapistleri optimal aura dengesinin sağlanabilmesi için birden fazla seansa ihtiyaç duyulduğu konusunda görüş birliğine varır. Birçok terapist bu seansların iki veya üç hafta içerisinde yapılmasını önerir. İlk seansta fiziksel aura üzerine yoğunlaşılır. İkinci seansta duygular ve üçüncü seansta da maneviyat üzerine odaklanılır. Aura seviyesi dengelendikten sonra her altı ayda veya senede bir kontrol seanslarına gelinmelidir.  

1970 yılların başlarından itibaren, alternatif tıp alanında birçok farklı aura terapi formu ortaya çıkmaya başlamıştır. 

Aura Renk Terapisi
Aura renk terapisi, terapötik dokunuş gibi diğer aura terapi türlerine oranla ışık terapisi ile daha yakından ilişkilidir. Aura renk terapisinde bir kişinin aurasındaki renklerin oranları ve bunun yanı sıra bu renklerin açıklığı ve yoğunluğu analiz ve tedavi edilir. Aura renk terapistleri sağlıklı bir kişinin aurasının vücut etrafında bozulmamış oval şekilli olacağını, net ışık enerjisi çizgileri yayacağını ve gkz kuşağındaki yedi renk arasında harika bir uyum olacağını savunur. Enerji çizgilerindeki bulanık renkler, çıkıntılar veya girdaplar ve ana renklerden birisinin yokluğu enerji dengesizliklerini gösterir. Örneğin depresyonda olan bir kişinin aurasında mavi ve yeşil renkler ağırlıkta olacaktır, turuncu ve sarı olmayacaktır. Kronik bir rahatsızlığı bulunan bir kişinin aurasında ise kırmızı ağırlıkta olur ve mavi renk çok az miktardadır veya yoktur.     
 
Renk terapisi tedavisi, donuk veya tükenmiş bir auraya ekstra renk eklemeyi veya auradaki renk dengesizliğini düzeltmek için tamamlayıcı renkleri kullanmayı içerir. Örneğin mavinin tamamlayıcı rengi olan turuncu depresyonda olan bir kişinin aurasını iyileştirmede kullanılabilir. Renk eklemek veya renkleri dengelemek için birçok teknik uygulanabilir. Bunlardan en yaygın olanı kişinin vücuduna ışık tedavisi uygulamak için renkli ışıkların kullanılması veya kişi yerde veya masaj masasında yatarken vücuduna renkli değerli taşların konulmasıdır. Diğer bir aura renk terapisi türünde kişiye, aurasını dengelemeye veya düzeltmeye yardımcı olacak renklerde kıyafetler giymesi önerilir.   

Terapötik Dokunuş
Terapötik dokunuş Amerika’da 1972 yılında medyum ve şifacı Dora Kunz ve New York Üniversitesi hemşirelerinden Prof. Dolores Krieger tarafından geliştirilen bir enerji terapisi türüdür. Terapötik dokunuşta pratisyen hastanın vücuduna elleri aracılığı ile transfer ettiği enerji ile hastanın vücudundaki enerji alanını değiştirir. Hastalıklar ortaya çıktığında aura ve önemli enerji alanlarında dengesizlikler ve tıkanmalar oluşur. Terapötik dokunuş ile pratisyen bu dengesizlikler ve tıkanıklıkları düzeltmek için ellerini kullanır. Tekniğin adı "Terapötik dokunuş” olsa da genellikle pratisyen hastanın vücuduna fiziksel olarak temas etmez ve sadece hastanın enerji veya biyo alanına dokunur. 

Terapötik dokunuş genellikle hasta kıyafetlerini çıkarmadan uygulanır. Hasta düz bir zeminde uzanır veya bir sandalyede oturur. Terapötik dokunuş seansları beş adım veya aşamadan oluşur. İlk adım pratisyenin uyguladığı bir meditasyon sürecidir. Bu süreçte pratisyen iyileştirme görevi için spiritüel olarak odaklanır ve enerjisini toplar. İkinci adımda hastanın aurasındaki enerji dengesizlikleri değerlendirilir veya ayırt edilir. Bu adımda Terapötik dokunuş pratisyeni ellerini hastanın vücudundan birkaç santim yukarıda tutar ve hastanın başından ayaklarına doğru elleri ile süpürme hareketi yapar. Pratisyen Terapötik dokunuş tekniğini uygularken bir sıcaklık, ağrılık, karıncalanma veya benzer ipuçları alabilir. Bu ipuçları ile enerji bozukluğunun veya dengesizliğin bulunduğu alan tespit edilir. Düzgünleştirme süreci olarak bilinen üçüncü aşamada pratisyen enerji düzensizliklerini elleri ile aşağıda doğru süpürme hareketi yaparak alır. Dördüncü adımda pratisyen, evrensel enerjiyi hastanın vücuduna ileten bir aracı görevi görür. Beşinci adım hastanın enerji alanının yumuşatılmasından ve simetrik enerji akış düzeninin sağlanmasından oluşur. Tedavinin ardından hasta 10-15 dakika kadar dinlenir.
                                                                                                
Tellington dokunuşu (T dokunuşu)
T dokunuşu olarak da bilinen Tellington dokunuşu alternatif terapiye ilginç bir örnektir. Bu terapi yöntemi veteriner uygulamaları ile başlamıştır ve ardından insanlar üzerinde de uygulamaya geçilmiştir. T dokunuşu, İngiltere’de Feldenkrais eğitimi diploması bulunan Linda Tellington-Jones tarafından geliştirildi. Genellikle bir vücut çalışması terapisi olarak görülen Feldenkrais yöntemi, bilim adamı, mühendis ve aynı zamanda bir judo eğitmeni olan Dr. Mose Feldenkrain (1904-1984) tarafından geliştirildi. Feldenkrais yöntemi kişinin vücut hareketlerine ilişkin davranışsal alışkanlıklarının yeniden yönlendirilmesine dayanır. Buna karşın, bu yöntem vücudun tekrar eğitilmesinin bir yan ürünü olarak yeni düşünce ve hayal motifleri üzerine vurgu yapması ile diğer vücut çalışması terapilerinin arasından sıyrılmaktadır.  At eğitmeni olarak işe alınan Tellington-Jones 1975 yılında atlar üzerinde Feldenkrais tekniklerini uygulamaya başladı. Tellington 1983 yılında Tellington dokunuşu olarak bilinen dairesel dokunuş motiflerini geliştirdi. 1980’li yıllarda T dokunuşu sadece atlardaki davranışsal sorunların tedavisi ile kalmadı ve kedi, köpek ve diğer evcil hayvanların davranışsal sorunlarının tedavisinde de uygulanmaya başlandı. 1990’lı yıllarda T dokunuşu insanların tedavisinde de kullanılmak üzere hemşirelik okulu müfredatına alındı. T dokunuşu, ağrı sendromu, Alzheimer, arterit, multipl skleroz gibi kronik rahatsızlıkları bulunan veya travmatik sakatlık veya inme gibi sorunları bulunan kişilerin tedavisinde kullanıldı. T dokunuşunun popülaritesi ölümle karşı karşıya olan hastalar için bir alternatif tedavi yöntemi olarak bakım evi hemşireleri arasında giderek artış göstermektedir.

T dokunuşunda pratisyen hastanın derisine dokunur; fakat derinin altındaki kas veya kemikleri uyarmaz. Pratisyen, hastanın vücudunda bir saat hayal eder ve hafif eğdiği parmağını saat altı yönüne koyar. Ardından sürekli basınç uygulayarak deriyi saat yönünde bir veya bir çeyrek dairesel bir hareketle çevirir. Pratisyen, daireyi yapan elinin tam karşısında duran diğer eli ile hastanın vücudunu yavaşça destekler. Her bir dairesel dokunuştan sonra pratisyen yavaşça elini hastanın vücudunda aşağıya doğru kaydırır ve ardından dairesel hareketi tekrar eder.
Auraterapi genellikle auradaki dengesizlikleri fiziksel, zihinsel, duygusal ve spiritüel bir dengeye getirmek için tasarlanır. Auraterapinin faydaları oldukça hafif (genel bir barış ve sağlık duygusu gibi) veya belirgin (spiritüel bir dönüşüm veya ekstazi hissi gibi) olabilir. Değişiklikler kısa süre içerisinde veya birkaç gün gibi uzun vadede ortaya çıkabilir. Tekrarlanan terapi seansları aura enerji dengesini korumaya ve derinleştirmeye yardımcı olur. Hemşirelerden Terapötik dokunuş veya Tellington dokunuşu uygulaması gören kişiler genellikle "rahatlık” ve "sağlık bakımının insanileştirilmesi” gibi önemli faydalardan söz ederler. Terapötik dokunuş ve Tellington dokunuşunun, hayattan izole olmaları ve yoğun bakım ünitesi araç gereçlerinin normal duyusal algıya engel olması nedeniyle hafif psikiyatrik bozukluklar yaşayan yoğun bakım ünitesindeki hastalar için de faydalar sağladığı görülmektedir. Terapötik dokunuş ve T dokunuşu kişideki izolasyon ve insanlar ile iletişimsizlik duygusunu kırmaya yardımcı olur. 
Aura terapiye ilişkin olumsuz bir yan etki bildirilmemiştir. Buna karşın Terapötik dokunuş veya Tellington dokunuşu tedavilerini gören hastalardan bazıları yabancı bir kişinin kendilerine dokunmasından rahatsız olduklarını belirtmiştir.   
Aura renk terapisi Yeni Çağ tedavisi olarak görülür ve genellikle geleneksel tıp çevreleri tarafından kabul görmez. Şüpheci bilim adamları aura terapisinin faydalarını veya insanlardaki biyo alanın varlığını belgeleyen çalışmaların olmadığını belirtirler. Aura renk terapisinin faydalarına ilişkin birçok rapor anektodsaldır ve Yeni Çağ dergi ve magazinlerinde yayımlanır. Terapötik dokunuş Amerika ve Kanada’daki bazı hemşirelik okullarında alternatif/tamamlayıcı tedavi yaklaşımı olarak popülerlik kazansa da geleneksel tıp çevrelerinin bu tedavi yaklaşımı ile ilgili görüşleri değişiklik gösterir. Birçok hastane ek ücret alınmaksızın hemşirelerine ve çalışanlarına hastalar üzerinde Terapötik dokunuş tedavisi uygulamaları için izin vermiştir. Buna karşın diğer bir taraftan Terapötik dokunuş, bir ilkokul öğrencisinin, terapi yönteminin iddialarını sorguladığı bir bilim projesi için araştırmalar yürütmesi nedeniyle 1998 yılının Nisan ayında ulusal haberlerde yer almıştır.  Deneyimleri bir ile yirmi yedi yıl arasında değişen yirmi bir Terapötik dokunuş pratisyeninin gözleri bağlanmış bu pratisyenlerden müfettişin elinin sağ mı yoksa sol ellerine mi daha yakın olduğunu tanımlamaları istenmiştir. Müfettişin eli yazı tura ile belirlenmiştir. Terapötik dokunuş pratisyenleri 280 denemenin sadece 123’inde (%44) doğru eli tanımlayabilmiştir. Bu figürün rastgele bir seçim nedeni ile oluşabilecek bir figür olarak görülmüştür. Terapatik dokunuşun değerlerine ilişkin bir tartışma, terapi ile ilgili haberlerin üzerinden bir yıl geçmesinin ardından Amerikan Tıp Derneği (Journal of the American Medical Association) dergisinin editör sayfasında yer almıştır.

Tellington dokunuşu eğitimleri Amerika’da bazı veterinerlik okullarında verilmektedir ve 2003 yılı itibariyle hemşirelik okullarında da devam eden eğitim programına dâhil edilmiştir. Tellington tekniği, hoş olmayan veya ağrılı prosedürlerden geçen hastaların sakinleştirilmesinde yararlı bir teknik olarak geleneksel tıp çevrelerinden giderek daha fazla destek almaktadır. Yapılan bir çalışma, T dokunuşu terapisi alan bir hastanın damardan kan alma prosedüründen önce daha rahat olduğunu ve prosedürün ardından daha az rahatsızlık yaşadığını göstermiştir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye